Straw tradutor Turco
1,882 parallel translation
Now my straw reaches across the room and starts to drink your milkshake.
Kamışım, odanın diğer tarafına uzanıp senin meyveli sütünden içmeye başlıyor.
Yeah, did, uh... did rat poison and a straw come with that video?
Yanında saman çöpü ve fare zehiri gelen video mu?
Get some salt in the wound straw?
Yaraya tuz basmada herzaman iyisindir.
That tree was the last straw.
O ağaç, bardağı taşıran son damlaydı.
You wanna keep that cunt on a fucking leash or she'll be eating through a straw.
O amcığı tasmalı tutmak iste yoksa sapını yer.
And you're Count Suckula with a straw in your beard.
Sen ise ağzında kamış olan bir Kont Yalakula'sın!
I'm drinking through a straw'cause I don't want to smear my lipstick.
Rujum dağılmasın diye kamışla içiyorum.
An eagle man will eventually draw the shortest straw.
Eninde sonunda kısa çöpü çekecekti.
After kipping on a straw mattress,
Daha dün hücredeyken şimdi buradayım.
All these hot teenyboppers are gonna be fucking lining up to gobble the grits from my fucking groin straw, man.
Bütün bu seksi çıtırlar aletimin kirlerini silip süpürmek için sıraya dizilecekler.
Straw in them box cars, full of'em.
Vagonlardaki samanlar uyuz kaynıyor.
We wore these cheap straw hats.
Başımızda o şapkalardan vardı, hani o ucuz plaj şapkalarından.
It was the last straw, really.
Bu son damlaydı, gerçekten.
Three months after that we carried out Stuart's blinding idea which was a sleep-over protest in front of the home office to persuade the then Home Secretary, Jack Straw, to release Ruth and John.
Bundan üç ay sonra Stuart'ın göz kamaştırıcı fikrini uyguladık. Fikir, o zamanki İçişleri Bakanı Jack Straw'ı Ruth'la John'u serbest bırakmaya ikna ermek üzere İçişleri Bakanlığı'nın önünde yatıp uyuyarak bir protesto gösterisi yapmaktı.
I mean, who's bloody stupid idea was it that we camp out over the weekend anyway, the one time Mr. Straw's not going to be there?
Hafta sonu boyunca dışarıda kamp yapmak kimin lanet olası fikriydi? Bay Straw'un orada olmayacağı tek zaman.
Then your vision tunnels so that it feels like you're looking through a straw.
Sonra görüşün bulanıyor öyle ki bir harenin içinden bakıyor gibi hissediyorsun.
To take pills for them his pains in this height of the year, it is how it will use straw for to build one scratches skies.
Ağrı için ilaç almak bu ayı zor atlatmanıza neden olur, Bu bitki ayrıca başınızı meşgul eden sorunlarıda giderir.
What have you got there? Just a piece of straw.
Şimdi siz, Jason Rafiel diye birini tanıyor musunuz?
But the black mould, that was the final straw.
Ama siyah küf, o son darbeydi.
That was the last straw, my mom sinking that low.
Bardağı taşıran son damla bu olay olmuştu.
So CSI got a fingerprint off the drinking straw we found at the scene.
CSI, olay yerine bulduğumuz, içeçek kutusundaki parmak izinden, bir isim bulabilmiş.
Got a partial print off the straw from the soda cup.
Bardaktan yarım bir parmak izi buldum.
You want to sip your own balls on a straw from a glass.
İçki bardağına zeytin yerine taşakların konsun istiyorsun galiba.
Yeah, and she's biting the straw.
Evet, ve ucunu ısırıyor.
There's this new device called a straw.
Çubuk denen yeni bir icatla.
Straw?
Çubuk mu?
You... Youjust drew the short straw.
Sen... kısa çöpü çektin.
Hmm. Boogers on a nose straw.
Burun pipetindeki sümükler.
Well, there were two donors on the nose straw.
Pipette iki kişinin izine rastladım.
I am sensing you're drinking a nonfat vanilla, half caf with lots of whipped cream but without your usual pink straw.
Yağsız vanilya içtiğini hissediyorum biraz kafein, bolca kremşanti ama genelde olan pembe pipet yok.
- This is a straw, Lloyd.
- Bu bir pipet, Lloyd.
Ok, time to set things straight with the new bride. Bug I straw heard!
Patlak gözlü, süpürge saçlı, evhamlı ile işleri yoluna koymanın tam zamanı!
I just drew the short straw.
Kısa çöpü çektim diyelim.
AND FLYNN'S ACTING LIKE HE WANTS TO BE THE SHORT STRAW.
Ayrıca Flynn kısa çöpü çekmek ister gibi görünüyor.
I've even brought a straw.
Yanımda pipet bile getirdim.
She had this straw, like some sort of vampire.
Elinde bir pipet vardı. Bir vampir gibiydi.
I've got my little straw.
Küçük pipetim var.
But this is the last straw.
Ama bu çok fazla.
So tell me, was there a straw that broke the camel's back?
Söyler misin, sadece zarar vermeye mi çalışıyordun?
- Straw and rocks.
Saman ve taşlar.
That is the final straw, Poppy.
Bu son damlaydı Poppy.
How about I bring a bottle with a straw, huh? - Come on.
Lütfen.
I'll have a water, please, with a big, long straw.
Ben bir su alayım lütfen, şu uzun geniş kamıştan da koyun.
He never got over Jane's death, and the final straw was, do you remember Kevin Hubble?
Jane'in ölümünü bir türlü atlatamadı ve son olarak ta Kevin Hubble'ı hatırlıyor musun?
Eat the straw.
Saman ye.
Now, this stuff is toxic, this spill, and from what I hear of pets, the little pads on the feet - - it just sucks it uplike a straw.
Şimdi, bu madde zehirli buraya dökülmüş... ve duyduğum kadarıyla ev hayvanlarının eğer pençelerinin içine girerse... ölümcül olabiliyorlar.
- Straw hat, you say.
- Hasır şapka dediniz.
Let's hope... that this... unmitigated disaster doesn't affect perfume sales, because if it does... then that's going to be the final straw.
Şimdi, bu affedilemez felaketin... parfüm satışlarını etkilememesini umalım çünkü işte o zaman her şeyin sonu olur.
Real ladies don't wear straw hats at Polo.
Gerçek hanımefendiler Polo'da hasır şapkalar giymezler.
A straw hat.
Hasır şapka.
You can turn a straw hat into a verse of poetry.
Hasır bir şapkayı bir şiir dizesine çevirebiliyorsun.