To each his own tradutor Turco
243 parallel translation
But they say, "To each his own", so it may not be that strange, I suppose.
Ama "Herkesinki kendine" derler, belki de o kadar da garip değildir.
To each his own style.
Herkesin tarzı başkadır.
- To each his own.
- Herkesin zevki farklı.
To each his own method.
Herkesin yöntemi farklı.
To each his own.
Herkes kendinden sorumlu.
To each his own.
Herkes başının çaresine baksın.
To each his own. I like it here... high, free from me worries of a grubby world.
Bende bureyı seviyorum... yüksek ve rezil dünyanın tüm endişelerinden uzak.
Well, to each his own.
Herkesin zevki farklı.
Well, to each his own. Right doc?
Herkes kendine.
- To each his own.
Evet, herkesin gitmez.
To each his own.
Herkesin fikri kendini bağlar.
Miguel, to each his own.
Miguel, herkes kendi işine.
To each his own, my friend.
Ayrı yollara gidiyoruz.
To each his own troubles.
Herkes kendi derdinde.
To each his own... That's not what's important to me...
Herkesin kendine has farklı bir teranesi vardır.
To each his own.
Herkesin kendi tarzı.
- To each his own.
- Herkesin tercihi kendine.
To each his own.
- Herkesin zevki kendine. - Şarap bende hiçbir etki göstermez.
- To each his own. - Ah.
Herkesinki kendine.
To each his own, one can't force another man
Kimse kimsenin günahını üstlenmemeli Kimse kimseyi zorlamamalı
Well, to each his own.
Eh, herkesin zevki kendine.
To each his own.
Herkesin zevki kendine.
To each his own defence
Herkesin savunması kendinedir.
I always thought that each person had to overcome his own pains.
Her insan derdini kendi çekmeli diye düşünürdüm.
There's a gallows waiting for each of us at Port Royal... and no man should be late to his own hanging.
Orada hepimiz için dar ağacı var Port Royal'da ve hiç kimse asılmak için geç kalmaz orada.
The academy leaves each man to his own sense of honor.
Herkes kendi onur anlayışına göre hareket eder.
Each one wants to put him in his own jail.
Her biri onu kendi kodesine tıkmak istiyor.
So let us each pray in his own way, to his own God.
O yüzden, herkes kendi Tanrısına kendi bildiği gibi dua etsin.
And man was given dominion over all things upon this Earth, and the power to choose between good and evil, but each sought to do his own will because he knew not the light of God's law.
Ve insanı yeryüzünde yaşayan her şeyin hakimi kıldı ve iyi ile kötü arasında seçme iradesini verdi fakat her biri kendi yolunda gitti çünkü Tanrı buyruğunun nurundan habersizdi.
And there went forth among them planters of vineyards and sowers of seeds, each hoping to sit under his own vine and Hg tree.
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri, kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu.
Each of you must look into his own conscience, and admit that if this man, Rodman, is allowed to leave the courtroom scot-free, then murder is being rewarded by toleration.
Her birniz kendi vicdanını yoklamalı, ve Rodman adındaki bu adamın mahkemeden elini kolunu sallayarak çıkmasına izin verirseniz, bu taktirde cinayete ödün verilmiş olur.
Each to his own conscience. Each to his own solitude.
Herkes kendi vicdanından,... herkes kendinden sorumludur.
Well, to each man his own taste, huh?
Herkesin kendi zevki var, ha?
Each one of us will listen to his own heart... and to his brain, too.
Her birimiz kendi kalbine, ve zihnine kulak verecek.
But each man has to follow his own belief, no matter what.
Ama herkes kendi inancını takip etmek zorunda, ne olursa olsun.
Princess, each of us has his own private hell to go to.
Bu kişi ben olmayacağım.
Each one goes his own little ways, looks for a new subject for his respective talent or are they going to stick together and work and fight as a unit?
Her biri kendi yoluna gidip, yeteneklerine uygun yeni bir kişi mi ararlar yoksa birlikte kalıp bir bütün olarak çalışıp savaşırlar mı?
Each one of us has his own destiny to fulfill.
Her birimiz kaderini yaşamak zorundadır.
One by one, each merchant, just like his neighbor before him, paid 50 ryo or 100 ryo to buy back his own business.
teker teker, her tüccar, tıpkı onun komşusu gibi önce ona, 50 ryo veya 100 ryo ödedi işini geri alabilmek için.
Each will accuse the other of his own sins, to defend himself.
Herkes başkasını kendi günahlarından sorumlu tutacak, kendini savunmak için.
In any case, for several days, we all got along quite pleasantly, each engrossed in his own pursuits, as well as chores around the house, to which we purposely attached exaggerated importance.
Birlikte günlerce hoş vakit geçirdik. Herkes kendi işleriyle meşgul oluyordu. Ev işlerine de aynı şekilde çok önem veriyorduk.
His co-defendants... must adopt, each in his or her own way... an "anti-legalistic" defense... in order to join Bobby in his rebellion.
Sanığın arkadaşları, isyanında Bobby'ye katılmak için her biri kendi bildiği şekilde ya da kendince kanun karşıtı bir yol benimsemeli.
I'm sure each has his own reasons, but if you contact them directly, as his widow, perhaps they'd be willing to share new information with you.
Herkesin kendine göre haklı nedenleri olabilir, ama onlarla doğrudan temasa geçersek, dul eşi olarak, belki onlar sizinle bilgi paylaşmaya istekli olurlar.
We're just a band of men who simply love God, each according to his own capacity.
Sadece Tanrı'yı seven bir grup adamız, herkes sevebildiği kadar.
In his own time, each man finds a place to stand.
Zamanı gelince herkes bir yerde durur.
Each man to his own place
Herkes yerini alsın!
Each lord to sleep into his own foundation.
Her lord kendine ait yerde yatsın.
Each of us must pray to our Lord in the silence of his own soul.
Hepimiz onun ruhunun sessizliğinde Tanrımıza dua etmeliyiz.
So each of you will have to make his own decision.
Yani hepiniz kendi kararınızı kendiniz vereceksiniz.
the handwriting each one of us will use to compose his own list of'things that quicken the heart,'to offer, or to erase.
herbirimizin kendi "kalbi hizla çarptiran seyler" listesini yazmak için kullanacagi el yazisi... ister listeye önermek için, isterse silmek için.
Each man knows that whoever survives this competition... is destined to become a legend in his own time.
Biliyorlar ki, bu yarıştan her kim galip çıkarsa... daha yaşarken bir efsaneye dönüşecek.