Shot in the head tradutor Turco
880 parallel translation
Or else he's had his throat slit or been shot in the head.
- Sakın ölmüş olmasın.
He must've been shot in the head, not the leg.
O kafasından vurulmuş, ayağından değil.
Shot in the head.
Alnından vurulmuş.
She was shot in the head last night.
Dün gece başından vurulmuş.
Charlie, it's lavinia. We thought you'd been killed - that's what everyone said. They said you'd been shot in the head at gettysburg.
Burası mağaradaki resim olan tek bölge.
He dropped like he got shot in the head.
Kafasından vurulmuş gibi düşüverdi.
- You might get a shot in the head, for one thing.
- Öncelikle başından vurulabilirsin.
A shot in the head. Wow.
Başımdan mı?
The survival command center at the Pentagon has disclosed that a ghoul can be killed by a shot in the head or a heavy blow to the skull.
Pentagon'daki araştırmacılar, bu yaratıkların, kafalarına sıkılacak bir kurşunla, ya da kafatasına zarar verebilecek kadar sert bir yumruk darbesi ile öldürülebileceğini söylüyor.
This is yours : shot in the head.
Bu senin ki : kafaya bir kurşun.
Shot in the head at 32, at the Battle of Wagram.
32 yaşında Wagram Muharebesinde başından vurulmuş. Fena sayılmaz ha?
While he was looking in, Himmler had the deserved bad luck that from one or other of those who'd been shot in the head, he got a splash of brains on his coat, and I think it also splashed onto his face.
Dikkatle oraya bakarken, hak ettiğini buldu. Kafasından vurulan bir ya da birkaç kişiden etrafa saçılan beyin parçaları paltosuna yapıştı. Sanırım yüzüne de geldi.
He was shot in the head last week.
Geçen hafta basïndan vuruldu.
- He was shot in the head.
- Başından vurulmuştu.
He was shot in the head.
Başından vurulmuştu.
The two men were shot in the head at contact range.
İki adam bitişik atışla başlarından vurulmuş.
She'd been shot in the head at close range.
Başından vurularak öldürüldü.
- What was that? A kid shot in the head and hung because he didn't have his cédula.
Cédulası olmadığı için kafasına kurşun sıkılıp tanka asılan bir çocuk.
This way, nobody gets shot in the head in my place, and everybody's happy.
Böylece hem otelimde kimsenin kafasına kurşun sıkılmamış, hem de herkes mutlu olmuş olur.
The pilots have been shot in the head.
Pilotlar başlarından vurulmuş.
No empty shells were found in the street nor on the sidewalk, and the bullet's trajectory indicates the shot was not fired from a window but rather from a point almost level with the victim's head.
Caddede ve ya kaldırımda boş kovan bulunmadı. Merminin izlediği yol da bir pencereden değil aksine kurbanın başıyla aynı hizadaki bir noktadan ateşlendiğini gösteriyor.
He found him laying in a dry wash in the sun, shot right through the head.
Onu kuru bir derenin kenarında bulmuş. Başından vurulmuş halde.
He shot her five times in the head.
Başına beş el ateş etmiş.
Wouldn't you scrub floors for me if I shot old Kelly in the head?
Yaşlı Kelly'yi başından vursaydım sen de benim için yerleri siler miydin?
Dude took a shot at Lengthy, tried to get him in the back of the head... just when he thought he'd got you.
Dude, senin tarafında olduğunu anlayınca, Lengthy'i... başının arkasından vurmayı denedi.
He was found in an alley, shot through the back of the head.
Bir geçitte sırtından vurulmuş olarak bulundu.
Yeah, after he was shot in the back of the head.
Evet, ensesinden vurulduktan sonra.
It's all about a beautiful red-haired debutante who gets in the head, stabbed in the back, shot in the stomach...
Kızıl saçlı sosyetik bir güzeli anlatıyor. Kız, başına darbe alıyor, sırtından bıçaklanıyor. Sonra da karnına yumruk yiyor.
I shot Mr. Brady in the head, made violent love to Miss Morris and set fire to 300,000 copies of Little Women.
Bay Brady'i vurdum, Bayan Morris ile çılgınlar gibi seviştim ve Küçük Kadınlar'ın 300 bin kopyasını yaktım.
I very neatly and nicely shot Mr. Reeves in the back of the head.
Bay Reeves'i kafasının arkasından akıllıca öldürdüm.
Some sportsmen decorate their walls with the head of a lion they once shot in Tanganyika, or some poor unfortunate rhino caught sunbathing in the Congo.
Bir avcı duvarlarını bir zamanlar Tanganika'da vurduğu bir aslan başıyla ya da Kongo'da güneş banyosu yaparken yakalanan zavallı talihsiz bir rino ile süsler.
That was charlie constable. They said he had been killed in gettysburg - shot through the head.
Şerif.
He has a client now who shot his wife in the head six times.
Şimdi bir müvekkili var ki, karısının kafasına altı el ateş etmiş.
He's shot himself in the head with his rifle.
Tüfekle kendisini kafasından vurmuş.
It's impossible to cut the head off a moving person in one shot
Hareket hâlinde olan bir insanın kafasını tek bir darbede kesmek imkânsızdır.
- Shot him in the head.
- Başından vurdun.
I shot him in the back of the head.
Onu ensesinden vurdum.
He shot himself in the head.
Başına bir kurşun sıktı.
Shot twice in the back, once in the head.
Parmak izleri aramak için bir kaç kişi getirdim.
I shot him three times in the back, blew his goddamn head off.
Arkasından üç el ateş ettim, kafası havaya uçtu.
The windscreen was shot away and I'd been wounded in the forearm, the shoulder and the head.
Uçağın ön camına kurşun isabet etmişti ve ben de kolumdan omzumdan ve başımdan vurulmuştum.
Yeah. Shot him dead, right in the head. Yeah.
Çar'ı tam kafasından vurarak öldürmüş.
I didn't get a clean shot right in the head.
Tam kafasına isabet ettiremedim.
Shot him in the back of the head.
Kafasının arkasından vurmuş.
I heard he shot himself in the head. Good morning, Vietnam.
Duyduguma gore kendini vurmus.
She shot her husband six times in the head and then the kids.
Kocasını başından altı kez vurmuş ve de çocuklarını.
I got shot in the side of the head.
Kafamın su tarafından vuruldum.
How did you know that undercover Agent Zucotti was shot in the back of the head?
Gizli ajan Zucotti'nin kafasının arkasından vurulduğunu nasıl bildin?
Sometimes they just deliberately sat down on the ground, and the guards came and shot them in the head.
Bazen kasıtlı olarak yerde oturuyorlardı ve nöbetçiler gelir, onları başlarından vururlardı.
Pretty, Latina, shot once in the head, left temple, mint leaves in the stomach, both worked with their hands.
İkisi de sol şakaktan tek kurşunla vurulmuş. Midelerinde bütün hâlde nane yaprakları var.
- " till another piece of poor white trash... Shot him in the head.
... "ta ki başka bir fakir beyaz" onu başından vurana dek.