English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / Shellfish

Shellfish tradutor Turco

292 parallel translation
- Shellfish again for supper, my lord?
Akşam yemeğinde yine deniz mahsulü mü yediniz?
The shellfish are there. The water's clean.
Orada midyeler yaşıyorsa, su temizdir.
We can still haul in the shellfish.
Midyelerin arasından da avlanabiliriz.
You have your nets... but we only get shellfish!
Ağlarınız var... ama sadece midye yakalayabiliyorsunuz!
If our shellfish were really bad... there'd be plenty of corpses by now.
Eğer midyelerimiz gerçekten kötü olsalardı... şimdiye birçok cenazeleri olurdu.
Did you know, my dear, that this golden web was spun from the beards of shellfish?
Bu altın kumaşın midyelerin bıyıklarından dokunduğunu biliyor muydun?
Pepe sells him worthless shellfish, anything of no value.
Pepe ona beş para etmeyen deniz kabukları satıyor.
- Collecting shellfish.
- Deniz kabuğu topluyor.
- And red shellfish. - OK.
Ve kızıl kayabalığı.
- Please give me red shellfish. - Ok.
Kızıl kayabalığı, lütfen.
It's made of shellfish.
Kabuklu deniz hayvanlarından.
A paella without shellfish is like :
Sarımsak ve kuzu bacağı olmadan Deniz kabuklusu yemeği yapılırsa...
Shellfish and bream?
Deniz tekesi ve karagöz balığı mı?
Buy some of your shellfish, see if we can raise the prices of that old skinflint at the store.
Senin kabuklulardan birazını satın alsam dükkandaki yaşlı pintinin fiyatını yükseltebilir miyiz bakalım.
Look, Jeanne, this ordinary shellfish is a wild marine gastropod with an extraordinary strength.
Bak, Jeanne, bu sıradan bir istiridye vahşi olağan üstü bir şekilde kuvvetli.
If I choose to say that my wife converses like a child of six... and makes love like an extinct shellfish, I shall, and I don't need to ask her lover's permission to do so either.
Eşimin altı yaşında bir çocuk gibi konuştuğunu ve soyu tükenmiş bir yumuşakça gibi seviştiğini söylemeyi seçsem böyle yapması için aşığının iznini istemeye de gerek duymazdım.
You speak shellfish.
Istakozca biliyorsun sen.
- You haven't eaten pork or shellfish.
- Kötü bir şey de yememişsiniz.
- Shellfish?
- Kabuklu deniz ürünleri?
trevor, you're not supposed to eat shellfish.
Trevor, Midye yememen gerektiğini biliyorsun.
of course, there are some people who... keep coming back for the free room and shellfish.
Tabiki, bazı insanlar birşey almasa bile boş oda ve midyelerden yararlanıyor.
i warned you about that shellfish, trevor.
Midye yeme diye seni uyarmıştım, Trevor.
boy, i did overdo the shellfish.
Tanrım, midyeyi fazla kaçırmış olmalıyım.
He's allergic to shellfish, milk, eggs and most vegetables.
Kabuklu deniz ürünleri, süt, yumurta ve çoğu sebzeye alerjisi var.
Mrs Tait should take lunch with no shellfish.
Bayan Tate öğle yemeğinde deniz ürünü yememeli.
This is the shell of a scallop, a kind of shellfish.
Bu, bir tür kabuklu deniz hayvanı olan deniz tarağının kabuğu.
It's the magic powder made of the melted shellfish in sea
Deniz kabuklarının öğütülmesiyle yapılır!
It's a splendid array of fish, shellfish, garlic, paprika- - Hey!
Balık, istiridye, sarmısak, kırmızı biber- -
Bear in mind she can't have shellfish, poultry, red meat, nitrates, wheat, starch, sulphites, MSG or dairy.
Güzel bir akşamdı. - Gerçekten güzeldi, öyle değil mi? Manzara da güzelmiş.
We don't eat shellfish.
Kabuklu deniz ürünleri yiyemeyiz.
Uh, for the entree we're featuring... a complex shellfish pan roast with orso, a touch of comfit and a broth thickened with lobster shell oil.
Ana yemek için karışık kabuklu deniz mahsulü kızartması. lstakoz kabuğu yağı ile demlendirilmiş.
Did you know I'm allergic to shellfish?
Deniz kabuklarına karşı alerjim olduğunu söylemiş miydim?
Suddenly you're a shellfish connoisseur?
Birden su kabuklusu yumuşakçası uzmanı oldun.
Sammy is allergic to shellfish and dander.
Sammy'nin kabuklu deniz hayvanlarına ve hayvan tüyüne alerjisi var.
I can't believe I was issued shellfish and dander warnings. Sandbox alerts.
Kabuklu deniz hayvanı, kum havuzu öğütleri dinlediğime inanamıyorum.
There was champagne and whiskey and shellfish and meat.
Şampanya, viski, kabuklu deniz ürünleri ve et vardı.
Fortunately, most of the tainted shellfish was stolen by a family of homeless thieves living in a Dodge.
Allah'tan kokmuş kabuklu deniz canlılarının çoğu Dodge'da yaşayan hırsız evsiz aile tarafından çalındı.
It's from food or mold, like shellfish, strawberries- -
Yemekten ya da küften olur, kabuklu deniz hayvanları, çilek...
Shellfish?
Istakoz filan?
- Mrs Parkus. Have you eaten shellfish again?
Bayan Parcus yine deniz ürünü mü yediniz?
I didn't order shellfish.
Ben istiridye istememiştim.
When we go out she eats shellfish, saying it affects her libido.
Şehvetli bir ses tonuyla teklif etti. Sonra, çıktığımızda, midye yerken, bunun cinsel gücü ne kadar etkilediğinden bahsetti.
And he called me and told me that you had an allergic reaction to shellfish and had to rushed to the hospital?
- -beni arayıp, senin deniz ürünlerine karşı alerjin çıktığını söyleyip,.. ... seni acilen hastaneye götürmesi gerektiği doğru muydu?
Some kind of a shellfish or something.
Bir tür deniz kabuğu gibi birşey.
There once was a man that a buried shellfish.
Adamın biri bir istiridye gömmüş.
Who was the man who buried a shellfish?
İstiridye gömen o adam kimdi?
I'm with my non-shellfish-eating friend, and I'm tapped out.
Midye yemeyen dostumlayım ve başım belada.
He loved shellfish, clams, oysters.
Midyeye, istiridyeye bayılırdı.
Gaby don't know shallot from shellfish. You know?
Gaby daha sapla samanı ayıramaz.
I handpick all the shellfish myself!
Her deniz mahsulünü ben seçerim!
Like from bad shellfish or anything.
Bozuk midye falan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]