Press the button tradutor Turco
570 parallel translation
- Press the button and speak, Scotty.
- Butona bas ve konuş Scotty.
Press the button when you are finished and I will open.
İşiniz bitince düğmeye basın, ben açarım.
Just press the button back there marked "booze."
Bunun için sadece bir butona basacaksın.
Ι didn't mean to press the button.
İsteyerek basmadım.
At this very moment, they could be controlling a bomber crew... and force them to press the button.
Neden anlamak istemiyorsun? Belki şu anda füze tesislerini ellerine geçirmiş ve oradakileri düğmeye basmaya zorluyor olabilirler.
Thus it is possible for the Allies to be the first to press the button in a nuclear war.
Bu yüzden nükleer bir savaşta düğmeye ilk basan tarafın Müttefikler olması büyük ihtimaldir.
When Fantomas shows up, you press the button, the bulb lights up and...
Fantomas geldiğinde, anahtara basacaksınız ve... Kırmızı lamba yanıyor!
At midnight, when Fantomas arrives, you press the button.
Unutmayın, gece yarısı Fantomas geldiğinde düğmeye basıyorsunuz...
Just press the button.
Düğmeye basın.
PUT IT ON THE TABLE, PRESS THE BUTTON... IT VOMITS.
Masaya koyun, düğmeye basın, kussun.
When you wish to talk, press the button.
- Düğmeye bas.
Did you press the button, sir?
Düğmeye basmış mıydınız, efendim?
- Press the button, Doris.
- Düğmeye bas Doris.
It won't move unless you press the button, you know.
Biliyorsun ki, düğmeye basmadan hareket etmez.
You must press the button when you speak.
Konuşurken düğmeye basmalısın.
Somebody press the button.
Düğmeye basın! Düğmeye basın!
Somebody, please just press the button.
Lütfen yardım edin. Lütfen. Düğmeye basın.
Press the button.
Düğmeye bas.
Mr. President, press the button on that little black box nothing personal, and in 30 minutes, whammo.
Başkanım, o küçük siyah kutudaki düğmeye basın ve 30 dk. içinde, bum.
Just press that button over by the davenport.
Kanepenin üzerindeki düğmeye bas.
Dad, press the little button on the side and see what happens.
Baba, kenarındaki ufak düğmeye bas ve ne olacak bir gör.
- Press the emergency button.
- İmdat düğmesine bas.
Then you press the release button.
Sonra bırakma düğmesine basıyorsun.
Chief Gould... Just press the second floor button, I'll meet you there.
Chief Gould... 2. katın düğmesine basın, ben sizi yukarda karşılarım.
Press a button, ring a bell and you think the whole damn world comes running, don't you?
Düğmeye basınız, zili çalınız... Ve bütün şu lanet dünyanın koşarak geleceğini düşünüyorsun, değil mi?
There's a button on the microphone, you have to press it down while you're speaking.
Mikrofonda bir buton olacak. Konuşurken onu basılı tut.
Now, don't press the panic button.
Panik düğmesine basma.
You see, you press this button, then the driver hears what you're saying.
Gördün mü? Bu düğmeye basıyorsun, şoför de seni duyuyor.
Press the green button. And look there.
Şu yeşil düğmeye basın.
Press the door button.
Kapı butonuna basın.
Anything you want, press a button - you're the boss.
Bir şey istediğinde, düğmeye bas - artık patron sensin.
- Good. Press the red button.
- Güzel, şimdi kırmızı düğmeye bas.
Spock, just press the right button.
Spock, sadece doğru tuşa bas yeter.
You press this button and it takes the picture.
Bu düğmeye bastığında fotoğraf çeker.
Please press the emergency Button and wait.
Acil durum düğmesine basıp bekleyin.
If there is an emergency please press the emergency Button and wait.
Acil durum halinde lütfen acil durum düğmesine basıp bekleyin.
Please press the red button at the light signal, and the green button at the sound signal.
Işık yandığında kırmızı düğmeye, ses geldiğinde ise yeşil düğmeye basın.
To remove the floor plate, please press button # 1.
Kapağı kaldırmak için, lütfen 1 nolu düğmeye basın.
Don't press the plaza button.
Bekleme düğmesine basma.
- Press the alarm button.
- İmdat düğmesine basın.
- Would you press the alarm button?
- Düğmeye bassana.
'Now, at any time, folks, while the air's getting thinner,'you can press your button'and channel your remaining air to the other airlock.
Şimdi, hava yavaşça azalırken, canınız ne zaman isterse... düğmenize basıp... kalan havanızı diğer hava kilidine aktarabilirsiniz.
'Koenig, if you press your button,'all the rest of your air goes to the lady.
Koenig, düğmene basacak olursan, sendeki havanın tamamı hanımefendiye gidecek.
We're sittin'on enough megatons to blast a sunrise into the west... and no one's prepared to press the fuckin'button.
Batıdaki bir gün doğumunu patlatmaya yetecek kadar megatonların üzerinde oturuyoruz.. ve kimse o lanet butona basmaya hazır değil.
If the shuttle makes any attempt to return before we are in orbit at Lunar Seven, or if we pick up a single pursuing viper on our scanners, I press this little button... and blow the shuttle and everyone on board into a million pieces.
Biz Lunar Yedi'nin yörüngesine girmeden mekik geri dönmeye kalkarsa ya da tarayıcılarımızda bizi takip eden bir tek Viper görürsek bu küçük düğmeye basarım ve mekikle birlikte içindeki herkesi milyonlarca parçaya ayırırım.
At the press of a button any civil servant can inspect just about every detail of your life yourtax, yourmedical record, periods of unemployment, children's school records, and that civil servant may happen to be yourneighbour.
Bunun anlamı, herhangi bir kamu görevlisi tek bir düğmeye basarak özel hayatınıza ait bütün detayları öğrenebilecek. Vergileriniz, hastane kayıtlarınız işsizlik dönemleriniz, çocuklarınızın okul notları ve dahası... Bu kamu görevlisi komşunuz bile olabilir.
Hurry up! Just press the red button.
Kırmızı düğmeye bas.
You really think the world turns on whether you press a button or not?
Bir düğmeye basıp basmamanla dünyanın açılıp kapadığını mı sanıyorsun gerçekten?
Then press the cannon button and zap!
Sonra top düğmesine bas ve öldür!
Now I'm gonna spin the propellor and you press this red button.
Şimdi, ben, pervaneyi çevireceğim ve sende bu kırmızı düğmeye basacaksın.
I spin the propellor, you press the red button.
Pervaneyi çeviriyorum, kırmızı düğmeye basıyorsun.
the button 32
buttons 69
button 151
button up 22
button it 16
button clicks 19
pressure 140
press 256
pressing 17
press one 53
buttons 69
button 151
button up 22
button it 16
button clicks 19
pressure 140
press 256
pressing 17
press one 53