That it tradutor Turco
509,635 parallel translation
Is that it?
Bu kadar mı?
- Is that it?
- Bu mu? - Evet.
And then we got our hearts broken, because we found out that life wasn't gonna let us do that and that it's impossible to shoot love out of your chest.
Sonra da kalbimiz kırıldı çünkü hayatın buna izin vermeyeceğini ve göğsünden sevgi fışkırtmanın mümkün olmadığını öğrendik.
Black people know about comparative suffering, and you know that it's a fucking dead-end game.
Siyahiler karşılaştırmalı ızdıraptan iyi anlar ve bunun çıkmaz sokak olduğunu bilirler.
Now, this is not to say that it's bad.
Kötü olduğundan demiyorum.
I said, " You know, man, the problem with that statement is that it makes the assumption that I love her.
Dedim ki, "Bak adamım, bu söylediğinde şöyle bir sıkıntı var, karımı sevdiğimi varsayıyorsun. Ama..."
And it's my fault, for thinking that I could have it all, that I could be a mom, and this hotshot lawyer, when the truth is, I can't even go five minutes without barfing in somebody's handbag.
Hem anne hem de başarılı avukat olmak birilerinin çantasına kusmadan 5 dakikam geçmiyorken hem de...
Is that how HR told me to say it?
İnsan kaynakları böyle iletmemi mi söylemişti?
It's important at this stage that you don't allow the solution to boil dry or to start spitting.
Bu evrede solüsyonun kurumaması veya tükürükle başlamamasına izin vermemeniz büyük önem taşır.
- Sorry about that. - No, it wasn't your fault.
senin hatan değildi.
It signifies a profound train of thought, the alchemist's fire that transforms fear and tragedy into levity and livelihood.
Derin düşünceler silsilesini ve simyacının, korku ve trajediyi kahkahalar ve rızka dönüştüren ateşini ifade ediyor.
That was exciting, wasn't it?
Heyecanlıydı, değil mi?
Two puffs of weed, that's all it was.
İki fırt çekmiştim, hepsi bu.
If you see me on that shit, it's over.
Beni o şovda görürseniz bitmiş demektir.
It doesn't work out that well for everybody.
Herkes benim kadar şanslı olmuyor.
That's all it would've took.
Olmasaydı paçayı sıyırırdı.
It's about a gay sous-chef in San Francisco... that gets bit by a radioactive rat on his shift when he's taking out the trash and is blessed with powers beyond his wildest dreams, supersonic gay kind of powers.
San Franciscolu gey bir yardımcı aşçıyı anlatıyor. Çöpü atarken radyoaktif bir sıçan onu ısırıyor ve hayal dahi edemeyeceği güçlere kavuşuyor, süpersonik gey güçleri.
I noticed it with that Manny Pacquiao controversy.
Manny Pacquiao tartışmasında fark ettim.
So, that explains it.
Bu, her şeyi açıklıyor.
It's for gay dudes that don't really know they're gay.
Gey olduğunun farkında olmayan geyler içinmiş.
And I saw recognition in his eyes, and it filled me with pride that he knew who I was.
Gözlerinden beni tanıdığı anlaşılıyordu ve kim olduğumu bilmesi, koltuklarımı kabarttı.
It's for people that don't plan things out at all.
Hiçbir şeyi planlı yapmayan insanlar için.
And it's very hard to come back to America and sit on the back of the bus after you've been in the South of France, getting your dick sucked for a Crunch bar or some crazy shit like that.
Fransa'nın güneyini görmüşlüğün, bir Crunch için sakso çektirmişliğin varken Amerika'ya dönüp otobüsün arkasına oturmak çok zor.
The ladies did it. That's right.
Kadınlar yaptı bunu.
They were uttering phrases that no woman on Earth had ever spoken before, things like, "No" and "Shut the fuck up" and "I don't feel like it."
Dünyada daha önce hiçbir kadının söylemediği şeyler söylüyorlardı. "Hayır.", "Kapa çeneni." ve "Canım istemiyor." gibi şeyler.
It was LSD and mescaline and shit like that.
LSD, meskalin ve o tür şeyler.
I didn't realize it at first, but not only did she say that, she was rushing the stage.
İlk başta fark etmemiştim ama bunu söylemekle kalmayıp aynı zamanda sahneye de koşuyormuş meğer.
That's how it works.
Bu iş böyle yürüyor.
And she doesn't know what it feels like to think that your hero might've done something so heinous, my God, you can't imagine.
Kahramanının akla hayale gelmeyecek kadar kötü bir şey yapmış olabileceğini düşünmek nasıl bir his, bilmiyor.
It'd be as if you heard that chocolate ice cream itself... had raped 54 people.
Çikolatalı dondurmanın 54 kişiye tecavüz ettiğini... öğrenmek gibi bir şey bu.
It's good to know that plaid is back in.
Ekosenin tekrar moda olduğunu görmek de.
That black motherfucker had it coming.
O siyahi pezevenk bunu hak etti.
But if you call him a nigger when you do it, that's a felony hate crime.
Ama atarken "siktiğimin zencisi" dersen ağır nefret suçuna dönüşüyor.
I just want you to do it enough so that I can tell him you did it. "
Sadece yaptığınızı oğlunuza söyleyebileceğim kadar yapsanız yeter. "
Maybe my kid's mom, but that's it.
Belki çocuğumun annesine ama başkası olmaz.
Isn't it weird how there's a disease that just starts in 1980, and it doesn't kill anybody but niggas, fags and junkies?
Durduk yerde 1980'de bir hastalığın ortaya çıkıp sadece zencileri, ibneleri ve keşleri öldürmesi garip değil mi?
Can we all just say that we've seen it coming?
Bu önceden belli değil miydi sizce de?
It's like when that guy threw that banana at me.
Elemanın bana muz atması gibi.
'Cause that's how it starts, with the name-calling.
Çünkü bu işler böyle başlıyor, lakap takmayla.
But it turned out that the black guy he was speaking of was none other than Magic Johnson, the billionaire!
Ama meğerse bahsettiği siyahi adam, bildiğimiz, milyarder Magic Johnson'mış!
It's the most violent thing I've seen happen to a woman that was shot in color.
Bir kadının başına gelen, görüp göreceğim, renkli çekilmiş en vahşi şey.
You know that's how it starts.
Böyle başlıyor çünkü.
And you know why the guy said he did it that night?
Muzu bana niye atmış, biliyor musunuz?
If it was a Newport, I'd be like, "A black dude threw that up."
Newport olsa "Kesin siyahi birinindir," derdim.
Is it fair that I have to change my whole pronoun game up for this motherfucker?
Bu yavşak için bütün hitabet şeklimi değiştirmemin gerekmesi adil mi?
It appears that her dick is popping out of her dress.
Hanımefendinin siki, elbisesinden dışarı sarkıyor.
'Cause he sounded like he was dying to talk about that shit, and he had a long story about it.
Çünkü bunu konuşmaya can atıyormuş resmen ve uzun da bir hikâyesi vardı.
It's not that I didn't care, but I was- - I don't like talking on the phone.
Umurumda olmadığımdan değil de... Telefonda konuşmayı sevmiyorum.
You married the person that you love, so it's essentially the same. "
Sevdiğin kişiyle evlisin, yani nihayetinde aynı şey. "
It's not that you're gay as much as just legal marriage is a fucking diabolical leverage game in the United States.
Gey olduğundan değil, resmî evliliğin ABD'de şeytani bir kozlar oyunu olmasından. "
It's that Ray Rice shit.
Ray Rice meselesi gibi.
that it is 62
that it was 21
that it's 16
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
that it was 21
that it's 16
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it is good 116
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
itch 25
it's all right 8832
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it was 5878
itch 25
it's all right 8832
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584