Throw them away tradutor Turco
299 parallel translation
My hatred, my anger, I'll throw them away, And quietly die,
Kinimi, öfkemi bir kenara atacağım ve huzur içinde öleceğim.
" You play va banque - - hold the highest cards in your hands - - and throw them away!
"{ Ortada ne varsa } diyorsunuz... en yüksek kartlar elinizde... " sonra da kartları fırlatıp atıyor musunuz!
Once Doc baked some biscuit And throw them away
Doc kurabiye pişirince Atınca denize
I can't throw them away.
Onları boşveremem.
When she was a little girl, she used to tire of all her toys... and throw them away while they were still new.
O daha küçük bir kızken, bütün oyuncaklarıyla oynardı... ve bi anda onları daha yeniyken çöpe atardı..
- You merely throw them away.
- Kullanıp atıyorsunuz.
I was planning to throw them away.
Zaten onları atmayı düşünüyordum.
Well, I can't help noticing that you go over and over your drawings... and often as not, you throw them away.
Fark ettim ki aynı resmin üzerini çiziyorsun tekrar tekrar ve genellikle onları çöpe atıyorsun.
Either throw them away or put them up on the wall like anybody else would do.
Herkesin yaptığı gibi, onları ya at gitsin ya da duvara as.
Now throw them away as far as you can.
Şimdi fırlat hepsini.
Oh, Mama, throw them away.
Anne, at hepsini.
Just throw them away!
- At şunları!
I'll see you there in an hour Why can't I just throw them away?
Bir saate orada görüşürüz. Onları niçin atıp kurtulamıyorum?
- And so you throw them away?
- Ve sen fırlatıp atıyorsun?
But not throw them away.
Ama onları riske atamazsın.
They won't burn, they are too wet, so I throw them away
Bunlar yanmaz, çok fazla nemliler. Bu nedenle onları atıyorum.
We use them up... throw them away.
Onları kullanırız... ve atarız.
Balki, after the baby goes boom-boom, you're supposed to throw them away.
Balki bebek altını doldurunca, onları atarsın.
Do you want any of these,'cause I'm going to throw them away.
Bunları istiyor musun, çünkü hepsini atıyorum.
I just can't seem to bring myself to throw them away.
Kendimde onları atacak gücü bulamıyorum.
No, say it, that you will never use them again. That you will throw them away.
Onları atacağını söyle, bana söz ver.
In films they throw them away.
Fimlerde bunları fırlatırlar.
Throw them away.
Onları at gitsin.
Sweep up the years of sadness and tears And throw them away
Yılların üzüntüsünü ve gözyaşını silin ve uzaklara atın.
- Throw them away at your place.
- Git kendi evine koy.
These emblems spoiled the life of many people. Throw them away.
BU armalar bir çok hayatı söndürdü, yok et onları!
You don't throw them away.
Çöpe atamazsın.
I just didn't have time to throw them away.
Onları atmak için zamanım yoktu.
Although they're broken now, we can't bear to throw them away.
Artık kırık olmalarına rağmen, onları atmayı kaldıramayız.
I always crush my cans before I throw them away.
Teneke kutularımı atmadan önce daima ezerim.
- You should throw them away.
- Bunları atmalısın.
Throw them away. - Throw them away, dear.
Onları çöpe at.
You can take them and throw them away after I'm gone if you want to,
İlla atmak istiyorsan ben gittikten sonra at.
It's a shame to throw them away.
Onları atmak utanç verici.
All we have to do is throw them away
Yapacağımız tek şey onları uzak tutmak.
Why go to the trouble to dig up three girls, only to throw them away?
Neden üç kızı mezardan çıkarmak için onca zahmete girişip sonunda onları parçalayıp atsınlar?
You will pick up your gun or I will throw mine away also... and we will fight before them all to the death.
Ya silahını al ya da ben de benimkini atacağım... ve herkesin önünde ölümüne dövüşeceğiz.
Did you ever throw any of his things out or give them away?
Onun eşyalarından herhangi birini hiç attın mı ya da birilerine verdin mi?
I know what you want to do... put them behind bars and throw away the key.
Yapmak istediğini biliyorum. Onları hapse at ve anahtarları fırlat.
"Keep them insurance policies dusted. Don't throw that black hat away."
"Cenazeye hazırlanmalı."
If there were many more of them, I could throw away my shingle.
Eğer onlardan daha varsa, mesleği bırakabilirim.
Don't throw all them young years away.
Gençlik yıllarını heba etme.
All twisted together. And prisoners like us throw them on carts and pull them away.
Cesetler birbirine karışmış haldeydi.
I TOOK THEM OFF. I HOPE YOU DIDN'T THROW THEM AWAY.
- Atmamış olmanı umuyorum.
Well, Myra, throw away them Elvis records.
Evet, Myra. O Elvis plaklarını atabilirsin.
People throw things away, he gets them.
İnsanların attığı şeyleri toplar.
You throw them away.
Atarsın gider.
Lock them up and throw away the key.
Hepsini bir deliğe tıkıp anahtarını da atmamız gerektiğini düşünüyorum.
"Lock them up and throw away the key."
"Kodese tık ve anahtarı at."
Don't let them throw him away.
Onu öylece atmalarına izin verme.
I mean, there are some people who wait their entire lives for somebody to tell them they feel that way about them, and you, you just throw it away like it's nothing, like it's a minor inconvenience.
Yani, bütün hayatları boyunca karşısındaki insandan, kendisi hakkında ne hissettiğini duymak isteyen bir sürü insan var, ve sen, bunu hiç bir şeymiş gibi kenara atıyorsun, sanki seni rahatsız ediyormuş gibi.
throw them out 19
away 568
away from home 17
away with you 30
away from me 19
away you go 17
away from here 45
away from you 37
away present 49
away party 43
away 568
away from home 17
away with you 30
away from me 19
away you go 17
away from here 45
away from you 37
away present 49
away party 43
throw 83
throwing 18
throw the ball 39
throw it away 117
throw up 17
throw it 160
throw it out 45
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18
throwing 18
throw the ball 39
throw it away 117
throw up 17
throw it 160
throw it out 45
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18