Problem solved tradutor Turco
1,034 parallel translation
Boom problem solved, but failure of main radio transmitter.
Destek sorunu halloldu, ama radyo vericisi bozuldu.
Either way, problem solved.
Her şekilde problem çözüldü.
- I don't think so. - You know me I walk into a room, problem solved.
- Çünkü beni tanırsın..... bir olaya el atarım ve sorunu çözerim.
Problem solved!
Problem çözüldü!
But the power cost is enormous. They may have solved that problem.
Bunun için aşırı bir güç gerekiyor.
Get all the soldiers in Vietnam laid and the whole Middle East problem is solved!
Vietnam'daki tüm askerlerin birileriyle yatmasını sağlayın bütün Orta Doğu sorunu çözülsün!
They were trying to make us cut in warp drive. That way, we'd have blow ourselves up and solved their problem for them without risking war with the Federation.
Bizim Warp sürücümüzü keserlerdi, biz de havaya uçardık, böylece savaş çıkmadan sorunlarını çözerlerdi.
That problem has already been solved.
Bu sorun çoktan çözüldü.
Sectarianism can't go on forever. It's not because a man is killed that the problem will be solved.
General de Gaulle, "Verdun Mareşali'ne hürmet etmeliyiz." dediğinde şahsen hiç şaşırmamıştım.
delivered me this ewe and the problem will be solved.
Koyunu bana verin, sorun çözülsün.
Do you think such a large problem can be solved by attacking a foreman, like they did this morning?
Sizce böyle büyük bir sorun bu sabahki gibi, bir ustabaşına saldırılarak çözülebilir mi?
Suddenly, my problem is solved.
birden sorunum çösülüyor.
I can say that from this moment problem in Paradise City can be considered solved.
Şu andan itibaren, Paradise City sorunu, çözüldü olarak kabul edilebilir.
His drinking problem will be solved on its own!
İçki problemi de kendiliğinden bitecek.
The problem was solved
Sorun çözülmüştü.
We haven't solved the problem of wet areas.
Nemli bölgelerde çalışamıyorlar.
One bullet solved the problem of Sharkey.
İşte böyle bir kurşun Sharkey problemini halletti.
Anyway, Syb solved one problem last night.
Yine de, Syb dün gece bir problemi halletti.
If the problem is not solved we will be unable to take most of our pictures.
Sorun çözülmezse fotoğraf çekemeyeceğiz.
You're just saying that because it hasn't solved every problem.
Sırf bilim her derde çare olamadı diye öyle söylüyorsun.
You know, our falling in love has solved a big problem for my brother.
biliyormusun, canım aslında bizim aşkımız kardeşimin büyük bir problemini çözdü.
Much as we have achieved, we have not solved the problem of the Moskvitch.
O kadar ilerlemeye rağmen, şu Moskvitchlerin sorununu çözemedik.
But I think I've solved the problem.
Ama galiba sorunu çözdüm.
"Your most troublesome problem will be solved."
"En büyük sorunun yakında çözülecek."
The machine said his worst problem would be solved and Vera's back.
- Falı. Makine, Norm'un en büyük sorununun çözüleceğini söyledi ve Vera ile barıştı.
Ed seems to have solved the Soames problem.
Ed, Soames sorununu çözmüşe benziyor.
Is our problem there solved?
Batıyor. - Oradaki sorunumuz çözüldü mü?
Our problem there is solved.
- Sorunumuz çözüldü.
Would've solved a lot of problems.
Birçok problem çözülmüş olurdu.
I solved the power problem, Jerry.
Güç problemini çözdüm Jerry.
This time I've definitely solved the problem!
Bu kez kesin problemi çözdüm!
So, that problem is solved, understand?
- Pekala, şu problem çözüldü, anladın mı?
I'll make it 36 feet deep, and even if I don't hit water... my problem is solved.
12 metre derinlikte olacak, suyu bulamasam bile sorunum çözülür.
One problem is solved.
Bir sorun çözüldü.
For us, the problem is solved.
Bizim adımıza, sorun çözüldü.
You've solved the problem.
Problemi hallettin.
You've already solved the heating problem. This is better.
Isitma sorununu zaten çözmüssünüz.
We solved the problem.
Sorun çözüldü.
I simply solved a problem.
Sadece bir sorunu çözdüm.
Your underwear problem is solved.
Don sorunun çözüldü.
But if you won't solve this problem, I'm gonna have it solved for you.
Ama bu işi sen çözmezsen, senin için ben çözmek zorunda kalacağım.
I solved the problem, though. Or at least I thought I did.
Sorunu çözmüştüm, ya da öyle sanmıştım.
All I did was bypass the pressure valve and that solved your throttle problem.
Tek yaptığım basınç valfı yerine açma borusu kullanmak oldu.
That problem has been solved.
Bu problemi çözdük.
You solved our problem Watson?
Sorunumuzu çözdün Watson?
I have solved this problem!
Çözdüm bu problemi!
Alright, we solved the problem, huh?
- Pekâlâ, sorunu çözdük o zaman. - Evet, evet.
Sure solved, but the problem is the beams.
Elbette çözdü, ama ya kirişler?
This is a knotty problem not easily solved.
Bu, kolay çözülemeyecek karışık bir sorun.
Problem kids can be solved.
Problemli çocuklar çözülebilir.
It looks like our problem in Wyoming has been solved.
Wyoming'deki sorunumuz çözülmüş anlaşılan.