The policeman tradutor Turco
938 parallel translation
Well, ted, for start, there's that chap we thought was the policeman coming around the corner.
Dinle Ted, köşeden gelen polis olduğunu sandığımız o adam vardı.
And i saw the policeman coming around the corner.
Onca gürültüyü kimin yaptığını görmek için. Ve köşeden gelen o polisi gördüm.
And then... ooh, and then there's stevens, if the policeman's still on his beat.
Ve sonra. Sonra Stevens var. Polis hâlâ peşindeyse.
The most important factor is the policeman you did not see.
En önemli unsur, görmediğiniz o polis.
We're only here in behalf of the Policeman's Benefit Ball.
Sadece Polis Yardım Balosu için gelmiştik.
The policeman's trousers were found a mile away.
Polis kıyafetleri, 1,5 km uzaklıkta bulundu.
What do you mean the policeman took him away?
"Polis onu götürdü!" ne demek?
The policeman came and took him away.
Polis geldi ve onu alıp götürdü.
Well, until the policeman blows his whistle again.
Polis düdüğünü bir kez daha öttürene kadar.
- And the policeman?
- Peki ya polis?
I see they've changed the policeman on the beat.
Polisle aran bozuldu sanırım.
Have you ever dreamed of Laura as your wife... by your side at the policeman's ball, or in the bleachers... or listening to the heroic story of how you got a silver shinbone... from a gun battle with a gangster?
Hiç Laura'yı karınmış gibi hayal ettin mi? ...... polis balosunda veya stadyumda yanındaymış gibi ya da senin bir gangsterle silahlı bir çatışma sonucu nasıl yaralandığını dinlerken gibi?
- The policeman heard us buy the tickets.
- Polis biletleri alırken duydu bizi.
I told the policeman yesterday I know nothing about Edwardes.
Dün polise de söyledim, Edwardes hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
I explained to the policeman that if Edwardes took along with him on a vacation a paranoid patient, he was a bigger fool than I ever knew he was.
Polise, eğer Edwardes tatili sırasında paranoyak bir hastayı kabul ettiyse düşündüğümden de aptal birisi olduğunu söyledim.
"When the thief saw the policeman, he turned the corner and ran".
Yatmadan önce, her zaman gargara yaparım. "Hırsız polisi görünce köşeyi döndü ve koştu."
Let me be the policeman, eh?
Bırak da polislik bana kalsın, olur mu?
Won't somebody call the policeman?
Kimse polis çağırmayacak mı?
He died with the policeman's bullet in him.
Yaşamı bir polisin kurşunuyla son bulmuştu.
Well, didn't the policeman tell you that a lady bailed us out? He did.
- Polis bize bir bayanın kefaletimizi ödediğini söylememiş miydi?
My friends, they tell me if I offer big money... maybe somebody will tell who killed the policeman.
Arkadaşlarım, bana büyük para teklif edersem, belki birinin polisi kimin öldürdüğünü ihbar edeceğini söyledi.
I was home with my wife the night the policeman was killed.
Polisin öldürüldüğü gece ben karımla birlikte evdeydim.
He was at home with me when the policeman was killed.
Polis öldürüldüğünde benimle evdeydi.
"An idea. The policeman's uniform he wore on the stage."
Sahnede polis üniforması giymişti.
Bobby, there was a policeman on the corner.
Bobby, köşede bir polis vardı.
I saw a man on the corner that looked like a policeman.
Köşede polise benzer bir adam gördüm.
You're sure it wasn't the same policeman?
Aynı polis olmadığından emin misiniz?
At the night of the murder, your wife saw a policeman on the corner.
Cinayet gecesinde, karınız köşede bir polis görmüştü.
You can be sure that the first one was not a real policeman.
İlkinin gerçek bir polis olmadığından emin olabilirsiniz.
Even that policeman's arm hangs suspended in the air.
Polisin bile kolu havada asılı kaldı.
Policeman : Shall I take him to the station house?
Onu karakola götürebilir miyim?
But tomorrow morning, if you should wake out of your dreams... and hear a knock and the door opens, and there, instead of a maid with a breakfast tray... stands a policeman with a warrant, then you'll be glad you are alone.
Ama yarın sabah... rüyandan uyanacak olursan... ve kapının çalınıp açıldığını görürsen... orada elinde bir kahvaltı tepsisi tutan hizmetçi yerine... tutuklama emriyle bir polis olursa... yalnız olduğuna sevineceksin.
I never ordered the first policeman to be shot.
Polislerin vurulmasını ben istemedim.
Every policeman on the force knows about the rackets.
Teşkilatta haraççıları bilmeyen polis yok.
A phony Russian policeman, an anarchist... was to get me into the Foreign Affairs Ministry... with 3 other temporary workers who were... to move a rug on which the Czar's bed would be placed.
Gerçekte anarşist olan sahte bir Rus polisi Çar'ın yatağına serilecek battaniyenin sevkini yapacak üç tane geçici işçi ile beni Dışişleri Bakanlığı'na sokacaktı.
Supposing you were a policeman, got hit over the nut do you think the government would ask for their money back?
Farz edelim ki bir polissin ve iki bacağının arasından vuruldun. Sence devlet verdiği parayı geri ister miydi?
My dear lady, each day, for the last couple of months... this policeman is a walking right past my fruit stand.
Sevgili hanýmefendi, o polis son birkaç aydýr her gün... meyve tezgahýmýn önünden geçiyor.
Wolf, the way you're carrying on... if I were a policeman, I'd be suspicious myself.
Wolf, çılgınca davranıyorsun... Polis olsaydım senden şüphelenirdim.
He beat up a policeman, didn't he, in the line of duty?
Görevi esnasında bir polisi dövmüştü, değil mi?
You'll be the first policeman in history to use a fake murder to solve a real one.
Anlamadın mı? Olmayan bir cinayeti kullanarak gerçek bir cinayeti aydınlatan ilk polis olacaksın.
A poison pen acts on much more mysterious motives that are incomprehensible to the average man, and even more so to the average policeman.
Bir imzasız mektup gizemli olaylarda daha fazla olur. ortalama bir adam için akıl almazdır ortalama polislere göre bile akıl almazdır.
Police? I didn't know there was a policeman on the island.
Adada polis olduğunu bilmiyordum.
But my character is not a policeman, quite the opposite, he's a big time gangster.
Lakin, polis rolünü oynamıyorum, bilakis tam tersine, üst düzey bir gangster bu.
The way she carries on with that policeman on the beat.
Şu polisle işi pişirmesi gibi.
Is there a policeman in the house?
Evde bir polis var mı?
The park policeman down by the lake.
Göldeki parktan sorumlu polis memuru.
I will ask you, Mrs. Skutnik, if you see in this courtroom... the two men that murdered Policeman John Bundy.
Size soruyorum, Bayan Skutnik, mahkeme salonunda polis John Bundy'yi öldüren iki adamı görüyor musun?
I want to report the shooting of a policeman.
Bir polisin vurulduğunu bildirmek istiyorum.
I'm calling to report the shooting of a policeman.
Bir polis memurunun vurulduğunu bildirmek için arıyorum.
If I do call a Policeman, he may like to know you forced your way in my room. And also the part you played in that brawl.
Polis çağırsam, evime zorla girmeniz ve olan kavga belki onu ilgilendirir.
AND IF WE CAN'T GET PROTECTION FROM THE COPS, WE'LL GET OUR OWN COP- - A PRIVATE POLICEMAN.
Eğer polislerden korunamazsak bizim kendi polislerimiz olacak.
policeman 131
the post 71
the power of christ compels you 31
the police 666
the party is over 26
the police are here 92
the piano 29
the police are coming 33
the party 90
the plane 59
the post 71
the power of christ compels you 31
the police 666
the party is over 26
the police are here 92
the piano 29
the police are coming 33
the party 90
the plane 59
the police station 24
the park 61
the point is 1527
the phone rang 17
the party's over 96
the prince 110
the painter 35
the player 16
the people 229
the phone rings 24
the park 61
the point is 1527
the phone rang 17
the party's over 96
the prince 110
the painter 35
the player 16
the people 229
the phone rings 24