English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / So don't worry

So don't worry tradutor Turco

1,443 parallel translation
Don't worry, I'll tell you all about it when we're not quite so busy.
Merak etme, daha sakin bir zamanda sana her şeyi anlatırım
The ball is on the string and attached to the cup, so there's no worry if you don't catch the ball-in-a-cup and clean-up is as easy as catching a ball-in-a-cup.
Top iple bardağa bağlı, bu yüzden topu yakalayamazsanız bile endişelenmenize gerek yok. Ve bardakla top yakalama oyuncağını çok kolay bir şekilde de devam edebilirsiniz.
So don't worry.
Endişelenme.
We're endowing dancers so that they don't have to worry about money.
Dansçılar hibe veriyoruz ki para sıkıntıları olmasın.
So the worst part is behind them. Now don't worry.
Yani en kötü kısmı atlatmışlar.
I was in the position once where someone said that to me completely out of the blue, and I was completely thrown. So don't worry.
Dert etme.
So you don't need to worry about a career.
Böylelikle mesleki kariyerin için endişelenmek zorunda kalmayacaksın.
You're going to spend your life cooking, cleaning and looking after me, so, you don't have to worry about your career.
Ömrün yemek yapmak, temizlik ve bana bakmakla geçecek, böylelikle mesleki kariyerin için endişelenmek zorunda kalmayacaksın.
I'm not so sure you should do this. Oh, no, don't worry.
Bence bunu yapmamalısın.
Don't worry, man. You'll get there. So, uh...
- Endişelenme, sen başarırsın.
And I am so grateful that Alice and Shane are here so I don't need to worry about you,
Ve Alice ve Shane burada olduğu için çok minnettarım böylece senin için endeişlenmem gerekmeyecek,
Do you want me to stay at your house, on the couch, just so you don't worry?
Seninle beraber evinde kalmamı istermisin, kanepede yani, meraklanmaman için? Hayır, biliyor musun, aslında sana hiç bişey söylememeliydim.
Well, then don't worry so much about how things are put.
Nasıl açıklanacağı hakkında fazla endişelenme.
They're not due heretill 3 : 00, and I will absolutely be back before then, so don't worry.
Saat üçe kadar gelmeyecekler. O saatten önce kesin dönerim. - Sakın endişelenme.
Yeah, so I don't have to worry, right?
- O halde endişelenmeme gerek yok, değil mi?
I don't think so, but I'd worry more about how you'll spin this nightmare.
Zannetmiyorum, ama daha çok bu kâbustan nasıl yırtacaksınız onu merak ediyorum.
But you've made it clear you need me, so I don't have anything to worry about, do I?
Ama bana ihtiyacın olduğunu açık açık söyledin, yani dert etmemi gerektirecek bir durum yok, değil mi?
We're fine, keeping safe, so don't worry.
Durumumuz iyi, güvendeyiz, endişelenecek bir şey yok.
We're fine, keeping safe, so don't worry, okay?
Durumumuz iyi, güvendeyiz, endişelenecek bir şey yok.
You so don't need to worry about that right now.
Evet. Şu anda bunun için üzülmene gerek yok.
The house and cars were paid in full, so we don't have to worry on that front.
Ev ve arabaların tamamı ödendi. O konuda endişe etmene gerek yok.
But don't worry, you did not talk nonsense so all's well, isn't it?
Ama endişelenme, saçmalamadın. Hepsi iyiydi, değil mi?
So don't worry.
Dert etmeyin o yüzden.
Don't worry so much, man.
O kadar endişelenme, dostum.
So don't worry.
Yani endişelenme.
So why don't we just try it, okay, and not worry about what plants crave?
Yani şunu bir deneyelim, tamam mı, ekinlerin ne istediğini de boşverin.
He said they'll do their best, so don't worry.
Ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor, endişelenme.
and not for how I look and I am on a holiday, so don't worry.
görünüşüm icabı ile değil.. .. ve tatildeyim, endişelenme.
And don't worry so much about work.
İşi de o kadar dert etme.
" So friends, don't worry be happy...
Evet, sevgili dostlar endişelenmeyin neşelenin.
So don't worry, I haven't lost anyone yet.
Korkmayın, şimdiye kadar kimseyi kaybetmedim.
Don't worry so much.
O kadar sorun etme.
It ain't gonna be the name of the rocket, so don't worry.
Roketin adı bu olmayacak, o yüzden kafaya takmayın.
Well, I know someone else who would- - who would love to go, so... don't worry about it.
Gitmeyi isteyecek başka birini tanıyorum merak etme.
Don't worry so much about me. All I need is a good night's sleep.
Sadece güzel bir gece uykusu çekmek istiyorum hepsi bu
So don't worry, if I wanna talk to you believe me, I'll find you.
Endişelenmenize gerek yok, sizinle konuşmak istersem inanın bana, sizi bulurum.
TON', WITH YOUR MEDICINE, - YOU WANT I SET MY WATCH SO YOU DON'T GOTTA WORRY?
- Ton, saatimi ilac vaktine ayarlamami ister misin?
He ain't on the train. So don't worry.
O bu trende değil, endişelenme.
Don't worry so much.
O kadar üzülmene değmez.
You know, people say, "Oh, it's just natural. " It goes up and down, so don't worry about it. "
Bilirsiniz, insanlar "Bu çok doğal artar ve sonra iner, kaygılanmayın." der.
Yeah, well, don't worry about it, I'm sure we will be seeing her again in about 30 years or so.
Bunun için endişelenme eminim ki 30 yıl kadar sonra onu tekrar göreceğiz.
No, we haven't yet, but we're on top of it, and it's not your job, so don't worry about it.
Hayır, daha bulmadık ama iş üstündeyiz ve bu senin işin değil o yüzden endişelenme.
So you don't have to worry about me judging you.
Bu yüzden seni yargılamamdan korkma.
Doyle sleeps very deeply, so don't worry about the hours.
Doyle çok derin uyur. Saatler için endişelenme.
Don't worry, I wasn't about to look foolish by jumping to conclusions, so I've sent an e-mail out asking everyone's opinions.
Merak etme, O kadarda sonuça atlayacak kadar salak gözükmüyorum. Bu konuda diğerlerinin düşüncelerini almak için e-posta gönderiyorum.
So don't worry, we took care of the bad guys, and everything's okay now.
Endişelenmeyin, kötü adamların icabına baktık ve şu an her şey düzeldi.
So that you don't have to worry about getting hurt again.
Böylece yeniden incinmek konusunda endişelenmene gerek kalmayacak.
- Ton', with your medicine, you want I set my watch so you don't gotta worry?
- Ton, saatimi ilaç vaktine ayarlamamı ister misin?
So don't worry, because I'm gonna do whatever it takes to get him better.
Yani, endişelenme çünkü uh? Onu iyileştirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
You sound so stressed, don't worry.
Sen merak etmeyin, çok stresli geliyor.
Don't worry so much.
Bu kadar endişe etme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]