Saving you tradutor Turco
3,616 parallel translation
We are all family. The saving you did in the camp I already knew.
Ailemi o kamptan kurtaran sendin.
If you wanna thank me for saving your life, now we're even.
Hayatını kurtardığım için teşekkür edeceksen, ödeştik.
We didn't risk our necks saving you just to leave you behind.
Seni kurtarırken canımızı yok yere tehlikeye atmadık.
If saving you means I don't get out of here, it's fine with me.
Eğer seni kurtarmak benim buradan çıkamamam anlamına geliyorsa,... benim için sorun yok.
You mean, besides me saving your life?
Hayatınızı kurtarmam dışında mı?
I put it to you, Mr Wickham, that it was less Captain Denny's well-being that was on your mind, than saving yourself!
Aklınızda Yüzbaşı Denny'nin iyiliği mi, kendinizi kurtarmak mı olduğunu size bırakıyorum, Mr Wickham!
Helping you find your happiness, saving you...
Mutluluğunu bulmanda sana yardım etmek, seni kurtarmak
I'm the only shot you have at saving your friend.
Arkadaşını kurtarmak için tek şansın benim.
- So you're telling us you were saving your daughters?
Yani kızlarını kurtarıyordun?
Already said thank you by saving your ass.
Götünü kurtararak zaten teşekkür ettim.
So say good-bye to the nice man and thank me for saving you from being on dateline.
Bu nazik adama veda edin ve sizi Arena'ya çıkmaktan kurtardığım için teşekküre edin.
We've got a dead FBI guy, and you're still on saving your boyfriend?
Elimizde ölü bir FBI yetkilisi var sen hâlâ kalkmış sevgilini kurtarmaktan mı bahsediyorsun?
No, no. You are not saving me!
Beni kurtarmayacaksın.
You are not saving me, Mr. Golden Boy! No.
Beni kurtarmayacaksın, Bay Altın Çocuk.
Are you saving them... or yourself?
Onları mı yoksa kendini mi kurtaracaksın?
You go on saving him...
Sen git onu kurtar.
Now, if you have any way to figure out if that pill came from that bottle, you'd be saving us a long drive to the crime lab.
Şimdi, eğer bu hapın bu kutudan çıkıp çıkmadığını söyleyebilirseniz, bizi taa kriminal laboratuvara gitmekten kurtarırsınız.
Thank you for saving me.
Beni kurtardığın için teşekkürler.
I'm glad you're saving for retirement, Ma.
Emekliliğin için para biriktirmene sevindim, anne.
I never thanked you for saving my life.
Hayatımı kurtardığın için sana hiç teşekkür etmemiştim.
Saving the community you renounced.
Senin terk ettiğin halkı kurtarıyoruz.
If this turns into a gun fight, you can forget about saving Hamed.
Olay silah çatışmasına dökülürse, Hamed'i kurtarmayı unut.
You talk about balance, about saving people.
İnsanları kurtarmaktan, dengeden bahsediyorsun.
You tried saving me my entire life, and you could have saved me then, but, oh, no.
- Aman Tanrım. - Tüm hayatım boyunca beni kurtarmaya çalıştın ve kurtarabilirdin de ama hayır.
But are you sure you're really saving him, Bae?
Ama gerçekten de onu kurtardığına emin misin, Bae?
But there's not, because you're saving it for her!
Ama hayır yokmuş, ona saklıyormuşsun!
You know how much he loves saving lives.
Hayat kurtarmayı ne kadar sevdiğini biliyorsun.
Well, look how you turned out, saving our tight butts all the time.
Bak nasıl değiştin, küçük kıçlarımızı hep kurtarıyorsun.
But you do get points for saving me with that sign.
Ama o yazıyla beni kurtardığın için puan aldın.
Why do you suddenly care so much about saving her kingdom?
- Neden birden bire Pamuk'un krallığını bu kadar önemsiyorsun?
You don't know who shot Peter, but you blamed Sanderson and so you strangle an innocent woman and set Sanderson up with her murder, gouging his arm to match your own injuries and locking the door to prevent anyone from saving him.
Peter'i vuranı bilmiyorsun ama onu suçluyorsun. Masum bir kadını boğdun ve Sanderson'a katil süsü verdin. Yaranın aynısını ona yaptın ve kurtulamasın diye kapıyı kilitledin.
You are the one who is in the need of saving!
Kurtarılması gereken kişi sensin!
I've been saving him for you.
- Senin için saklıyordum.
- Thank you for saving him.
- Onu kurtardığın için teşekkür ederim.
I can't thank you guys enough, not just for saving me but for helping me find my brother, even if it was for a second.
Size ne kadar teşekkür etsem az. Sadece beni kurtarmadınız kardeşimi bulmama yardım ettiniz. Çok kısa bir süre için olsa da.
I just wanted to thank you for saving me back there and well, you know, apologise for treating you the way I did.
Ben sadece, orada hayatımı kurtardığın için teşekkür etmek... ve şey... Bir de önceki davranışlarım için özür dilemek istedim.
Thank you for saving my daughter, Batman, but you better get out of here.
Kızımı kurtardığın için teşekkür ederim Batman ama buradan gitsen iyi olur.
Think about all the innocent lives you're saving by-by doing absolutely nothing.
Tüm masum canları düşün hiçbir şey yapmadan hayatlarını kurtarıyorsun.
I mean, instead of saving people's lives, you could be playing 70-year-old songs to four people in a giant ashtray.
İnsanların hayatını kurtarmak yerine kocaman bir küllükte dört insana karşı 70 yıllık şarkılar çalardın.
You're not saving anyone.
Sen hiç kimseyi kurtarmıyorsun!
So, if you need to save somebody, go save somebody who needs saving.
Yani birini kurtarmak istiyorsanız kurtarılmaya ihtiyacı olan birini kurtarın.
[spider-man] so if it's okay, I'd like to skip the part Where you yell at me for disobeying orders So we can get back to saving our friends.
Senin için de makbülse, bana emirlerine itaatsizlik ettiğim için bağırdığın kısmı geçmek istiyorum ki böylece arkadaşlarımızı kurtarma kısmına geri dönebiliriz.
I thought you held the key to saving me but Catherine, she found another way- - a way that could save you, too.
Beni kurtarmanın yolu senden geçiyor sanmıştım. Ancak Catherine bir yol buldu. Seni de kurtaracak bir yol.
Just to, you know, thank him for saving my life.
Hayatımı kurtardığı için ona teşekkür etmek istiyorum.
Don't worry, I've been saving them up for you.
- Merak etme, hepsini sana sakladım.
I don't know how to thank you for saving my life.
Hayatımı kurtardığın için nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Why does saving my family's company mean so much to you?
Ailemin şirketini kurtarmak senin için neden bu kadar önemli?
You came to me last year when you broke up to say that you- - you were afraid you'd be his caretaker the rest of- this is what you've been saving up this whole time, so that this is what- - I'm not saving it up!
Geçen yıl ayrıldığında bana geldin ve söylediğin... Korkuyordun. Hayat boyu bakıcılığını yapacaksın...
- This is the point in a life-saving emergency... where you thank the person that did the saving.
Bu hayatını kurtaran kişiye teşekkür etmen gereken acil durumdaki hayat kurtarma durumu oluyor.
But I am grateful to you, Uncle Danny, for saving my mom.
Ama sana minnettar olduğumu Danny Amca, annemi kurtarmak için.
Just think that you're saving a person... and check your messages often.
Sadece birinin hayatını kurtardığını düşün ve mesajlarını sıklıkla kontrol et.
saving your life 30
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you suck 398
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you suck 398
you can do it 1412
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
yours 1007
your own 34
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
yours 1007
your own 34
your hat 64
you know that 5741
you tell 24
youn 21
younger 104
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63
your full name 16
youth 73
you know that 5741
you tell 24
youn 21
younger 104
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63
your full name 16
youth 73