Of life tradutor Turco
64,337 parallel translation
What kind of life were you thinking I'd lead?
- Nasıl bir hayat geçireceğim?
"The nobleness of life is to do thus."
"Böyle gerektirir yaşamın kutsallığı".
At least it's proof of life. She was alive when this video was made, but we don't know how long a... sorry. Yeah.
- En azından yaşadığının kanıtı.
They were held at a house in Brentford, and Walker was a regular, as were a number of other men, from various walks of life.
Brentford'da bir evde toplanıyorlarmış değişik yaş guruplarından bir kısım başka erkekler gibi Walker da düzenli katılımcıymış.
The protomolecule is the first evidence of a tree of life apart from our own, it didn't come with an instruction manual.
Protomolekül bizim dışımızda hayat ağacımızın ilk kanıtı. Protomolekül kullanım kitapçığı ile gelmedi.
To the Angel I entrust my life... And vow to uphold the laws of heaven.
Hayatımı Melek'e emanet eder... ve cennet kanunlarını savunmaya ant içerim.
You'd be rotting in the City of Bones had she not insisted we save your life.
Kemik Kentinde çürüyeceksin, hayatını kurtaracağımızda ısrarcı olmazdı.
No film is worth losing your life! Get out of here, man!
Git buradan dostum!
Gideon, is there a version of history where Mr. Lucas did something else with his life?
Gideon, Bay Lucas'ın başka bir iş yaptığı bir tarih versiyonu var mı?
It's not your fault I'm a mistake. Uh, I've made many mistakes in my life, Lily, but you... most certainly are not one of them.
Hayatım boyunca bir sürü hata yaptım Lily, ama sen kesinlikle bu hatalardan biri değilsin.
You're gonna spend the rest of your life with him. But I remember giving you the ring.
Sen ömrünün geri kalanını onunla birlikte geçirirken ben sana yüzük taktığımı hatırlayacağım.
The Lance sisters have a habit of coming back to life.
Lance kardeşlerin hayata geri dönmek gibi bir alışkanlıkları var.
You risked your life to get a line on Prometheus because of Billy.
Billy uğruna Prometheus'u bulmak için hayatını riske attın.
You can blame me for your father's death for the rest of your life.
Babanın ölümünden dolayı beni ömrün boyunca suçlayabilirsin.
I feel like I've made a lot of really major life decisions and maybe they were very bad ones.
Öyle hissediyorum ki birçok önemli karar aldım ve belki de bunlar çok kötü kararlardı.
You're just another schmuck in a... in a long line of schmucks that she sleeps with to make her feel like her life means something.
Sen de onun yattığı enayiler sürüsünden birisin sadece. Hayatının bir anlamı olduğunu hissetmek için yapıyor bunu.
If Shaun posts one more photo of her baby wearing sunglasses, I am unfollowing her for life.
Shaun, bebeğinin güneş gözlüklü bir fotoğrafını daha paylaşırsa onu takip listemden çıkaracağım.
I've been smoking more because I'm in AA and SLAA, and I cannot give up anything else, like, for the rest of my life.
Daha çok içiyorum, çünkü AA'ya ve SAB'ye katıldım ve daha başka bir şeyi bırakacak halim kalmadı.
No, I... - I spent most of my life in South Dakota.
- Ömrümün çoğunu Güney Dakota'da geçirdim.
For once in your life, just stay out of it.
Hayatında bir kerecik, bir işten uzak dur.
That part of my life is over.
Hayatımın o kısmı bitti.
It was part of my life that I thought that I had moved past, but... here we are.
Hayatımın, geride bıraktığımı düşündüğüm bir parçasıydı ama işte buradayız.
Listen, I've been police most of my adult life.
Yetişkinliğimin çoğunda polistim.
Nobody respects the rights of someone to protect themselves and the people that they care for more than me, but everything in life comes with limitations.
Kendilerini ve sevdikleri insanları koruma konusundaki haklara benden çok saygı duyan başka kimse yoktur ama bu hayatta her şeyin bir sınırı vardır.
Look, Anatoly. I realized I have to get back to my life, but then I saw what Gregor did to you because of me.
Anatoly, hayatıma geri dönmem gerektiğini fark ettim ama benim yüzümden Gregor'un sana yaptıklarını da gördüm.
And that's something that he's gonna have to live with for the rest of his life.
Bu gerçekle ömrünün kalanı boyunca yaşaması gerekecek.
I know that it's something I'm gonna have to deal with for the rest of my life.
Bu gerçekle ömrümün kalanı boyunca yaşamam gerekecek, biliyorum.
I'm dead because I was a part of your life.
Ben ölüyüm. Çünkü bir zamanlar senin hayatının bir parçasıydım.
If you don't step into that courtroom, that little girl spends the rest of her life thinking you didn't want her.
Duruşmaya çıkmazsan o kız bütün hayatını onu istemediğini düşünerek geçirecek.
For the rest of her life, the new memories that she's gonna have...
Ama hayatının kalanında oluşacak yeni hatıralar...
I've done some things in my life, Thea, that I'm not proud of, but I am proud of you.
Bu hayatta pek gurur duymadığım bazı şeyler yaptım Thea ama seninle gurur duyuyorum.
And the day after, we will take another one because it is time--it truly is time for us to leave the past in the past so that our children might inherit the Star City we have always dreamed of the way my father dreamt of a better life
Sonraki gün yine bir adım atacağız zira hepimizin artık ciddi anlamda geçmişi geçmişte bırakması lazım ki evlatlarımız Star City'i hayal ettiğimiz gibi teslim alabilsin. Tıpkı babamın ben ve kız kardeşim için hayal ettiği gibi.
Now, obviously the more we can decipher, er... the more of an insight we can gain into his movements in the last few weeks of his life.
Kodların ne kadarını deşifre edebilirsek hayatının son bir kaç haftasındaki hareketlerinin o kadarını öğrenip anlayabiliriz.
And in the last few months of his life, he'd talked a lot about going to the police and finally reporting what had happened to him.
Son bir kaç ay polise gidip başına gelenleri şikayet edeceğinden çokça bahsediyormuş.
Now, you said to a colleague of mine that you... "often thought it was why he lived his life the way he did."
Bir meslektaşıma "sık sık neden böyle bir hayat yaşadığını düşünürdüm." demişsiniz.
On Flo's life, I have never heard of David Walker and I have absolutely no idea how he died.
Flo'nun üstüne. David Walker adını hiç duymadım. Nasıl öldüğü hakkında hiç bir fikrim yok.
So I want to interrogate every single aspect of David Walker's adult life, from when he left school to when he died.
O yüzden David Walker'ın okuldan çıkışından ölümüne kadar olan hayatının her açıdan araştırılmasını istiyorum.
Or if you wanna talk about it every day for the rest of your life, that's fine, too.
Ya da hayatının sonuna kadar bunun hakkında konuşmak istersen o da olur.
And for six months, it was the best time of my life.
O altı ay hayatımın en güzel günleriydi.
The drinking, the... rage, the suicide attempts, the fighting, the manic working, the... endless, exhausting, visceral rage that I feel every day of my life, that I feel right at this moment, having to explain this to you.
İçki, öfke intihara teşebbüs, kavga, aşırı çalışma... Bitmeyen, tüketen, derinden gelen bir öfke hayatım boyunca peşimden geldi. Şu an size anlatırken bile hissediyorum.
Y'all ever seen pirates with state-of-the-art life support systems?
Hiç son model yaşam destek sistemi olan korsan gemisi gördünüz mü?
They'd make her rich for the rest of her life.
Onu hayatının sonuna kadar zenginleştirirlerdi.
And if he helps us, he can keep a semblance of the life he's always known.
Ve bize yardım ederse, O daima bildiği hayatın bir benzerini koruyabilir.
But I can't pretend that part of my life didn't exist.
Ama hiç yaşanmamış gibi davranamam.
I made something of my life.
Hayatıma bir yön verdim.
Not if you value your life, Cotton Mather's life, and the life of your child to come.
Şayet kendi hayatına, Cotton'ın hayatında, müstakbel yavrunun hayatına kıymet veriyorsan.
The three of us may yet have a chance at a happy life.
Üçümüzün daha mutlu bir hayat yaşama şansı olabilir hala.
Given that you're bringing about our imminent destruction, perhaps it would be wise to get a taste of the life that God bestowed on his... favorite creation.
Pek muhtemel afetimize senin neden olduğunu düşünürsek, Tanrı'nın en makbul kullarına sunduğu hayatın tadına varmak akıllıca olacaktır, belki de.
I am so close... So close to being rid of you, to claiming a life for myself.
Öyle yakınım ki kendime ait bir hayatı elde etmeye, senden kurtulmaya öyle yakınım ki.
It's not your life I want but your soul... Sinless and of free will that you must enter.
Canını değil, ruhunu istiyorum günahsız ve özgür iradenle girmelisin.
Even the life of your true love.
Hatta asıl sevgilinin canını bile.
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life sucks 30
life is too short 32
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life sucks 30
life is too short 32