Sad story tradutor Turco
566 parallel translation
Well, $ 4.5 million and you're willing to hand it out to anybody who has a sad story and a rumpled suit.
Şey, 4.5 milyon dolar ve sen bunu üzücü bir öyküsü olan ve buruşuk giysili birilerine dağıtmağa isteklisin.
It's the sad story we tell
Anlatıyoruz acıklı bir hikaye
That, lady, is the sad story of my life.
İşte bayan, hayatımın acı hikayesi.
- That was a very sad story. - Aye.
- Çok üzücü bir öyküydü bu.
It's a sad story.
Üzücü bir hikaye.
- Oh, it's a sad story.
- Oh, bu acıklı bir hikaye.
- Oh, it's a very sad story.
- Bu çok acıklı bir öykü.
Oh, that's a sad story.
Çok hüzünlü bir öykü.
That's a sad story.
Çok hüzünlü bir öykü.
When thy warlike father, like a child... told the sad story of my father's death... and 20 times made pause to sob and weep... that all the standers-by had wet their cheeks... like trees bedashed with rain -
Senin cengâver baban bize gelip babamın ölüm haberini * çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra anlatırken dinleyenlerin de yanaklarından yağmurla ıslanan ağaçlar gibi yaş iniyordu.
It's a sad, sad story
Çok ama çok acıklı bir hikâye.
That's a sad story.
Üzücü hikaye.
I heard a very sad story about a girl who went to Bryn Mawr.
Bryn Mawr'a giden bir kız hakkında çok acıklı bir hikaye duymuştum.
That's a very sad story, Cody.
Bu çok üzücü bir hikaye, Cody.
Yes... a sad story.
Evet... hüzünlü bir hikaye.
I've never heard such a long, sad story.
- Bu kadar üzücü hikaye dinlememiştim.
Mine, sir, is a sad story.
Benim acıklı bir hikayem var.
The old, sad story.
Şu eski, hüzünlü hikâye.
It's really a very sad story.
Gerçekten üzücü bir hikayedir.
She probably had big sad eyes and a long sad story.
Herhalde iri, kederli gözleri, uzun, acıklı öyküsü vardı.
"Germany was having trouble " What a sad, sad story
Almanya'nın başı dertteydi Ne acıklı hikaye
It's a sad story.
Acıklı bir hikaye.
" Come sit down beside me and hear my sad story
Come sit down beside me and hear my sad story.
Yeah, the cowboy tells his sad story.
Evet, kovboy üzgün bir hikayeden bahsediyor.
Whenever I think about this sad story... it's as though everyone wore masks
Ne zaman bu üzücü hikaye aklıma gelse... sanki herkes bir maske takıyor.
A sad story that hasn't helped selling the house.
Evin satışına pek katkısı olmayan hazin bir hikâye.
It's a very sad story!
Çok acıklı bir hikaye.
It's a really sad story.
Gerçekten acıklı bir hikaye.
A sad story.
Üzüntülü bir öykü.
Ah, it's a long sad story, man.
Ah, bu uzun ve acı bir hikaye, dostum.
And it was, in a way, a sad story... when my father died.
Ama oldu, babam öldüğünde üzücü bir hikayem oldu.
Oh, that's a sad story, Mr. J.
Bu üzücü bir hikaye, Bay J.
It's always the same sad story.
Bu hep aynı üzücü hikaye.
It's a sad story.
Acıklı bit hikâye.
It's a long, very sad story... a story of injustice.
Hemen hemen öyle Ellen. Bu çok uzun ve üzücü bir hikaye haksızlığın hikayesi.
If that's your story, Horace, you stick to it.
Hikayen buysa Horace, hikayene sadık kal.
That story about the guy in the cell was a sad one.
O hücrendeki adamın hikayesi üzücüydü.
Tell me, Mr. Marlowe... are there really detectives like the one in your story... who never lie, cheat, or double-cross a client... who are loyal, honest, and never betray a confidence?
Söylesenize bay Marlowe hikâyenizdeki gibi dedektifler gerçekten var mı? Müşterisine yalan söylemeyen, onu aldatmayan ya da ikili oynamayan? Sadık, dürüst ve kendisine güvenenlere ihanet etmeyen?
His story is pretty sad though.
Hikayesi oldukça üzücü.
And now comes the sad part of the story.
Ve şimdi öykünün üzücü kısmı geliyor.
There was a very sad end to our story.
Fakat betimlenemeyecek kadar korkunç bir şeydi bu.
If he had done There would be been the end of this sad story.
Ama olmadı.
But a real love story, it's so sad and it breaks your heart.
Ama gerçek bir aşk hikayesi, hüzünlüdür ve kalbini kırar.
Well, you read a story into all these things and were determined to hold on to it.
Bütün bu olanlara dair bir hikaye söylediniz ve buna kararlılıkla sadık kaldınız.
It's a very sad story.
Çok hazin bir hikaye.
Her face became very sad as she told me the story.
Hikayesini anlatınca yüzü çok kederli bir hal aldı.
When I heard this story I was so sad...
Öyküsünü işittiğimde öylesine üzülmüştüm ki...
And the governor keeps to his story and he lists the box as lost along with the fleet.
Vali, yalanına sadık kalarak kutuyu, filoyla kaybolanlar listesine ekledi.
Almost as sad as the story you told me about your boy.
Oğlunuzla ilgili anlattığınız hikaye kadar üzücü.
Your story's sad to tell
Gördükçe üzülüyorum seni
The graphic genius that allowed the Japanese to invent CinemaScope ten centuries before the movies compensates a little for the sad fate of the comic strip heroines, victims of heartless story writers and of castrating censorship.
Japonlar'a Sinemaskop'u, sinemadan on yüzyil önce icat ettiren grafik deha... çizgi filmdeki kadin basrolünün makus talihini pek az telafi edebilir kalpsiz öykü yazarlari ve hadim eden sansürün kurbanlari...