Outlandish tradutor Turco
111 parallel translation
You're not afraid of doing rather outlandish things.
Acayip şeyler yapmaktan korkmuyorsun.
What on earth is this outlandish place?
Ne tuhaf bir yer burası?
No. We was just talking outlandish.
Hayır, biz sadece hayal kuruyorduk.
Everyone puts such an outlandish value on my life.
Herkes nedense hayatima çok deger veriyor.
He was found half dead in an outlandish village.
Kırsal kesimde yarı ölü bulundu.
These outlandish theories of yours.
Şu tuhaf teorilerinden bahsediyordun.
Its name is appropriately pagan and outlandish, rahat loukoum.
- Paganlara özgü ve sıradışı bir adı var, rahat loukoum.
( man ) Well, I speak of the "lust of the eye", a biblical phrase, because much of the appeal of battle is simply this attraction of the, uh, outlandish, the strange.
"Kefenin cebi yok", İncil'den bir alıntı. Çünkü savaşın çoğu cazibesi temelde bu tuhaf bu ilginç cazibeye dayanır.
They might be my board of directors... if it weren't for their outlandish costumes.
Eğer bu tuhaf kıyafetleri olmasaydı patronum olabilirlerdi.
The Council has already evaluated this outlandish theory of yours.
Konsey daha önce de senin bu acayip teorini inceledi.
Clifford, my dear, those facts are the most outlandish and preposterous...
Clifford, arkadaşım, bu oyundaki gerçekler- -
Let's take an outlandish example, like us, for instance.
Mesela tuhaf bir ilişkiyi, bizi ele alalım.
And at the outlandish sound
Ve çınlattı tuhaf bir gürültüyle
Sporty. Not too outlandish.
Spor, çok abartı değil.
All the phonies and the fakers... who think that by traipsing in here looking outlandish... they're not gonna be able to find work!
Tüm sahtekarları, buraya gelip de kendilerini bir bok gibi gösteren tüm yalancıları. Asla iş bulamayacaklar!
It seemed so outlandish.
Çok saçma görünüyordu.
It's made from, uh... aquatic Brazilian centipede or some such outlandish thing.
Suda yaşayan Brezilya kırkayağından ya da ona benzer bir şeyden yapılıyor.
Judging by his outlandish attire... he's some sort of freethinking anarchist.
Bu herif şu özgür düşünelim.. .. diyen teroristlerden biri olmasın.
It's not the most outlandish theory in the world.
Dünyadaki en garip teori bu değil ki. Haklısın.
Don't let them fill your heart with a thousand whirlwinds... of outlandish misgivings.
Yüreğini tuhaf kaygıların yarattığı binlerce kasırgayla doldurmalarına izin verme.
Doesn't he know how outlandish it sounds?
Ne acayip olduğunun farkında değil mi?
He has landed in the most outlandish of places and somehow managed to endure.
Dünyadaki en tuhaf yerlerden birinde... ama her nasılsa hayatta kalmayı başarıyor.
He said it was quite outlandish.
Çok değişik olduğunu söyledi.
This charge is so outlandish, Your Honor, it takes three lawyers to convey the necessary outrage.
Bu suçlama o kadar saçma ki, Sayın Yargıç, gerekli haksızlığı bildirmek için üç avukat gerekiyor
With her air of cultivated mystery, her almost incomprehensible Russian accent and her outlandish behaviour, Madam Blavatsky soon became one of the stars of New York seance scene.
İşlenmiş gizeminin havası... neredeyse anlaşılamaz Rus aksanı ve... tuhaf davranışı ile, Madam Blavatsky... kısa zamanda New York ruh çağırma seanslarının gözdelerinden biri oldu.
She is in good health but is prone to certain obsessions, to outlandish behavior.
Sağlığı da yerinde ama takıntılı ve tuhaf davranıyor.
Nothing this outlandish, but she has stretched the bounds of reality to get what she wanted.
Bu kadar saçma bir şeyi değil ama istediğini almak için gerçekliğin sınırlarını zorladığı olmuştur.
The outlandish scheme was driven by the Kaiser's resentment of America's growing power in the Pacific.
Bu tuhaf plan, Kayzer'in Amerika'nın Pasifikte büyüyen gücüne sinirlenmesi ile ortaya çıkmıştı.
I'm appalled at your outlandish requests and nonsensical motions.
Saçma sapan istekleriniz ve anlamsız tekliflerinizden yıldım.
There'll be music, adventure, and some outlandish special effects.
Howard'ın sıkıcı performansının yanında müzik, macera ve etkileyici özel efektler olacak.
Not as outlandish as they would be had you not spent the budget on your hair.
Senin saç bütçen olmasaydı, daha etkileyici olabilirdi.
- Nothing outlandish, OK?
- Neden? - Şaşırtıcı şeyler, tamam mı?
are all-too-often injured and discarded... ( PIGEON BOWLING ) in pointless... trivial... outlandish contests... designed to make profits and entertain.
Çoğu zaman yaralanıyorlar ve atılıyorlar. ( GÜVERCİN BOWLINGİ ) Anlamsız, gereksiz, acayip yarışmalar. Kâr etmek ve eğlendirmek için dizayn edilmiş.
Your Highness, please allow me to comment that such a thing is outlandish.
Ekselansları, böyle bir şeyin size uzak olduğunu düşünüyorum.
It is outlandish to assert that the Emperor could possibly be human, even if Japanese.
İmparatorun bir insan olduğunu iddia etmek, saçmalıktır. Söyleyen bir Japon bile olsa bile.
But unbeknownst to Lindsay and Tobias, the actor who played Frank Wrench wasn't saving her, but was just trying to distance himself from the outlandish "Moses Taylor Hunts People" scandal that had been started by a rabid antigun fanatic.
Ama Lindsay ile Tobias'ın bilmediği şey Frank Wrench'i oynayan aktörün Lindsay'i kurtarmak yerine öfkeli silah karşıtı fanatiklerin başlattığı "Moses Taylor İnsanları Avlıyor" skandalından kaçmaya çalışıyor olmasıydı.
Our being together ought not to seem so outlandish a proposition.
Birlikte olmamız o kadar garip bir durum olarak görülmemeli.
Erhard liked to claim that his outlandish training sessions were somehow scientific.
Erhard tuhaf "eğitim" seanslarının bir şekilde "bilimsel" olduğunu iddia etmeyi severdi.
Now, if you were to say this proposition... was outlandish, it would be somewhat of an understatement.
Bu teklifin tuhaf olduğunu söylerseniz teklifimi hafife almışsınız demektir.
What she dreamed up was a story so outlandish, so bizarre... it could have been the script for a bad "B" movie.
Hayalindeki hikâye alabildiğine acayip ve egzotikti, öyle ki düşük bütçeli kötü bir filmin senaryosu olabilirdi.
And I think your accusations are outlandish, and you should call my lawyer.
Ve sizin suçlamalarınız çok tuhaf ve avukatımı aramalısınız
Your Majesty... was off investigating outlandish claims.
Majesteleri böyle tuhaf suçlamalarda bulunmayınız.
Those are some pretty outlandish charges, detective.
Bunlar çok garip suçlamalar, dedektif.
- Hello? - Want to hear something outlandish?
- İlginç bir şey duymak ister misin?
- Ooh, I love outlandish.
- İlginçlere bayılırım. - Ne?
"There are Maoists, Revolutionary Communists, including some Trotskyites, the Committee of Revolutionary Students, also mainly Trotskyite, anarchists and other more or less outlandish groups."
"Maocular, içinde bir miktar Troçkici bulunan Devrimci Komünistler ağırlıklı olarak Troçkicilerden oluşan Devrimci Öğrenciler Komitesi anarşistler ve az çok diğer yabancı gruplar."
Sorry, but you pay me for my outlandish theories.
Affedersin, ama bana garip teorilerim için ödeme yapıyorsun.
Buddhists believe in the concept of rebirth, and at Kailash, the journey from one life to the next is marked with an ancient but outlandish ritual.
Budistler yaşam döngüsüne inandıkları için Kailash'ta, bir hayattan diğerine olan yolculuk eski fakat tuhaf bir tören eşliğinde yapılır.
Just an outrage... Outlandish!
En acayip...
stole the spotlight from Einstein when they came upwith | an outlandish new way of thinking about physics.
Günümüzde iyi bilinen, proton ve nötronların oluşturduğu çekirdek ve etrafındaki yörüngelerdeki elektronlar.
It sounds outlandish to say we want to have the whole universe the whole of the earth owned.
Tüm evrenin, tüm dünyanın mülkiyete verilmesini istememiz kulağa tuhaf geliyor.