Patient tradutor Turco
21,432 parallel translation
What a poor little patient he is.
Zavallı hastam benim.
I am with a patient.
- Hastam var.
- Ow. Look, I can guide, but a patient has to do the work themselves.
Bak, rehberin ben olabilirim ama hastanın kendi işini kendisi yapması gerekir.
I'll let my patient know.
Hastama haber vereyim.
This patient, Deana Monroe, has familial cardiomyopathy and advanced congestive heart failure.
Hastamız Deana Monroe. Ailevi kardiyomiyopati ve konjestif kalp yetmezliği var.
I like long walks on the beach, hot bubble baths... and the sound of cracking a patient's chest open like a lobster first thing in the morning.
Sahilde yürümekten ve sıcak, köpüklü banyo yapmaktan hoşlanırım. Ayrıca sabahları ilk iş olarak bir hastanın göğsünü açıp çatırdama sesini duymaktan da çok hoşlanıyorum. Aynı bir istakoz gibi.
They're taking a patient's own cells and growing a transplantable organ.
Hastanın kendi hücrelerini alarak nakilde kullanılacak organı oluşturuyorlar.
My patient's cardiac index is dropping.
Hastamın kalp indeksi düşüyor.
Your patient isn't getting Mrs. Agostini's heart.
Hastan Bayan Agostini'nin kalbini almayacak.
His father needs a heart transplant, but your patient has a positive cross match, and his father has a negative.
Babasının kalp nakline ihtiyacı var. Hastanın kan grubu pozitif ama babasınınki negatif.
My patient is dying.
Hastam ölüyor.
My patient's been waiting three months to transplant.
Hastam üç aydır kalp nakli için bekliyor.
Because you have one of the only female heart transplant surgeons in the world, and I am not gonna tell my patient and her sister that they aren't getting that heart!
Çünkü dünyadaki az sayıda kadın kalp nakli cerrahlarından biri hastanende çalışıyor ve ben hastamla kız kardeşine kalbi alamayacaklarını söylemeyeceğim.
It felt like the only thing you saw up on that roof was a donor for your patient.
Çatıda hastan için bir donör görüyormuşsun gibi hissettim.
Got a patient bleeding out? "
Kanamadan ölen hastan oldu mu?
When I saw him on the roof, all I could see was a perfect match for my patient.
Onu çatıda gördüğümde tek gördüğüm hastam için mükemmel bir aday olduğuydu.
My patient doesn't have time to wait for the committee to debate this.
Hastamın komite görüşmelerini bekleyecek vakti yok.
If your patient dies...
Hastan ölürse- -
If your patient dies, the committee will fire you on the spot.
Hastan ölürse, komite seni anında kapı dışarı eder.
I did what was right for my patient.
Hastam için doğru olanı yaptım.
If your patient dies because you performed a procedure the hospital's committee didn't approve, they won't just fire you.
Hastan, hastane komitesinin onaylamadığı bir ameliyat yüzünden ölürse seni kovmakla kalmazlar.
I-I'll lose sleep over a patient.
Bir hastam yüzünden uykularım kaçacak.
I'm glad your patient's okay.
Hastanın iyi olmasına sevindim.
That's how much I care about my patient.
Hastamı çok önemsediğim için yaptım.
It's a new patient he wants you to handle.
Bakmanı istediği yeni bir hasta var.
Patient's presenting with severe pelvic pain and night sweats.
Hasta pelvis ağrısı ve gece terlemeleri şikayetiyle geldi.
I'd like you to meet your patient, Beth, and that's her sister, Emily.
Hastan Beth'le tanışmanı istiyorum. Diğeri de kız kardeşi Emily.
I'm Dr. Harrison, and Mr. Cardelini is my patient.
Adım Dr. Harrison ve Bay Cardelini benim hastam.
There's a patient inside.
İçeride bir hasta var.
Angus, you have a patient in distress.
! - Angus, hastan tehlikede.
Angus, I don't know where your head is, but in this room, you've got one focus, and that's your patient.
Angus, kafan nerede bilmiyorum ama bu odada burada odaklanman gereken tek şey hastan.
Be patient.
Sabret.
I'm... scheduling my patient's surgery.
Hastamın ameliyatını programlıyorum.
But talk to the patient.
Ama hastayla konuşun.
This is your patient.
Bu senin hastan.
Your patient's bleeding is similar to a postpartum hemorrhage.
Hastanın kanaması doğum sonrası kanamayla benzer.
Oh, I just got that patient into a deep-freeze pod at Randor.
Az önce o hastayı Randor'da dondurup kapsüle koydum.
Okay, you got to be patient.
Pekala, sabırlı olman lazım.
Brian's a patient, you'll see that in the file.
Brian hastalardan biri, dosyalarda görebilirsin.
Probably a patient or a nurse.
Muhtemelen ya hastası ya da bir hemşire.
You want to catch the patient off guard.
Hastayı hazırlıksız yakalamak gerekir.
Alex, sometimes prolonging a patient's life at the expense of their well-being isn't the right way to go.
Alex, bazen hastaların hayatını onların zararına olacak şekilde uzatmak yapılacak doğru şey değildir.
Please just tell her to be patient.
Sabırlı olmasını söyle.
- What is this, some kind of lame-ass cancer-patient Bake-Off?
- Nedir bu? Kanser hastalarıyla alay etmeye mi çalışıyorsunuz?
Once each patient is under, the opening team, led by Pierce and Callahan, - will prep...
Bir hastaya narkoz verildikten sonra Pierce ve Callahan önderliğindeki açılış takımı hazırlanacak.
Patient number 32 is almost there.
32 numaralı hastanın işi bitmek üzere.
Patient number 41, Mrs. Overton, is done!
41. hasta Bayan Overton bitti!
I'm a voluntary patient here.
İsteğe bağlı hastayım burada.
- Oh. - As a voluntary patient, we ask that you write what we call a "three-day letter" formally requesting your release.
- İsteğe bağlı hasta olarak "üç gün mektubu" adını verdiğimiz bir mektup yazmanı istiyoruz.
( Distant speaking Spanish ) Tell them to be patient.
- Durumu ağır. - Ne?
In one case, a patient developed something called
Hastalardan birinde Sistemik İnflamatuar Yanıt Sendromu denilen bir komplikasyon gelişti.