Spread' em tradutor Turco
152 parallel translation
I'll have some copies made up, get'em spread around town.
Kopyaları çoğaltıp şehirde dağıtırız.
Spread'em apart.
Aç onları.
Palms up on the wall and spread'em.
Eller duvara. Bacaklarını aç.
Spread'em around, guys!
Herkese dağıtın arkadaşlar.
Spread'em. Come on.
- Hadi.
Come on! Spread'em.
Hadi!
Ahhh! Right, spread'em!
Bana zaten Zeki Pete demezler Zeki Jake derler bana, ayrıca yerinizde olsaydım, Cadıavcısını kasabaya çağırır, koca burunlu eşkıyayı bir güzel sepetlerdim!
We're gonna spread out and come in on'em from all sides.
Dağılıp onları her yönden kuşatacağız.
Spread'em!
Bacaklarını aç.
Okay, squirt, spread'em!
Hadi bakalım, ayır bacaklarını!
Spread'em.
Aç ayaklarını.
Spread'em out.
İçlerini boşaltın.
Spread'em.!
Ayırın bacaklarınızı!
Spread'em.
Aç bacaklarını.
Spread'em.!
- Aç!
I'll have'em spread a handkerchief for you.
Sizin için işaret bırakmalarını söylerim.
- Spread'em out.
- Bacaklarını aç.
Spread'em out!
Aç bacaklarını!
Spread em!
Aç bacaklarını!
Up against the car, spread'em.
- Arabaya dayan.
I'll show you some I.D., but I won't spread'em because I have a baby.
Size kimlik gösteririm. Ama bacaklarımı açamam. - Çünkü yanımda bebek var.
All right, spread'em.
Hadi aç bacaklarını.
Right, spread'em!
Tamam, aç bacaklarını!
Call my lawyer! Spread'em, that's right!
- Duvara dayan!
Spread'em.
Açın bacakları!
- Spread'em.
Aç bacakları!
So line up against the wall, hands above your head, and spread'em.
Duvara dizilin, eller başınızın üstünde, bacakları ayırın.
Spread'em!
Ayır bacaklarını!
Kiss the wall and spread'em.
Duvara yaslan ve bacaklarını aç.
There you go, sir. Spread'em.
İşte böyle, bayım.
Spread'em!
Ayır ayaklarını!
Come on- - you got'em in the kitchen, you're in your shirtsleeves, you got the stats spread out, you can smell it.
Haydi... onları mutfakta yakaladın üzerinde gömleğin vardı istatistikleri sundun... Kokusunu alabilirsin.
Spread'em!
Aç!
Spread'em!
Aç bacaklarını!
And, guys, spread out and look for bottles and cash'em in.
Beyler, dağılıp şişe arayın, satıp para toplıcaz.
Fighting for what's right putting my life on the line saying "Freeze!" and "Spread'em!" And "Rico, Youngblood!"
Hak için savaşmak önde yaşamımı ortaya koymak "Kıpırdamayın!" ve "onları bırakın!" demek... ve "Rico, Delikanlı!"
Put your hands up and spread'em.
Ellerini kaldır ve onları bırak.
I said, "Spread'em!"
Onları bırakmanı söyledim! "
Spread'em!
Bırak onları!
Faster than you say "Spread'em!", I was inside Statesville Prison.
Kimse "dağıtın onları" diyemeden Statesville Cezaevindeydim.
Spread'em, or i'll blow your brains out. Ha ha ha!
Ellerini kaldır yoksa beynini dağıtırım..
Come on! Hey, spread'em! Come on.
Ellerinizi arkaya koyun, haydi.
Spread'em. Let's go.
Haydi çabuk ol.
- How would you like to spread'em?
- Ellerini kaldırmaya ne dersin?
Spread'em!
Dağıtın onları!
Sometimes I like'em arty and airbrushed. Sometimes it's a spread brown-eye kind of night.
Bazen sanatsal ve tüysüz isterim.
- Get over here and spread'em.
- Oraya geç ve bacaklarını aç.
Spread'em!
Dağıt onları!
Alright you. You spread'em.
— Pekâlâ, sen al şunları!
Okay, spread'em.
Öne eğil.
Spread'em.
Eğil.