Took him tradutor Turco
7,677 parallel translation
You swooped in under the cover of night and you took him while I was away at graduate school getting a graduate degree in a form of art that is actual art, unlike what you do, which is not art.
Ben seninkinin aksine, gerçek bir sanat türünde yüksek lisans yaparken sen gecenin karanlığında üstüne çullandın ve onu çaldın.
6 weeks later... when he had nothing more to tell us we took him to Srinagar. Out there, the Army treated him the same way they treat militants.
İlk önceliğimiz ondan herşeyi öğrenmek.... elimizde daha fazla bilgi yokken onu bulmak için Srinagar'a kadar ulaştık.... bizde onlara.
Yeah, well, I tried putting him out on the curb, but nobody took him.
Kaldırımın kenarına bıraktım da alan olmadı.
Oh, I took him to some great places to eat.
Onu harika yemek yapan yerlere götürdüm.
- Not that I saw. But they took him. The Redcoats have him.
Kırmızı Urbalılar'ın elinde.
We lost Finn Michael, we think Li-Na's men took him
Finn'i elimizden kaçırdık Michael. Li-Na'nın adamlarının kaçırdığını düşünüyoruz.
'We think Li-Na's men took him.'
'Li-Na'nın adamlarının aldığını düşünüyoruz.'
They took him away right in front of the children... For petty theft.
Çocukların gözünün önünden onu alıp götürdüler küçük bir hırsızlık yüzünden.
At least until they took him out of the city.
En azından onu şehirden çıkarana kadar.
Of course, it took him a little over five years to do it, but he was true to his word.
Tabi bunu yapması beş yıldan fazla zamanını aldı, ama sözünde durdu.
Once the soldiers took him away, there was really nothing more that we could do.
Askerler onu götürürken yapabileceğimiz bir şey yoktu.
YOU took him for one of those overbred idiots who trade on their name instead of their wits.
Asıl sen onu zekaları yerine adlarını kullanan ahmaklarla aynı kefeye koydun.
You took him, you sick son of a bitch. No.
Onu sen kaçırdın pislik herif!
Who the hell took him?
- Kim kaçırdı onu?
And took him into my mouth like... I was taking Holy Communion.
Ve onu ağzıma bir komünyon alır gibi aldım.
I took him out for a drink.
Ben de onu içmeye götürdüm.
- She took him.
- O götürdü.
She took him away with her.
Onu yanında götürdü.
I took him with me to a grant proposal.
Bir bağış etkinliğine gidiyorduk.
I have watched the tapes over and over, and the one security camera that could have seen who took him was being repaired that day.
Kayıtları tekrar tekrar izledim. Onu kaçıranı görebilecek tek kamera o gün bakıma alınmıştı.
Somebody took him.
Birisi kaçırmıştır.
Do you ever wonder how she must have felt the day you took him?
Çocuğunu aldığınız gün neler hissettiğini hiç merak ettiniz mi?
They just took him!
Onu alıp götürdüler!
Police report says you stole your lover's baby and took him... I didn't.
Polis raporu sevgilinin bebegini caldigini ve onu...
He didn't, they took him.
- Etmedi de, o yüzden zorla aldılar onu.
I took him home.
Ben de onu evine götürdüm.
Whole squad took him to the station about an hour ago.
Bütün kadro yarım saat kadar önce karakola götürdü onu.
Maybe it had been building inside of him since Otto Gerhardt took him off the street when he was 8 years old.
Otto Gerhardt onu 8 yaşında sokaktan aldığından beri içinde büyüyordu belki de.
He couldn't just die. He took the whole planet with him.
Sadece ölmedi.Tüm gezegeni de kendiyle birlikte götürdü.
- So you killed him and took the money?
- Sen de öldürüp parasını mı aldın?
Because I took the fall for him.
Çünkü suçu ben üstlendim.
Yeah. Like when you took Sheldon to Texas and showed him all around NASA- - you didn't even think to ask me and Leonard.
Sheldon'ı Teksas'a götürüp NASA'yı gezdirdiğin zaman gibi.
So I had him hanged and I took her beneath the tree where he was swaying.
Gidip adamı astım ve sallandığı ağacın altında karısını siktim.
Oh, he's, uh, gonna drink himself to death, so we took out a life insurance policy on him.
- Kendini öldürmek için içki içiyor. Biz de ona hayat sigortası poliçesi aldık.
That day when Randall came here, when he took me upstairs... If I hadn't mocked him that way, if I... if I'd given him what he wanted he wouldn't have treated you like he did.
Randall'ın buraya geldiği gün beni yukarı götürdüğünde onunla o şekilde alay etmiş olmasaydım ve istediğini vermiş olsaydım sana o şekilde davranmış olmayacaktı.
We took that fortress before Francis Stephen knew what hit him.
Francis Stephen kendisini neyin vurduğunu anlamadan önce kaleyi almıştık.
I believe he took a shine to me when I met him at Brockton.
Brockton'da tanıştığımız vakit benden etkilendiğine inanıyorum.
My dad, he took a white kid and made him play tennis.
Babam, yanına beyaz bir çocuk aldı ve onun tenis oynamasını sağladı.
He took Pineda's body through the yard, making sure that he didn't get footprints in the garage, put him in the car... Started the engine...
Pineda'nın bedenini bahçeden taşıyarak ve garajda ayak izi bırakmadığına emin olarak onu arabaya koydu, motoru çalıştırdı
I told him I'd take him to the hospital, he freaked out, took the baby.
Ona, onu hastaneye götüreceğimi söyledim. Keçileri kaçırdı. Siktiğimin bebeğini de aldı.
We took Mr. Gallagher to the ER. They gave him a sedative. It seemed to calm him down, but he's clearly a troubled kid.
Bay Gallagher'ı acile aldığımızda,... onu sakinleştirecek bir yatıştırıcı verdiler,... ama belli ki o sorunlu bir çocuk.
Ask him how long ago his one-night stand took off with his car.
Tek gecelik arabayla hareket etmesi ne kadar sürer ona sor.
You know, you look like someone took a cowboy and turned him into a model.
Baksana, bir kovboy alan... ve onu model içinde çeviren biri gibi görünüyorsun.
I took advantage of him.
Ben ondan faydalandım.
We're taking him back to the village where the massacre took place.
Onu katliamın yapıldığı yere geri götürüyoruz.
Carl, what, do you think I took his own gun from him and killed him with it?
Carl, silahını elinden alıp o silahla adamı öldürecek halim yok.
The Martian Navy took that away from him when he joined up.
Mars donanmasına katıldığı zaman onu hadım etmişlerdir.
12-year-old girl stabbed him in the neck with the knife she took from me.
12 yaşındaki bir kız, benden çaldığı bir bıçakla boğazından bıçakladı.
So Bridget turned her phone off and took her SIM card out, but Donellen didn't, so I tracked him to Santa Monica.
Bridget telefonunu kapatıp sim kartı çıkarmış ama Donellen'ınki açıktı. Santa Monica'ya kadar izini sürdüm.
And believe me, it's not just the homos that she has a problem with, because it took that bitch 50 years to talk to a black person, and it was her mailman, and then she accused him of stealing her Christmas cards.
Ve inan bana, problemi olduğu insanlar sadece eşcinseller değil, o cadının siyahi bir insanla konuşması 50 yılını almış, ve o da postacısıymış, sonra da onu yılbaşı kartlarını çalmakla suçlamış,
He was dizzy once but he took something from that sports bag he always had with him and later, he was fine.
Bir keresinde başı dönmüştü ama hep yanında taşıdığı çantasından bir şey alınca düzelmişti.