Rough tradutor Turco
9,851 parallel translation
Senior Jang, I hear that going abroad on a foreign assignment can be rough.
Sunbae, yurtdışına gideceklerden birinin atanabileceğini duydum.
Even Christine had her rough times.
Christine'in bile zor zamanları oldu.
She had a rough night.
Zor bir akşam geçirdi.
Hard ground must be awful rough on those big feet of yours.
Sert zemin kaba korkunç olmalı bu büyük ayakları üzerinde senin.
Rough, smelly men... they came to me in the dead of night when I still slept with rag dolls.
Kaba, koklamak men- - hala bez bebeklerle uyurken gecenin ölü bana geldi.
I never done this before, talk behind his back, but he been through some rough times and I worry about him.
Bunu daha önce hiç yapmadım yani arkasından konuşmadım ama epey zor zamanlar geçiriyor ve onun için çok endişe ediyorum.
That must have been so rough on him, looking at us every day and wanting us so much.
Ona çok zor gelmiş olmalı. Her gün yüzümüze bakıp bizi o kadar istemek.
Well, yeah, last night was really rough, but I think we're over the hump.
Evet, dün gece çok fenaydı ama en kötü kısmı bitti sanırım.
I can't go in there. It's too rough.
Ben oraya giremem, çok engebeli.
Hammond, you're the rough terrain response.
Hammond, sen engebeli araziden sorumlusun.
Rough estimates have it hit somewhere in Southern California.
Yaklaşık tahminlere göre Güney California'da bir yerlere düşecek.
That's got to be rough.
Bu zor olmalı.
I get now how rough that would have been.
Şimdi bunun ne kadar zor olduğunu anladım.
Gallo, I know today was rough and we went at it, but you got the ball into the end zone. I won't forget what you did.
Gallo, biliyorum zor bir gündü ve ortalığın anasını ağlattık ama topu sayı çizgisine taşımayı başardın.
He had a rough time with that.
Sonrasında babam zor bir dönem geçirdi.
We had a bit of a rough night.
Zor bir gece geçirdik.
He said, "We had a rough night."
" Zor bir gece geçirdik.
So Mia spent a lot of time in rough neighborhoods?
Yani Mia tehlikeli bölgelerde zaman mı geçirdi?
Rough date, mother?
Kötü bir buluşma mıydı anne?
Look, I know it was rough on you and Mitch having a famous dad, you know, getting your picture taken in restaurants.
Ünlü bir babanızın olmasının Mitch'le sana zor geldiğini biliyorum. Restoranlarda fotoğraflarınızın çekilmesinin falan.
Rough call?
Zor bir görüşme miydi?
- Was it rough, or...?
- Dalga mı geçiyorsun?
Laughing, telling me it's what I like, how he'd heard all about me, how rough I like it, what a dirty girl I was, and that it's only fair that he get a piece... he actually said "piece,"
Kahkahalar atıp bana bunu ne kadar sevdiğini söylüyordu. Benimle ilgili duyduğu şeyleri ne kadar sert sevdiğim, ne kadar kirli bir kız olduğumu ve benden bir parça almasının ne kadar adil olduğunu. Gerçekten de "parça" dedi.
I wanted two rough and tumble boys.
İki tane, astığım astık kestiğim kestik oğlan istemiştim.
She had a rough night, and I don't want her to see Aunt Cora.
Zor bir gece geçirdi, ve Cora teyzeyi de görmesini istemiyorum.
We must respond to this, because this is rough attacks on candidate and a direct lie. You have left us no choice.
Bu suçlamaların ve yalanların peşini bırakmayacağız.
He's had a rough time.
Zor zamanlar geçiriyor.
Rough day?
Zor bir gün müydü?
I know it's been rough with me out of the house, but...
- Evde benimle olmak senin için zordu biliyorum ama...
It hasn't been rough.
- Zor değildi.
It hasn't been rough at all- - in fact, it's been great.
Hiç de zor değildi, aslına bakarsan harikaydı.
Not one of them rough trade corner boys - you always liked too much?
- Her zaman hoşlandığın şu köşedeki torbacı çocuklardan biri olmasın.
You play a little bit too rough.
Sadece bir hologram. Biraz sert oynuyorsunuz.
He's, he had some rough times.
Çok zor zamanlar yaşamış.
She had a rough go of it for the first few months, then she seemed to find her way.
Başta birkaç ay zorlandı ama sonradan bir çaresini buldu sanırım.
Actually found a rough match for it in this book.
Aslında bu kitap biraz uyan bir şey buldum.
Just give me a rough idea...
- Bende kaba saba bir fikir...
He asked me to rough him up a bit.
Kendisini biraz benzetmemi istedi.
Wow, that's rough.
Fenaymış.
Pretty rough, huh?
Epey zor, değil mi?
Well, I've been going through a rough patch.
Zor bir dönemden geçiyorum.
Rough start, ladies!
Sıkı başlangıç, bayanlar!
Bar was a pretty rough place.
O bar da berbat bir yerdi zaten.
Yeah, well, it's a rough and tumble world.
Eh, dünya böyle işte, tepe taklak oluveriyor.
~ Were they a rough lot?
- Wyrley'deki okul tam olarak Eton College değildi ama Cannock okulu berbat bir yerdi. - Çok mu kötü davranıyorlardı?
You like it rough, huh? Ha ha ha!
Sert seviyorsun, öyle mi?
Feel free to rough me up some.
İstediğin kadar zorlayabilirsin.
Yeah, it was rough.
- Sertti.
- Come on, don't make me get rough.
- Hadi, tepemi attırma benim.
Rough night?
Zor bir gece miydi?
The streets are rough, their pimps are rough.
Çoğu hayat kadını keştir.