Stuff tradutor Turco
79,603 parallel translation
Now grab your stuff, and let's get the hell out of here.
Şimdi eşyalarını topla ve burdan defolup gidelim.
We got some sandwiches, water, and some other stuff that'll last a long time.
Biraz sandviç, su getirdik, ve bir süre yetecek diğer şeyler.
Are you sure you should be handling all this stuff, I mean, now that you're pregnant?
Tüm bunlarla uüraşmak istediğine emin misin, yani, böyle hamileyken?
Well, a lot of stuff.
Pek çok şey.
A lot of new moms do stuff like that.
Pek çok anne böyle şeyler yapar.
- Here's the parking lot stuff.
- Burası da otopark alanı.
We are dealing with stuff that may not have an explanation we can understand.
Uğraştığımız şey, idrakimizin çok ötesinde olabilir.
Did you carve all that stuff in the tunnel?
Tüneldeki her şeyi sen mi yaptın?
Wait a minute. When's the "later, bub" stuff?
Bir dakika bekle. "Daha sonra be" şeyleri ne zaman?
Stuff I saw.
Gördüğüm şeyleri.
- Interesting stuff.
- İlginç şeyler.
And we can't have stuff lying around there.
Ve biz orada yalan söyleyemeyiz.
That's what we do here... make sense out of stuff nobody can explain.
ışte burada yapacağımız şey... Mantıklı şeyler yapmak Kimse açıklayamaz.
I found Dev on the ground, and he was covered in plants and stuff, and then I...
Dev'i yerde buldum Ve bitkilerle kaplıydı, sonra ben...
You wanna tell me about the stuff our daughter's been drawing?
Kızımızın çizdiği şeyler hakkında bana bilgi vermek ister misin?
Hey, guys, I got the stuff we need.
Hey, çocuklar, ihtiyacım olan şeyleri aldım.
We're gonna go to baz's, plan some stuff out.
Baz'a gidip bir şeyler planlayacağız.
Is cath's stuff still at your house?
- Cath'in eşyaları hâlâ evinde mi?
All the airline food and first-aid stuff... - It's all just gone?
Uçaktaki tüm yiyecek ve ilk yardım malzemesi ortadan kayıp mı oldu?
Well, I studied with Chidi every day, and then Chidi got sick of me, so I did some nice stuff to make him feel better.
Her gün Chidi ile beraber çalıştım. Bir süre sonra Chidi benden bıkınca moralini düzeltmek için birkaç güzel şey yaptım.
I got you an awesome painting, but then he switched it to this one because he said you'd like it more, and he made me memorize stuff to say to you so you wouldn't be so sad.
Aslında sana muhteşem bir tablo almıştım. Ama Chidi bununla değiştirdi daha çok beğeneceğini söyledi. Sana söylemem için birkaç cümle ezberlettirdi mutlu ol diye.
They would call me all times of the day "just to talk" or ask me if I'd taken cash out of their wallets, stupid stuff.
Genelde beni ya "muhabbet" etmek için ararlardı ya da cüzdanlarından para aldım mı diye sormak için.
If he doesn't pick me, I'ma start throwing stuff.
Eğer seçilen ben olmazsam elime geçeni fırlatmaya başlayacağım.
'Course, hot stuff.
Ne demek seksi şey.
I know a lot of bad stuff has happened because of me, but I never meant to hurt you, so if I caused you any harm,
Benim yüzümden bir sürü kötü şey yaşadınız ama hiçbirini bilerek yapmadım. Vermiş olduğum zararlar için tüm içtenliğimle özür diliyorum.
Blowing stuff up got me out of so many jams on Earth.
Bir şeyleri patlatarak dünyada yolumu bulduğum çok olmuştur.
- What? - Yo, I ain't trying to have rats living in my hat and pulling my hair to get me to do stuff.
- Şapkamın içinde saçlarımı çekiştiren farelerle yaşamak istemiyorum.
Chidi's done worse stuff than me.
Chidi çok daha kötü şeyler yaptı.
We did a bunch of amazing, awesome stuff which almost turned out to be sex, and we were married in a legal ceremony.
Birlikte harika şeyler paylaştık neredeyse sevişiyorduk bile. - Yasal bir törenle evlendik.
Uh, it's grown up stuff.
Yetişkinlerin arasındaki şeyler.
Ah. More grown up stuff.
Yetişkinler arasındaki şeyler işte yine.
The rest of my stuff should be kept exactly where it is, like a shrine so people can remember me.
"Eşyalarımın geri kalanı aynen oldukları gibi bırakılsın insanlara beni hatırlatacak bir türbe gibi olsun."
Just gonna scoop this stuff back in there where it belongs.
Sadece şunları yerine sokayım yeter.
It's important stuff.
Çok önemli.
No, I just wanted to say... stuff.
Hayır, sadece şey diyecektim bir şey işte. - Hiçbir şey demiyorsun ama.
Well, you ain't saying any stuff, neither.
Sen de bir şey demiyorsun.
Oh, where- - uh, where- - where are my stuff touchers?
Nerede? Dokunduğum şeyler nerede?
- Did you get the stuff fortoday?
- Bugünlük malzemeyi getirdin mi?
Move the stuff that's lying in the west corner
Batı köşesinde duran eşyayı kaldır.
What about the stuff that's lying over there?
Orada duran eşyaya ne olmuş?
There are a lot of antiques stuff at the Jew's house, man!
Yahudi'nin evinde bir sürü antika ve eşya var, yahu!
Before his relatives come, we have to fix a price for all that stuff and bring it here
Akrabaları gelmeden önce, tüm bu eşyalara bir fiyat biçip buraya getirmeliyiz.
The stuff that Moosakka slyly stole from the Jew's house, are not ordinary stuff!
Moosakka'nın Yahudi'nin evinden sinsice çaldığı eşyalar sıradan eşyalar değil!
He steals some stuff from there gives me sometimes
O, oradan bazı eşyalar çalar ve bazen bana verir.
Arrange all the stuff properly
Eşyaları düngünce yerleştir.
Where do you come up with this stuff?
Boyle seyleri nereden buluyorsun?
He would just enroll everybody in classes for the stuff they didn't do.
Onlari asina olmadiklari konularda kurslara yazdirirdi.
And, uh, Barry wanted us to listen to your demo, and I gotta say, some good stuff there.
Barry demo parcanizi dinlememizi istedi. sunu soyleyeyim ki iyiymis.
... Why do you own this stuff?
Niye boyle seylerin var?
Clever stuff.
Akillica seyler.
It's very serious stuff.
Oldukça ciddi bir şey.