Seated tradutor Turco
1,981 parallel translation
They're animals. We would move tables in a restaurant if they seated us near a family.
Yanımızda aile oturursa lokantada masa değiştirirdik.
I have no idea who that woman seated next to me is.
Ama yanımda oturan kadın kim hiçbir fikrim yok.
sandy just seated a couple.
Sandy bir çifte yer ayırdı.
Court is now in session. Be seated.
New York Doğu Bölgesi Duruşma Hakimi Dennis Holzer
I take better pictures when I'm seated.
Oturunca daha iyi fotoğraf veririm de.
Seated or standing it's the same you.
Senin için oturmakla ayakta durmak arasında fark yok ki.
Please, be seated.
Lütfen, oturun.
- Well, then be seated and shut your mouth and don't be in my face anymore.
- O zaman kapa çeneni ve otur yerine. Bir daha da gözüme görünme.
Please be seated.
Oturun lütfen!
'Cause I think, for it to be official, you have to be seated.
Çünkü galiba resmi olması için oturmanız gerekiyor.
But you will find him, right? Do you have some deep-seated deer issues you want to talk about?
Geyiklerle ilgili konuşmak istediğin bir derdin var mı?
Please be seated, sir.
Lütfen yerinizde kalın, efendim.
The man seated next to me, where is he?
Yanımda oturan adam, nerede o?
We were seated at a booth, with clear visual access to the vehicle.
Biz arabayı net şekilde görebileceğimiz bir yerde oturmuştuk.
Thank you all for coming, please be seated.
Herkese geldiği için teşekkür ederim, lütfen oturun.
Please be seated.
Lütfen oturun.
I like the ones with the deep-seated emotional issues I can internalize and make my own.
Hep derin duygusal sorunları olanları severim. Onların sorunlarını kendi sorunum yaparım.
Those who seated last, please make your exit.
Lütfen son gelenler dışarı çıksınlar.
Be seated.
Oturun.
- Stay seated.
- Oturun!
You get one minute... to talk to women seated in booths.
Kabinler mi? Şu arka tarafta. Kendinizi tanıtın, hobilerinizden bahsedin ne istiyorsanız söyleyin.
Welcome, please be seated.
Bu taraftan, buradan.
- A helicopter that seated only four.
- Sadece 4 kişi alan helikopter.
"I have a deep-seated jealousy for a tiny little boy cat."
"Küçük bir kediye karşı içten içe kıskançlık besliyorum."
William Murderface's charts indicate a deep-seated rage which is split off and repressed at its core.
William Murderface'in grafikleri ayrılmış ve çekirdeğinde bastırılmış sabit bir öfkeye işaret ediyor.
her husband was seated behind her.
Michelle. Kocası hemen arka koltuktaydı.
" Your spouse is seated next door in a room in a chair.
" Eşleriniz yan odada sandalyede oturuyor.
Let's see, your stomach has deep-seated feelings of abandonment written all over it, which points toward sexual abuse.
Bir bakalım. Midenin her yerinde çok derin terk edilmiş yazıyor. Bu da cinsel tacize işaret eder.
Elephants kill more people each year than sharks do, so there's some deep-seated psychological revulsion about a cold-eyed monster coming out of the deep and picking you to pieces, but that is the myth, not the reality.
Her yıl filler, bir köpekbalığından daha fazla insan öldürmekte. Yani derinlerden gelen ve sizi parçalara ayırabilecek bu soğukkanlı canavar hakkında bilinçaltımızda yatan bir tiksinme var fakat bu gerçekle alakası olmayan bir efsaneden başka bir şey değil.
He was seated there, with his car called the Dimaxion.
"Dymaxium" adını verdiği arabasıyla orada oturuyordu.
Please be seated.
Lütfen otur.
Please be seated!
Oturalım bakalım.
Just curious is it like a thyroid problem, or is it some deep seated self-Esteem issue?
Merak ettim de acaba tiroit sorunun mu var yoksa küçükken sevgi görmedin mi?
I MEAN, WE ARE ALL HERE FOR YOUR BIRTHDAY, AND WE WILL BE SEATED. NOW.
Yani, hepimiz senin doğum günün için buradayız ve şimdi oturtulacağız.
I would rather spend all eternity at a dinner party seated next to Britney Spears than waste an afternoon lugging clubs around with a bunch of over-fed, over-privileged Arnold Palmer wannabes. But for you? I'll swallow it.
Ebediyete kadar Britney Spears'ın yanında oturarak bir akşam yemeği partisi geçirip öğleden sonramı da bir grup aşırı besili, aşırı ayrıcalıklı Arnold Palmer özentileri arasında kulüplerde sürterek geçirmeyi tercih ederim ama senin için, katlanacağım.
Uh, we were seated together once at an mM.
Bir kez bir ameliyatı beraber izlemiştik.
You Have Rosie O'donnell Seated At The Same Table As Elisabeth Hasselbeck.
Rosie O'Donnell'la Elisabeth Hasselbeck'i aynı masaya oturtmuşsun.
We'd like to be seated.
Masa istiyoruz.
You may be seated.
Oturabilirsiniz.
The defendant may be seated.
Sanık oturabilir.
[Man] All right, everyone stay seated.
Pekala, kimse yerinden kalkmasın.
Why are you seated?
Neden oturuyorsun?
Be seated.
Yerlerinize geçin.
Excuse me, miss, could we be seated now?
Affedersiniz bayan, Masamıza geçebilir miyiz?
Please, everybody, stay seated.
Lütfen, herkes yerinde kalsın.
Is being seated one of your favorite sports?
En sevidğin sporlardan birini koltukta beklemek gibi?
Your wife called from the Four Seasons they've been seated.
Bay Campbell, karınız restorandan aradı. Masaya geçmişler.
Be seated!
Oturun.
They're seated in the third-row orchestra, so something close to that.
Bizimkiler önden 3'üncü sıradaydılar.
Tegalus... post-apocalyptic warring superpowers with deep-seated political difference, that Jared Kane. It's nice to meet you.
Tegalus.
- Be seated.
- Oturun.