Unpleasantness tradutor Turco
207 parallel translation
There's been a slight unpleasantness between him and Mrs. Danvers.
Bayan Danvers'la aralarında ufak bir tatsızlık oldu.
If you are, by any chance... referring to the late unpleasantness between the States... that, sir, was a war for the Southern Confederacy.
Şayet siz Eyaletler arasındaki son tatsızlığa atıfta bulunuyorsanız bu Konfederasyon için bir savaştı.
You may be the instrument... of sparing your people much unpleasantness.
Halkınızı idare etmekte.. Siz belki bir araç olarabilirsiniz..
Men! Now, we want no unpleasantness.
Adamım, şimdi bir tatsızlık istemiyorum.
Man, we get all sorts of unpleasantness in the police.
Her nevi nahoş durum bizim meslekte var.
You might be blamed for this unpleasantness.
Bu nahoş durum senin üzerine atılabilir.
To protect those present from any further unpleasantness... I'd like to make a deal with you.
Şu güzel ortamı daha fazla nahoşluktan koruyalım hem sizinle bir anlamamız vardı.
I trust that there will be no further unpleasantness.
Umarım bir daha kabalık etmezsiniz.
My granddaughter tells me to expect some unpleasantness in the newspapers.
Torunum, bana gazetelerde hoş olmayan haberlerin çıkabileceğini söyledi.
I thought there might be some unpleasantness at the office, and...
Ofiste bazı tatsızlıklar olabilir diye...
I was simply concerned with the thought... that Lord Templeton might find himself involved in unpleasantness.
Sadece düşünülecekler hakkında endişelenmiştim... Lord Templeton kendini hoş olmayan bir durum içerisinde bulabilir.
But there's other laws, Kwimper, laws that might cause you a lot of unpleasantness.
Baba, araziye yerleşmek falan hakkında söylediklerinde ciddi değil miydin? Ama kahretsin, burada kalmak zorundayım.
And from this unpleasantness, learn this lesson when you force a woman to choose, she'll choose money, eh, Emilio?
Bu tatsız durumdan da şu dersi çıkar bir kadını seçime zorladığında, parayı seçecektir, ha Emilio?
I believe if Bette had said to even one reporter that she regretted Joan not getting a nod, all that unpleasantness would have gone away.
Bence Bette bir muhabire bile, Joan'ın aday olmamasını esefle karşıladığını söyleseydi tüm o tatsızlık biterdi.
I've had all the unpleasantness that I can take around here.
Yeterince nahoşluk yaşandı, fazlasına gelemem.
No unpleasantness, I hope.
Tatsızlık yoktur umarım.
Gentlemen, we don't want any unpleasantness this evening.
Beyefendiler, bu akşam nezaketsizlik olmasını istemiyoruz.
You can save yourself a lot of unpleasantness
Eğer doğruları söylerseniz kendinizi hoş olmayan durumlardan...
And you won't even have the unpleasantness of seeing your stomach pregnant and swollen.
Ve hatta karfnınızı hamile ve şişmiş, görme tatsızlığı da olmayacak.
My retreat from the unpleasantness of life on Earth and the company of people.
Dünya'daki yaşamdan ve insanların hoşnutsuzluğundan kaçış yerim.
- My regrets for the unpleasantness - of your welcome to Ardana.
Nahoş karşılama için üzüntümü kabul edin.
For example, let's take the recent unpleasantness.
Örneğin, yakında olan tatsız bir örneği ele alalım.
You see, I'd helped Alice... out of her little unpleasantness those many years ago.
Görüyorsun, ben Alice'e yardım ettim... yıllar önceki nahoşluğuna karşılık.
- Unpleasantness?
- Kaba ha?
Now, we have just passed through the month of November, usually a month of fogs and gloom, but, on the whole, a month I've liked a good deal better than some other months we've seen during the course of this present unpleasantness.
Daha yeni Kasım'ı atlatmıştık, normalde kasvet ve sis dolu bir ay, ama bütün olarak baktığımızda, bizim için, geçirdiğimiz bir çok aydan daha iyi sonuçlanmıştı, hele ki süregelen umutsuz durumu göz önünde bulundurursak...
Even if it means giving you a great deal of unpleasantness.
Bu büyük bir tatsızlığa yol açsa bile.
SOP undergoing change because of all the unpleasantness.
SİP değişiyor. Tüm hoşnutsuzluk nedeniyle.
But let us not think of all that unpleasantness.
Bütün o tatsızlıkları düşünmeyelim şimdi.
She's had enough unpleasantness.
Başından yeterince kötü şey geçti!
The pirate Yellowbeard is due to be released in two days... and despite years of unpleasantness, he's still told us nothing... of the treasure he's hidden.
Korsan Sarısakal iki gün sonra hapisten çıkacak. Yıllardır gördüğü kötü muameleye rağmen hazinesi hakkında tek kelime etmedi.
If news of this gets out, Paula's safety could be endangered, and that's an unpleasantness I want to avoid.
Bu haber duyulursa Paula'nın güvenliği tehlikeye girebilir ve bu tatsızlığın olmasını istemiyorum.
Tolstoy said : "Regard the society of women as a necessary unpleasantness of life and avoid it as much as possible."
Tolstoy demiş ki : "Kadını toplumun... "... hayatın gerekli bir rahatsızlığı olarak görün...
Marshall at the CIA is his... creature. You, as a career officer, are above this kind of political unpleasantness.
Sense bir subay olarak bu tür siyasi tatsızlıklardan uzaksın.
Now, after all this unpleasantness, I always get the best table.
Neyse, bütün bu tatsızlıklara rağmen, gene de en iyi masayı ayarlayabildim.
- Speaking of the unpleasantness...
- Bu tatsızlıklardan konuşmak... - Ah, evet.
Albert, where does this attitude of general unpleasantness come from?
Albert, bu bitmek bilmez hoşnutsuzluğunun sebebi ne?
We need to get some agent provocateurs into these... strikes that are taking place, local government strikes... to cause a lot of unpleasantness and disruption.
Tatsızlık ve karışıklık çıkartmak için. şu anda gerçekleşen yerel yönetim grevlerinin içine kışkırtıcı ajanlar göndermeliyiz.
Until the first unpleasantness.
Biri daha ölsün mü istiyorsun?
Now that that unpleasantness is over, let's take a picture of the couple.
Şu andan itibare bu tatsız durum bitti, şu çiftin bir resmini çekelim.
After the unpleasantness, Cain exits and Carter wakes up.
Kötü olaydan sonra Cain gidiyor ve Carter uyanıyor.
Yugoslavia during the late unpleasantness..
Son rahatsız durumlarda Yugoslavya'da.
- Would have avoided so much unpleasantness.
Bir sürü nahoşluktan kaçınmış olurdun.
To not have this unpleasantness find its way to my doorstep.
Bu çirkin durum olmasın diye, kapı eşiğime bir yol bul.
We want to forget the unpleasantness of these past several days, not have it stirred up again.
Son birkaç günde yaşanan olumsuzlukları hatırlamak değil, unutmak istiyoruz.
After the war, there had been some... unpleasantness.
Savaştan sonra, bazı hoşnutsuzluklar oldu.
On Cardassia, we know how to extract information, though it can get a bit unpleasant, and we all know how the Federation dislikes unpleasantness.
Kardasya'da, biraz kaba yöntemlerle de olsa bilgiyi nasıl alacağımızı biliriz... ve Federasyon'un kabalıktan ne kadar hoşlanmadığını hepimiz biliyoruz.
Before we begin, I must apologize for the unpleasantness of this task.
Başlamadan, bu işin tatsızlığı için özür dilemeliyim.
After all, wouldn't it be much simpler if the Dominion and the Federation could reach some mutual beneficial understanding without resorting to the unpleasantness of military conflict?
Sonuçta, Dominion ve Federasyon askeri çatışmanın tatsızlıklarında kaçınarak karşılıklı olarak bazı faydalı anlaşmalarda uzlaşsalar, daha kolay olmaz mıydı?
We haven't spoken since the unpleasantness.
O tatsız olaydan sonra hiç konuşmamıştık.
She'll understand, I hope your girl won't be too much... I saw her unpleasantness already sir, and it can't be much worse...
Umarım kız arkadaşınız anlayışla karşılar.
I'm going to make sure that Dr. Albright's weekend is stress-free, hassle-Free, and completely without unpleasantness.
Mutlu olmasını engelleyecek hiçbir şey olmayacak.