So goodbye tradutor Turco
606 parallel translation
I'll send back the money so goodbye and God bless you, Georgie.
Bana ödeme yaptıklarında hemen parayı göndereceğim. Hoşça kal. Tanrı seni korusun, Georgie!
So goodbye, good luck and good riddance!
Güle güle, bol şans, uğurlar olsun!
So goodbye and God bless you all.
Öyleyse hoşçakalın ve tanrı hepinizi korusun.
So goodbye, goodbye, bye-bye, goodbye baby and amen
# Öyleyse hoşçakal, hoşçakal, baybay, hoşçakal bebeğim ve amin
Ok, so goodbye.
Tamam, o zaman hoşça kal.
And so goodbye Lombardo pond.
Lombardo Gölü, sana da elveda.
And so we meet, then, to say goodbye and to reflect upon the life of Esther Roosevelt.
Ve böylece hoşça kal demek ve Esther Roosevelt'in hayatını derinlemesine düşünmek için buluştuk.
And so, in retiring as president of this college, it is indeed a painful task to bid you all goodbye.
Bu üniversitedeki rektörlük görevim bitiyor, sizinle vedalaşmayı arzu ediyorum.
So, goodbye.
Hoşça kalın.
So if I don't check out now, it's goodbye to little old Europe.
Eğer şimdi ayrılmazsam, o zaman küçük yaşlı Avrupa'ya elveda.
So long, goodbye sir.
Güle güle kaptan, iyi yolculuklar.
Its gonna be so hard to say goodbye.
Veda etmek çok zor olacak.
Thank you so much, Mr. Carter. Goodbye.
Çok teşekkürler Bay Carter.
So I won't say goodbye now.
Bunun için şimdi size hoşçakalın demeyeceğim.
- I'm so happy for you. - Goodbye.
- Sizin için çok sevindim.
But because I am so nearly the one... and because I love you more than anyone I shall ever marry... will you kiss me goodbye?
Ama, madem o birisi neredeyse bendim... Üstelik evleneceğim kimseyi seni sevmiş olduğum kadar sevemiyeceğimden... Bir veda öpücüğü verir misin?
Wake me so that I can say goodbye to Sandy.
Beni uyandır ki, Sandy'ye veda edebileyim.
- So long. Goodbye, boys.
- Hoşça kalın çocuklar.
And I got to be getting home now, so I'll say goodbye and merry Christmas to everybody.
Artık eve dönsem iyi olur. Hoşça kalın, herkese mutlu Noeller.
- Goodbye, George. So long, George. See you in the funny papers.
Gitsek iyi olacak.
So he came in to say goodbye with a suitcase.
Bir bavulla veda etmeye geldi.
Goodbye. " So I came upstairs.
Bu yüzden bende tekrar yukarı çıktım..
So we say goodbye here.
O halde burada vedalaşalım.
Goodbye, Bullets. So long.
Hoşçakal, Bullets.
Thanks so much... goodbye.
Çok teşekkürler... hoşçakal.
- It's not so obvious... goodbye.
- Etmemek elde değil! Hoşça kal.
Rhoda, dear, let's stay here... so Mommy and Daddy can say goodbye by themselves.
Biz burada kalalım, Rhoda, tatlım. Annenle baban rahat vedalaşsın.
So that wasn't a hello kiss at all. It was goodbye.
Yani bu merhaba değil, hoşça kal öpücüğüydü.
I'll be off real early in the morning, so... goodbye.
Ben sabah çok erken çıkacağım. Vedalaşalım.
George So she bid goodbye to friends... and start on her escape.
Ve arkadaşlarına veda edip kaçmaya hazırlanır.
If he weren't so bullheaded about coming back on course 140, he could have kissed us goodbye a long time ago, that's all I know.
Eğer eski rotası 140'a dönmekte bu kadar ısrarcı olmasaydı, bize çoktan "hoşça kalın" diyerek geçip gitmişti. Tüm bildiğim bu.
So, for a while at least, possibly forever, who could know, it was goodbye to the alarm clock, the narrow bed, the lonely meals, the faded wallpaper.
Böylece, en azından bir süre belki de süresiz, kim bilir, alam saatine, dar yatağına, yalnız yemeklere solmuş duvar kağıdına veda ediyordu.
So before I do I'm going to say goodbye.
Böyle bir şey olmadan sana hoşça kal diyeceğim.
So, goodbye.
- O halde, hoşça kal.
- So, goodbye.
- O halde, hoşça kal.
So my friend and I bid you goodbye, and are sorry that you find us unfit to sit on your lousy grass!
Bu sebeble dostlarım, size elveda diyorum. Ve ayrıca sizin şu berbat çimlerinize bizi uygun bulduğunuz için de üzgünüz.
Neither did I. So why don't we say goodbye?
Ben de öyle. Niye veda etmiyoruz?
So how do you say goodbye?
Böyle mi veda ediyorsun?
Goodbye, it was so nice to have met you.
Evet, güle güle, böyle sizinle tanışmak çok güzel oldu.
So... goodbye.
Evet... hoşçakalın.
I already said goodbye so that we can go.
Vedalaştık bile. Artık gidebiliriz.
So long, farewell Auf Wiedersehen, goodbye
Hoşça kalın, elveda Auf Wiedersehen, elveda
And so, Blondie it's goodbye.
Pekâlâ, Sarışın ayrılık vakti.
I hope Mr. Clifford will be so kind to wait a little while so he can say goodbye.
Umarım Bay Clifford biraz bekleme inceliği gösterir böylece gitmeden önce sana veda etme şansı bulur.
So I'll say goodbye.
Müsaadenizle ben gidiyorum.
So... goodbye.
Güle güle. - Sorun ne, Rodya?
At that altitude you can't breathe, so unless they get on oxygen in 45 seconds, it's goodbye.
O yükseklikte nefes alamazsınız. 45 saniye oksijensiz kalırlarsa, her şeye güle güle deyin.
So if that's what you came to see about, doctor, I guess we'll be saying goodbye.
Eğer görmek istediğini bu idiyse..... artık vedalaşabiliriz doktor.
- So I suggest you say goodbye to him now.
- Ona şimdi veda etmenizi öneririm.
So do I. - Goodbye.
- Hoşçakal Leslie.
So er... goodbye, Golde.
Haydi sağlıcakla kal.
goodbye 8643
goodbye then 35
so good 651
so good to see you 177
so good night 24
so good to see you again 29
so good luck 40
so good luck with that 17
so go 146
so go on 59
goodbye then 35
so good 651
so good to see you 177
so good night 24
so good to see you again 29
so good luck 40
so good luck with that 17
so go 146
so go on 59