Stall tradutor Turco
2,122 parallel translation
Mr. President, we're going to need you to stall them - when they call back. - How?
Sayın Başkan, tekrar aradıklarında vakit kazanmak için size ihtiyacımız olacak.
Eventually, but right now we just need you to stall them long enough so we can locate your daughter.
Er ya da geç görecekler. Ama şu anda onları oyalamak için size ihtiyacımız var, böylece kızınızın yerini tespit edebiliriz.
Stall them any way you can, but you need to make this work.
İstediğiniz gibi oyalayın, yeter ki işe yarasın.
Oh, you Want me to stall him?
Onu oyalamamı mı istiyorsun?
It'll be foolish to stall work for a trivial matter.
Önemsiz bir sorun icin isleri aksatmak olmaz.
Tara, stall him.
Tara, onu oyala.
Stall him.
Oyala.
We gotta stall.
Oyalamalıyız.
You gotta stall.
Oyalamanız gerek.
I'm gonna stall sterling.
Ben Sterling'i oyalayacağım.
I ate at a stall in the red light area.
Kırmızı ışık altında, bir tezgahta yemek yiyordum.
We need to stall for a little bit of time.
Sadece biraz yavaşlamamız lazım.
- I don't know. Okay, we're gonna have to stall because she's up next.
Bunu halletmeliyiz, çünkü gerçekten çok üzülecek.
I will stall for as long as it takes,
Neye mal olursa olsun oyalamaya çalışacağım.
Martha was about to stall the development.
Yani, Jasper'in tam istediği gibi.
You get downstairs and you stall him.
Aşağı inip onu durdur.
I left a copy of Best American Mystery Stories 1999 in Toby's favorite stall.
1999'un en iyi Amerikan polisiye hikâyelerinin bir kopyasını Toby'nin klozetine bıraktım.
55 Spalena Street, basement stall # 7, under the floor.
55 Spalena Sokağında. Bodrum katındaki 7 numaralı depoda, zeminin altında.
When the driver steps out of the truck, I will stall him.
Şoför kamyondan çıktığı an ben oyalayacağım.
I figured. How you gonna stall?
Nasıl oyalayacaksın?
So, while I stall...
Yani ben oyalarken...
Just stall them.
Oyalayın onları.
I'm changing in the stall.
Üstümü arada değiştireceğim.
I'm going to go stall him at the front door.
Ön kapıda onu oyalayacağım.
You're going to have to stall for a while.
Dostum kötü haberlerim var. Orada bir süre daha kalmalısın.
We have to stall Nate.
- Nate'i oyalamalıyız.
You're only trying to stall our journey to give your friends time to break the spell.
Yolda oyalanıp arkadaşlarının büyüyü bozabilmeleri için zaman kazanmaya çalışıyorsun.
Stall until I get there.
Ben oraya gelene kadar oyala onu.
Stall tactic.
Oyalama taktiği.
in the bathroom stall, but, uh, I took care of that.
... duvara yani. Ama ben icabına baktım.
All right, well, I'll stall until you can get him.
Tamam o zaman, sen halledene kadar ben de buradakileri oyalarım.
Well, I'm trying to stall the bidding.
Ben şimdi arttırmayı oyalamaya çalışacağım.
I mean, Senator Larry Craig gets caught in the bathroom at the Minneapolis Northwest Terminal Airport with his foot all the way, halfway under the next stall.
Yani Senator Larry Craig bir ayagi bir tezgahta digeri baska bir tezgahta acilmis halde Minneapolis Kuzeybati Havalimani'nin tuvaletinde yakalandi.
" I never needed to put my foot anywhere near the other stall,
" Hic ayagimi diger tezgaha koyma ihtiyaci hissetmemistim
All right, stall him for me.
Tamam, benim için onu oyala.
The Super says, $ 20 more for each stall.
Üstlerim, her dükkan için fazladan 20 dolar diyor.
- Stall them.
- Oyala onları.
This food stall is supposed to go out of business
İşten kaçmamı sağlayan tek yiyecek.
This is a stall tactic, Your Honor.
Oyalama taktiği uyguluyor Sayın Hâkim.
Yes, it's a stall tactic for me to give my child sustenance.
Evet, çocuğumu beslemek benim için oyalama taktiği.
I can start the questioning, stall till he comes back.
Ama isterseniz- - O gelene kadar sorgulamaya başlayabilirim.
Then stall.
Oyala biraz.
Chloe, that's only gonna stall them.
Chloe, bu sadece onlara vakit kazandırır.
I'll give my father a hand with his stall, if I may.
İzin verirseniz, babamın tezgahına yardım edeceğim.
Let's get you in stall 7, right upstairs.
Yedinci kabine geçin. Merdivenlerin orada.
He knew he could not stall for much longer.
Daha fazla oyalayamayacağını biliyordu.
I tried to stall by going to DC, but Carline's been calling me every single hour.
Başkente giderek oyalamaya çalıştım fakat Carline her saat başı arayıp durdu.
Men's roo- - men's room stall.
Erkekler tuvaleti kabini.
You want to stall me?
Ben de seni oyalayabilirim.
I can stall, too. How long is that heart you've been working on good for?
Kalbin ne kadar dayanır?
Okay, I can't stall anymore.
Tamam, daha fazla bekletemem.