English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / So good

So good tradutor Turco

28,859 parallel translation
Paul would be so good at this.
- Paul bu işi hemen çözüverirdi.
This is going to be so good for us.
Bu ikimiz için de çok güzel olacak.
Oh, my God, this is so good.
Tanrım, çok güzel.
So far, so good. Michael, good news.
Michael müjdemi isterim.
Why have I been so good?
Neden bu kadar iyi oldum?
Not so good for me, huh?
Bu da Ruben Locana.
So far, so good.
Buraya kadar gayet iyi.
Oh, that's so good.
Çok iyi.
So good luck, captain, we're proud of you.
İyi şanslar kaptan, seninle gurur duyuyoruz.
So good to see you again.
Seni yeniden görmek güzel.
Oh, and I think your grilled eggplant looks so good.
Tabağındaki közde patlıcan da çok lezzetli görünüyor bence.
Never knew you were so good at microelectronics.
Mikro elektronikte bu kadar iyi olduğunu hiç bilmiyordum.
Well, your present is not looking so good, either.
Şu an ki halin de pek iyi görünmüyor.
Yeah, I don't feel so good.
Evet, iyi de hissetmiyorum.
When did you realise you were so good looking?
Bu kadar yakışıklı olduğunun ne zaman farkına vardın?
This sandwich is so good.
Bu sandviç çok güzelmiş.
Thanks sweetheart so good to see you.
Teşekkürler canım, seni görmek çok güzel.
You are so good!
- Çok iyisin!
That's so good.
Bu çok iyi.
This is gonna be so good.
Bu kadar iyi olacak.
Brian! So good to see you again.
Seni tekrar görmek ne güzel.
So good news. We're leaving tonight!
- İyi haber, bu akşam ayrılıyoruz!
So, she had Cable, also a woman, also good with computers, do some digging.
Cable da kadın. Ve onun da bilgisayarlarla arası iyi. O da biraz araştırma yaptı.
- So good. So good.
O zaman görüşürüz.
Devyn wasn't feeling very good so I sat with him until he fell asleep.
Devyn kendini iyi hissetmiyor, uyuyana kadar yanında oturdum.
But Eleanor, in the Good Place, there's no room for bad people or bad actions, so anyone involved in the murder of Janet will be reviewed and judged, and there will be consequences.
Ancak Eleanor İyi Yer'de kötü kişilere ya da kötü eylemlere yer yoktur. Yani Janet cinayetine karışan her kişi tek tek incelenip yargılanacak ve bunun bazı sonuçları olacak.
The landing was not so good.
Atlayış olağanüstüydü, iniş o kadar iyi değildi.
Oh, so your English is pretty good.
Taşak mı geçiyorsunuz?
So I can finally have a good night sleep tonight.
Sonunda güzel bir uyku çekebileceğim.
All this tap dancing you're so good at.
Akıllı Nick Waingrow.
So that's good news.
İyi haber yani.
No person has ever loved you more than your mother loves you, so you always be good to that woman.
Kimse seni annen kadar sevmedi. O kadına daima iyi davran.
So, an eight's pretty good.
Sekiz oldukça iyidir.
- So I need to be a good... a good...
- Bu durumda benim iyi bir... ... iyi bir...
So, I told Jimmy his dad died, like you told me to, and he said that he feels nothing, and then he stole a beej, which is a pretty good heckle, actually.
- Senin istediğin gibi Jimmy'ye babasının öldüğünü söyledim, o da bana hiçbir şey hissetmediğini söyledi, sonra benden bir sakso kopardı ki düşününce güzel şakaydı valla.
We have to learn how to be good parents, so that when we're old, they'll take good care of us.
İyi birer ebeveyn olmayı öğrenmemiz şart böylece yaşlandığımızda bize iyi bakarlar.
So, Jimmy, are you in a good place right now?
Jimmy, şu aralar durumun iyi mi?
But I gave you seven days to find that witness, and then you went behind my back, so you better have a good reason why you're in here asking to reopen this case.
Size tanığı bulmanız için yedi gün verdim ama siz arkamdan iş çevirdiniz. O yüzden davayı yeniden açmak için iyi bir sebebiniz olmalı.
So, to sum up : Utilitarianism posits that the correct choice is the one that causes the most good or pleasure, and the least pain and suffering.
Kısaca özetlersek yararcılık felsefesine göre en doğru ahlaki eylem en yararlı, en çok mutluluk verici en az zararlı ve en az acı verici eylemdir.
Ooh, that sounds so good.
İyiymiş.
[Trump] In the good old days, they'd rip him out of that seat so fast...
Eski güzel günlerde onu o koltuktan kaptıkları gibi...
Yeah, well, you didn't stop it. You slammed it right into my marriage because Jill and I, we haven't fought like we just did since the night that landed me in here, so from now on, take your goddamn good intentions and go to hell.
Hiç engelleyemedin hatta evliliğimi de mahvettin, çünkü Jill ile buraya girdiğim geceden beri hiç böyle kavga etmemiştik.
Good, so far.
Şimdiye kadar iyi.
I got the feeling it wasn't going to end well for the cats, so probably good to remember them like that before they all...
Kediler için sonu iyi olmayacak gibiydi, yani muhtemelen onları böyle hatırlamak...
It's still in pretty good shape, so...
Hala iyi durumda...
I was a liberal arts major, so my math skills aren't very good.
Ben sosyal bilimlerde okudum, matematiğim pek iyi değildir.
Hey, so I got good news.
Hey, iyi haberlerim var.
But you couldn't get the good one, could you, so you had to settle for this.
- Ama güzel parçayı elde edemedin değil mi? Sen de bununla yetindin.
You shoot so many ads, you earn good money.
Çok fazla reklam çekiyorsun, kazanıyorsun iyi para.
So, I'm hoping that my son has at least some good memories
Öyleyse umuyorum Oğlumun sahip olduğu En azından iyi anılar
So at least use it for good.
O yüzden, en azından iyi bir şeyler yapmak için kullan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]