Space tradutor Turco
24,823 parallel translation
He keeps talking about how the consignment shop pays less for a bigger space, so he's at least gonna raise the rent on me.
Konsinye dükkanı daha büyük alan için daha az ödesin ben de en azından kirayı yükselteyim diye konuşup duruyor.
So now what, the structural integrity of the bong has changed, so we can't get home and we have no ability to control where we go, forcing us to bounce around the space-time continuum indefinitely?
Bak şimdi ne oldu, bongun yapısal bütünlüğü değişti bu yüzden evde değiliz, ve gideceğimiz yeri kontrol etme. yetisi elimizde değil, bizi belirsiz olarak zorla uzay-zaman sürekliliğinde etrafında sıçratıyor mu?
Just rented this new space yesterday, and I need you to order 25 desks,
Burayı daha dün kiraladım ; 25 adet masa 5 yazıcı, tarayıcılar sipariş et.
We're lucky the shelter had some space.
Barınakta boş yer olduğu için şanslıyız.
America's early entrepreneurs were bound by space and time.
Amerika'nın ilk yatırımcıları Zaman ve mekana bağlıydılar.
♪ Abby's views got so extreme ♪ ♪ Since she joined the space bug team ♪
Abby uzay böceği takımına katıldığından beri çok aşırı...
Uh, there's space for 20 or 30, but I'm not sure how many are here now.
Uh, Burada 20 veya 30 kişilk yer var, ancak şu anda kaç kişi var bilmiyorum.
Like matter cannot occupy like space.
Aynı maddeler aynı yerde bulanamaz. "Zaman Polisi."
Like matter cannot occupy like space.
Aynı maddeler aynı yerde bulanamaz.
Unless you want to stay in this tiny space with me.
Bu dar alanda benimle kalmak istemiyorsan tabii.
Such a beautiful space for a rehearsal dinner.
Prova yemeği için o kadar harika bir yer ki.
It'd be like trying to find it after it got lost in space.
Uzayda kayıp bir nesneyi aramak gibi olur.
I figured I'd give you two some space.
İkinizi biraz rahat bırakayım dedim.
It traps supernatural beings in the space where it burns.
Doğaüstü varlıkları, yandığı süre boyunca bulundukları yere hapsediyor.
I need some space.
Biraz yalnız kalmalıyım.
I need to figure out where I fit in in this world, and to do that, I need some space.
Bu dünyadaki yerimi bulmalıyım. Bunun için de biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Yeah, well, I'm a big girl and I need my space, and it's time.
Evet, kocaman kadınım kendime ait bir yere taşınmamın vakti geldi.
Parking space thievery is no motive for murder.
Yerine başkası park etti diye kimse kimseyi öldürmez.
Oh, must've been some parking space.
- Epey güzel bir park yeri olmalı.
After everything, she probably just needs some space.
Her şeyden sonra biraz rahat bırakılmak istemiştir.
You know, sometimes in order to figure things out, a person needs space.
Bazen bazı şeyleri çözmek için insanın yalnızlığa ihtiyacı vardır.
You need space. And - - and so does Dean, you know?
Biraz yalnızlığa ihtiyacın var aynı Dean'in olduğu gibi.
Look, Mom needed her space, and I told you I'm cool with it.
Bak, annemin biraz yalnızlığa ihtiyacı vardı benim için de sorun yok.
When i craft, i like to get Out of my space, bop around.
Çalışırken, kendi alanımdan çıkıp etrafta dolaşmayı severim.
Honey, I was in a completely different space back then.
Tatlım o zamanlar tamamen farklıydım.
I really need you to give me some space, or I don't know what I'm gonna do.
Bana biraz rahat vermenize ihtiyacım var yoksa ne yapacağımı bilmiyorum.
I really need you to give me some space,
Tamam mı? Bana biraz rahat vermenize ihtiyacım var yoksa ne yapacağımı bilmiyorum.
And she's just cruising through the post-apocalyptic future on her bad-ass space-bike.
Kıyamet sonrası gelecekte fiyakalı uzay motoruyla dolaşıyor.
So, she travels to planets and asteroids and space stations trying to get what she needs.
İhtiyacı olan ne varsa onlara sahip olabilmek için gezegenlerde, asteroidlerde ve uzay istasyonlarında geziyor.
Anyway, my VC firm held onto the lease just in case we needed a raw space for some tadpole investment.
Her neyse, şirketim küçük birkaç yatırım için belki bir alana ihtiyacımız olur diye burayı kirayla elinde tutmaya çalışıyor.
Space Bike.
Evet. Uzay Motorsikleti.
- If you want to have a wank, I can give you some space.
seni yalnız bırakırım.
So Hadley was lying on the bench in the bathroom, and Tamsen and Missy are wearing these, like, one-piece, like, space suits, the onesies that, like, have a zipper going all the way down to their crotches,
Hadley tuvaletteki bankta uzanmıştı. Tamsen ve Missy tek parça kıyafetler giyiyordu. Fermuarı kasık bölgesine kadar olan tulumlardan.
If it was up to me, I'd drop you off at the nearest space station and never look back.
Bana kalsaydı, seni en yakın uzay istasyonuna bırakır arkama bile bakmazdım.
Oh, and I put in some of that fruit you picked up at the space station.
Bir de, uzay istasyonundan aldığın şu meyveden koydum içine.
Rebellions brewing all over colonized space, the GA's stretched thin, a corporate war looming... the status quo is headed for one hell of a shake-up.
Galaktik Yönetimin gücü azalıyor. Şirketler arası savaş başlamak üzere... Mevcut durum çok acayip bir değişim yolunda.
You know, the real estate thing, commercial real estate, selling office space, the printer guy who wouldn't move out.
Emlakçılık işini. Ticari gayrimenkul işini. Yazıhane satışlarını.
I like to drink, too, Do you like the space?
Ben de içmeyi severim. Mekânı beğendin mi?
We share the space with an Episcopal brotherhood.
Burayı Psikopos Kardeşliğiyle paylaşıyoruz.
Space talk!
Uzay dili!
I know how into the space program you are.
Uzay programlarına ne kadar düşkün olduğunu biliyorum.
Truth takes up a lot of space in your heart, sir.
Gerçek, kalbinizde çok fazla yer kaplar efendim.
This space station is in danger.
Bu uzay istasyonu tehlikede.
- Yeah, it grounds the space, absorbs, uh, difficult emotions.
Evet, ortamı rahatlatır, kötü duyguları emer.
The air space has been closed.
Hava sahaları kapatıldı.
If air space is shut down all over the globe, then that means...
Eğer hava sahaları tüm dünyada kapatıldıysa, bu demek oluyor ki...
They've cleared the air space.
Hava sahasını temizlemişler.
Tumor mass is filling the pericardial space and causing tamponade.
Tümör perikardiyal boşluğu dolduruyor ve tamponada neden oluyor. Tansiyonu düşüyor.
Say, this, is the fabric of space-time.
Diyelim ki... bu uzay-zaman eğrisi.
Yes, and then I'm riding it back to Europe for the coronation'cause there's nothing like a tight, enclosed space with a bunch of stuffed shirts.
Evet, sonra onunla taç giydirme töreni için... Avrupa'ya gideceğim çünkü bir avuç kibirli insanla... kapalı ve sıkışık bir yerde olmak gibisi yok.
Does space have a sound?
Uzayın sesi var mı?