On deck tradutor Turco
2,386 parallel translation
Next thing I know, I... I woke up on deck.
Sonra güvertede uyandım.
I'll see you up on deck later.
Güvertede görüşürüz.
Bosun and master gunner on deck!
Marinel başı ve topçu astsubayı güvertede!
The loo wants all hands on deck.
Patron herkesi istiyor.
Sergeant on deck!
Çavuş güvertede!
You know you're not supposed to be up on deck.
Güvertede yalnız başına olmaman gerekir.
Do you see him on deck?
Onu güvertede görüyor musun?
Now it's all hands on deck.
Şu an herkes el birliği içinde.
Let's go up on deck.
Haydi güverteye gidelim.
Stay on deck, crew!
Mürettebat!
All hands on deck!
Herkes güverteye!
- Officer on deck.
- subay içeride.
Officer on deck.
Subay köprüde.
- Officer on deck.
- Subay içeride.
We felt all hands should be on deck before we did anything that important.
Bu kadar önemli bir konu varken herkes güvertede olsun istedik.
But the skipper... he just sent the cook for a pail of boiling hot coffee, drunk the whole of it, put dry clothes over his flannels and stayed on deck and worked that schooner into Portland Harbor.
Ama kaptan, aşçıya büyük bir kap çok sıcak kahve hazırlamasını söyledi. Sonra onun tümünü içti. lslak çamaşırlarının üzerine....... kuru giysiler geçirdi ve güvertede kalıp, gemiyi Portland Limanına soktu.
Sorry. I gotta go up on deck.
- Üzgünüm, üst güverteye çıkmam gerek.
Can we get all hands on deck, please?
Herkes yardımcı olabilir mi, Iütfen?
General on deck!
General!
I want all hands on deck.
Herkesi burada istiyorum.
We're all hands on deck here, sir, regrouping to develop leads.
Var gücümüzle uğraşıyoruz efendim. Elimizdeki ipuçlarını birleştirmeye çalışıyoruz.
Yeah, he was on the deck, taking a nap a little while ago.
Evet, güvertedeydi. Sanırım biraz kestiriyordu.
He's doing a book signing up on the main deck right now. - Right.
Şu anda ana güvertede kitaplarını imzalıyor.
I had this vision, and there was trash on the deck, like eggs, flour, and a pitchfork, 3 prongs.
Öngörümde güvertede çöpler vardı yumurtalar, un, ve üç çatal uçlu bir diren.
I was down on the well deck when I caught her sneaking out of the cargo hold. Hey.
Onu yük ambarından çıkarken gördüğümde ben kargonun kapısındaydım.
Last time I ever saw her was on the aft deck.
En son onu gördüğümde kıç güvertedeydik.
Captain, we need to talk to the officer of the deck who let Lieutenant Evans'killer on board.
Albay, Yüzbaşı Evans'ın katilini gemiye alan subayla konuşmalıyız.
Sleeping on the deck.
Güvertede uyuyor.
There will be a cold margarita waiting for you out on my deck.
Terasımda soğuk bir margaritayla bekliyor olacağım.
my, um... my, my phone, it's in my bag, it'S... it's on the deck.
Benim,... Benim telefonum çantamda. Güvertede.
Vincent, get your team to A Deck mess hall on the double.
Vincent, takımınla A güvertesindeki büyük hole gidin.
On the deck.
Yatın yere.
You got no idea what you saw that night. You hit your head and it was pissing rain. Joey could have slipped on the deck and fallen overboard in that storm.
Joey fırtınada güvertede kalamadı ve aşağıya düştü bende olmasını umuyordum.
And just look what we saw on the deck.
Ve bak güvertede ne gördük.
Shading herself on the deck, with a parasol.
Güvertede bir güneşlikle kendini gölgelemiş biri.
No... it looks like it was just one musket ball, fired by that person on the deck.
Hayır... Sadece güvertedeki adam tarafından ateşlenen eski model bir tüfek bilyesiyle.
And we need to get me on the deck of that aircraft carrier.
Ve beni o uçak gemisinin güvertesine çıkarmamız lazım.
After that, he resembled a boat without a single rope on its deck.
Sonrasındaysa, güvertesinde tek bir halat dahi olmayan bir tekneye dönüştü.
Three separate occasions, the spotters let you know that the deck was cooling, but you kept on anyway.
Belirleyiciler sana üç kere ihtimallerin değiştiğini söyledi. Ama sen devam ettin.
He doubled on 10 when the deck was heavy, but he didn't on 11 when it got lighter.
Deste ağırken bahsi iki katına çıkardı. Hafifken yapmadı.
Advise when you're on the deck.
İndiğinde haber ver.
I just left Grubman and Leonard on top deck.
Grubman ve Leonard'ı güvertede bıraktım
Come on. I'm gonna have to deck ya.
İndireceğim seni.
Back on the ship, my foot went through the deck where water was coming in.
Ayağım, gemide suyun geldiği yerde güverteye girmişti.
I bet you don't want them shining down on your pool deck at night, either.
Eminim o ışıkların havuzunun etrafına da vurmasını istemezsin.
- I wasn't even on the deck.
- Güvertede bile değildim.
Too many cocktails out on the lido deck.
Kokteyli fazla kaçırdı galiba.
You have to come. It's a Pac Prep tradition on the pool deck of the Queen Mary.
Queen Mary'nin havuzlu güvertesindeki bir Pac Prep geleneğidir.
All hands on deck!
Herkes dışarı.
Baby, you can jump right in the ocean on this thing, and they got a hot tub on the deck!
Aşkım, buradan balıklama okyanusa atlayabiliyorsun, bir de dışarı jakuzi koymuşlar.
All hands on deck!
Bütün eller güvertede.