Restrain him tradutor Turco
130 parallel translation
First this little planet and its winds and waves... and then all the laws of mind and matter that restrain him. Then the planets about him... and, at last, out across immensity to the stars.
Önce bu küçük uyduyu ve onun rüzgarını ve dalgalarını sonra da aklına gem vuran ne varsa onu kırıp gezegenleri ve de sonunda enginliğin içinden yıldızları.
- I ask you to restrain him.
- Onu zaptetmenizi istiyorum.
When we're no longer here to restrain him, watch over him... who knows what crimes...
Onu engellemek için, izlemek için burada olmadığımızda kim bilir ne suçlar işleyecek...
- I must even restrain him.
- Hatta onu yasaklamalıyım.
We had to restrain him, sir.
Onu zapt etmek zorunda kaldık, komutanım.
It's clear Roberts is a dangerous fellow, but if you ever have to restrain him again, I don't want him looking like a battle casualty, understand?
Roberts'in tehlikeli biri olduğu çok açık, ama tekrar zapt etmeniz gerekirse onu savaş gazisi gibi görmek istemiyorum, anlaşıldı mı?
Restrain him!
Tutun şunu!
They must restrain him spiritually and physically.
Onu hem ruhen, hem de bedenen kısıtlamaları gerekiyor.
Restrain him!
Tutun onu!
He tried to throw himself against the bars of his window. We had to restrain him.
Kendisini penceresinin korkulukları doğru atmak istedi, onu zapt etmek zorundaydık.
Counselor, it took five men to restrain him and he took apart half the transporter room in the process.
Danışman, onu zaptetmek için 5 adam gerekti! Ve ışınlama odasını birbirine kattı.
That'll restrain him.
Bu onu engeller.
- Restrain him!
Yaşıyor! - Tutun onu!
- Restrain him!
- Ona engel olun!
If he refuses, do we restrain him and give it by injection?
Ona durmasını söyleyebilir misin? Kabul etmezse, onu zaptedip enjeksiyonla veriyor muyuz?
Don't restrain him.
Üzerine bastırmayın.
Should we restrain him?
- Onu tutalım mı?
Restrain him!
Tutuklayın onu!
- You can't restrain him with drugs.
- Uyuşturarak birini burada tutamazsın.
I had to restrain him so he wouldn't find the bodies in the backyard and take our baby away.
Evet, hayatım. Arka bahçedeki cesetleri bulup bebeğimizi götürmesin diye onu bağlamak zorunda kaldım.
They're trying to restrain him.
Onu sakinleştirmeye çalışıyorlar.
Sergeant, restrain him!
Çavuş, bırakma onu!
Restrain him.
Yakalayın.
We're going to have to restrain him.
Onu bağlamak zorundayız.
I've had to restrain him for his own safety, and I thought it best not to sedate him till you speak to him.
Ne anlama geldiğini bilmiyorum. Kendi güvenliği için onu tutmak zorundayım ve sanırım sakinleşmeden onunla konuşmak en iyisi.
I thought you had to restrain him.
İçeri kapattığınızı sanmıştım.
He was flailing against the side rails. We had to restrain him.
Yatağın kenarındaki parmaklıklara vuruyordu.Onu bağlamamız gerekti.
A new chip might restrain him should the First attempt to activate him again.
Yeni bir çip, "İlk" in Spike'ı kontrol etmesine engel olabilirdi.
Restrain him.
Kelepçeleyin onu.
Nurse, help me restrain him!
Hemşire, onu bağlamama yardım et.
That's a boy! Is it really necessary to restrain him like this?
Onu bu şekilde zapt etmeniz gerçekten gerekli mi?
He started screaming at her in court. They had to restrain him.
Mahkemede bağırmaya başlamış.Onu zaptetmek zorunda kalmışlar.
It takes three men to restrain him and bring him back to our own.
Onu ancak üç adam zapt edip aramıza geri getirebildi.
Yesterday, he broke the bonds that were meant to restrain him.
Dün onu zaptetmesi gereken bağları kopardı.
I had to restrain him to get him back here.
Getirmek için bağlamam gerekti.
Now, without anyone to restrain him,
Şimdi, onu sınırlandıracak kimse olmadan,
Restrain him.
Onu hücreye tıkın.
But I had to restrain him.
Ama onu bağlamak zorunda kaldım.
But if I try to restrain him now and try to get him to confess...
Eğer onu şimdi yakalarsak ve söylemesini sağlarsak bir kere daha...
They can restrain him.
Kendisine gelmesini söyleyip uyarabilirler.
You write that the inspector was assaulted and defended herself, her assailant fell down a few steps and Lieutenants Fromentin and Escoffier used the minimum force necessary to restrain him.
Dedektifin saldırıya uğradığını ve kendini savunduğunu saldırganın bir kaç adım geriye düştüğünü ve Teğmen Fromentin ve Escoffier'in onu bağlamak için gereken minimum gücü kullandığını yaz.
- Then restrain him.
O zaman bağla onu.
Nurse, help me restrain him!
Hemşire, bağlamama yardım et!
Madrox, restrain him.
Madrox, yakalayın onu.
He shattered both legs and broke the nose of an attendants... who was trying to restrain him.
Kaçmasını engelleyen bakıcının burnunu ve bacaklarını kırmış.
Seems the girls are trying to restrain him.
Kızlar onu zapt etmeye çalışıyor gibi.
The captain says we should restrain him, but I've only...
Kaptan onu bağlamamız gerektiğini söylüyor. Ben sadece...
And If you would please restrain from talking to him, I'd appreciate it.
Ve ayrıca onunla konuşmaktan kaçınırsan buna çok sevinirim.
Restrain the Commander and return him back to the witness chair.
Kaptanı durdurun ve tanık sandalyesine getirin.
Fully restrain Light Yagami and confine him in a cell.
Yagami Light'ı tamamen zaptederek bir hücrede tutacağız.
I don't know what you're talking- - if you can't keep your mouth shut about our little arrangement, if you think you're gonna run to your boyfriend and get him to help save you, then clearly you don't know how to restrain yourself.Clearly... you don't understand what the stakes are.
Neden bahsettiğini bilmiyorum- - Anlaşmamız konusunda dilini tutmayı beceremiyorsan... Sevgiline koşup yardım isteyeceğini seni kurtaracağını sanıyorsan kendini frenlemeyi beceremiyorsun demektir.
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
restraint 44
restroom 22
restraining order 19
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
restraint 44
restroom 22
restraining order 19