Right up there tradutor Turco
2,350 parallel translation
He's right up there.
Hemen şurada.
Um... All right, turn-around point's right up there.
Şuradan dönün.
- Not having my house raided by the cops is right up there.
- Evimin polisler tarafından basılmamasını istiyorum.
Hey, that's right up there.
- Bu yer hemen şurası.
He's right up there. "You Give Love a Bad Name,"
"You Give Love a Bad Name"...
You're right up there with Pacino and...
Tam orada Pacino ile birliktesin.
Isn't she right up there?
yukarda değil mi?
Tanner, is your car all right up there?
Tanner, araban orada iyi durumda mı?
He's right up there, but we can't get down the alley.
Binanın üst katında, ama sokağı geçemiyoruz.
Hey, girls, I'd love to hang with you right now, but I'm meeting coach in, like, five, and there's no way you two can keep up with me.
Kızlar, şu an sizinle takılmayı çok isterdim ama beş dakika içinde Koç'la buluşacağım ve siz ikinizin benim hızıma yetişebilmesinin imkanı yok.
The 2x4's are all piled up over there to the right.
Bütün 2x4'ler şurada, sağda istiflendi.
I'll be there to make sure that he wakes up on time and that things go down the right way.
Zamanında kalktığından ve işlerin yolunda gittiğinden emin olmak için..... bende orada olacağım.
I mean, we should be out there looking for that other carjacker If he's so dangerous, right? You mean, like the time I busted up
Yani o kadar tehlikeliyse, biz de çıkıp diğer araba hırsızını aramalıyız.
All right, take her up to my office and stay there, all right?
Tamam, onu benim ofisime götür de otursun, olur mu?
To my right, there's stairs going up with a stained glass window. At the base, tulips.
Sağımda, alt kısmı laleli, boyalı camlı penceresi olan merdivenler yukarıya çıkıyor.
Uh, uh, well, someone will stay there, right, In case Rebecca shows up?
Rebacca dönerse diye evde birileri kalacak değil mi?
I know ma is up there right now, just smiling down on us,
Biliyorum, annem şimdi yukarıdan bize gülümsüyor.
Up there, your honor, right where you are, feeling like my hands were tied, like I was a prisoner.
Tam orada sayın hakim, sizin oturduğunuz yerde. Elim kolum bağlı gibi hissederdim. Sanki bir mahkum gibi.
They said there's a vehicle right up here.
Burada bir araç olduğunu söylediler.
Throw in a neutrino, which is created in radioactive processes, and that's the basic particles that make up everything that you see around you. There's also the photon of light, which we are seeing with right now, and that pretty well is it.
bir yukarı, bir aşağı kuark birlikteler farklı şekillerde de olsa sonuçta atom çekirdeğini oluşturur bir elektron atom etrafında devran eder bir de nötrino radyoaktif işlemlerde oluşan, bu temel parçacıkların her şeyin onlardan yapıldığını görürüz ışıkta foton da var şu anda görüyoruz
To sell a frame-up, there's a lot of details you're gonna want us to get right.
Doğru yapmamızı istiyorsan bu başkasına yıkma işinin çok ayrıntısı var.
He was at a bar the other night, okay, and there's this punk there... talking about how he just shot up some guy's car, right?
Dün gece bardaydı, tamam mı? ... ve bu serseri barda bir adamın arabasına nasıl ateş ettiği hakkında laklak yapıyordu, tamam mı?
All right, you should get up there.
Pekâlâ. Hazırlanmalısın.
We're going up there right now to bring him down.
- Şimdi yukarı onu almaya gidiyoruz.
There was an alien, and it ran right up your drive, Sarah.
Bir uzaylı vardı ve arabanın oraya geçti, Sarah.
- He gets right up in there.
- Jeffrey ve birkaç kaçığı denek olarak kullanıp en korkusuz delilerin bile içine korku salan belirli şekiller olduğunu keşfetmiş. - Tam buraya giriyor.
There's no choice but to have have him locked up, right, Amaya?
Onu hapse atmaktan başka seçenek yok değil mi Amaya?
Then there are those who stop searching for happiness because they look up one day to discover... It was right there in front of them all the time.
Bir de bazıları vardır ki, mutluluğu aramayı bırakır....... çünkü bir gün hep karşılarında duruyor olduğunu fark ederler.
Maybe they're up there right now looking down at us.
Belki şu an yukarıdan bize bakıyorlardır.
You know, this is the first birthday ever where I've woken up and my mom hasn't been right there to say "Merry Christmas."
Bu sabah doğum günümde uyandığımda bana "Mutlu Noeller" diyen annem ilk kez yanımda değildi.
There's somebody up there with a weapon, all right?
Orada silahlı biri var, tamam mı?
All right, all right, there's an extra 20 in it if you tie me up and hit my balls with a cactus.
Tamam, eğer beni bağlayıp taşaklarıma kaktüs ile vurursanız fazladan bir 20 daha atarım.
All right, we'll pick up local transport there.
Peki, oraya yerel taşıtlarla gideriz.
Is that the jesus thing up there, Krish, just to your right, on that hill?
Bu o İsa şeyi değil mi? Şu tepedeki?
Yes yes yes yes, he's up there right now.
Evet evet, şuan yukarda.
She's up there right now, clean and sober With her honor intact. I don't know how I'm going to live with myself.
Burada duruyor, temiz ve ayık bir şekilde haysiyetine dokunulmamış bir şekilde.
Maggie put the mechanism under the skylight and I mean right under it and do not let anybody move it there's less than ten minutes left, I'm going up stairs but I may need a diversion, the messier the better.
Ama tam altında dursun ve kimse dokunmasın. 10 dakikadan az kaldı. - Tamam. - Yukarı çıkıyorum ama onları oyalamamız gerek.
He grew up right over there in Williamsburg before it was full of stockbrokers and babies.
Tam şurada büyüdü, Williamsburg borsacı ve çocuklarla dolmadan önce.
Yockenthwaite, Buckden, down the B6160 through Kettlewell, then the B6265 through Grassington to Pateley Bridge, then up to Ramsgill from there, right?
Yockenthwaite, Buckden B6160'den aşağı Kettlewel'e. Sonra B6265'e çıkıp Grassington'tan Pateley Bridge'e. Ve sonra Ramsgill'e.
I was just in there warming up and she comes bolting out of the bathroom and she bumped right into me.
Biraz ısınmak için içeri girmiştim ve o da, o sırada tuvaletten hızlı bir şekilde çıktı ve onunla çarpıştık.
Sir, if you're tired, go up ahead, pull over on the right and rest there.
Beyefendi yorgunsanız ileride sağda bir yere çekin orada dinlenin.
Actually we have an entire business center set up right there.
Şuradaki iş merkezi kurulumunu kullanabilirsiniz.
She could be up there right now looking up Peterson's on the wiklepedia.
Şu an Vikipedi'de Peterson hastalığına bakıyor olabilir.
They still use dripping up there, right, but there's something else.
Hala yağları damlıyor ama başka bir şey var.
I could take him right up to the door, if there could be someone waiting.
Ben kapıya kadar getiririm. Orada birisi bekleyebilir.
The harder one to think about is general relativity, where Einstein talks about gravity, and how to describe gravity. And there, you can start thinking about space-time, and bending it, and actually by warping space and time in the right way, you end up going backwards in time.
genel görecelik kuramında Einstein'ın, yerçekiminden bahsettiği, ve yerçekiminin nasıl tarif edildiği, işte o zaman uzay-zamanı düşünmeye başlarsınız, ve onu bükmeyi... ve aslında uzay-zamanı doğru yönde bükmekle zamanda geriye gidebilirsiniz.
If she fell from up there, it must have been a suicide, right?
Oradan düştüğüne göre, intihar etmiş olmalı değil mi?
Hold up right there!
Kıpırdama!
Jensen can set up communications right there by the hookers.
Jensen şu fahişelerin olduğu yerden iletişimi ayarlar.
All right, arms up, arms up. There we go. And now I'll get you to sit down over here.
Kollarını kaldır otur bakalım sıra pantolonda ve iyi gidiyoruz...
This Iraqi just showed up with information that about two or three "K" west of here, there's a meeting taking place right now, possible high-value targets involved.
Iraklı herifin teki, buranın 2-3 km batısında bir toplantı olacağını söyledi. Önemli hedefler olabilir.
right up 18
right up here 31
up there 524
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
right up here 31
up there 524
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389