Unproductive tradutor Turco
53 parallel translation
Mr. Jamie tennyson who almost won a bet but who discovered somewhat belatedly that gambling can be a most unproductive pursuit even with loaded dice, marked cards or, as in his case, some severed vocal chords.
Bay Jamie Tennyson, neredeyse bir iddiayı kazanmak üzereydi ama gecikmeli de olsa, kumarın en yararsız uğraş olabileceğini keşfetmiş bulunuyor. Bu oyun hileli zarlar, işaretli oyun kağıtları veya onun durumunda, alınmış ses telleriyle oynanmış olsa bile.
If just looking at Venus was so unproductive what else could you do?
Venüs'e sadece bakmak bu kadar verimsizse başka ne yapabilirdiniz ki?
Of late I have begun to think that we have become bizarre and unproductive. We are existing merely to nourish our own power, it's time for some fresh air.
Biraz garipleşip verimsizleştiğimizi düşünmeye başladım, sadece gücümüzü geliştirmek için var olduk gibi, yenilik zamanıdır.
It's an unproductive purpose, unworthy of your intellect.
Verimsiz bir amaç, zekanızı değersizleştiriyor.
You're obliged to keep her a whole lifetime... even when she's grown old and perhaps a trifle unproductive.
Onu tüm yaşam boyunca tutmak zorundasınız ; hatta yaşlanıp da biraz verimsiz hâle gelse de.
But our meetings so far have been unproductive.
Fakat toplantılarımız o kadar kısır sonuçlar verdi ki.
I'm an expensive, unproductive unit that should be eliminated.
Başlarından atılması gereken pahalı, ama üretken olmayan bir birim gibi kabul ediliyorum.
I feel so unproductive.
Kendimi çok atıl hissediyorum.
Well, not unproductive, Joe, actually.
Aslında verimsiz geçtiği söylenemez, Joe.
Yes, five long, unproductive hours.
Evet, beş uzun, verimsiz saat.
I think because it implies senseless, directionless, unproductive motion.
Sanırım, şuursuzca, istikametsizce, verimsizce hareketleri ifade ettiği için.
But as far as our goals are concerned, unproductive.
Ama amaçlarımız düşünüldüğünde, hiç de verimli değil.
It was an unproductive desert when we got here.
Buraya geldiğimizde verimsiz bir çöldü!
This activity is truly unproductive.
Bu aktivite gerçekten verimsiz.
This is really unproductive.
Bu yaptığımız gerçekten kısır bir iş.
Unproductive?
Kısır mı?
" The meeting was unproductive and the longer it went on the more that became apparent.
Toplantı verimsizdi ve uzadıkça bu durum daha da belirginleşiyordu.
And as much as I admire your values they are very unproductive here.
Değerlerine ne kadar hayran olsam da bu süreçte pek faydaları yok. - Neden?
I'll have to relocate the unproductive engineers to our facility in Albany.
Ben de verimsiz mühendisleri Albany'deki fabrikamıza göndereceğim.
Tauza's attempts to teach control, weren't entirely unproductive
Tauza'nın kontrolü öğretme çabaları, tamamen verimsiz değildi
I deposit felt sorry for against X for the assassination "unproductive citizens".
"Verimsiz vatandaş" lara süikaste karşı şikayetlerimi X e sundum
If you set up in theory right to remove its next unproductive...
Prensip olarak verimsizliğini ortadan kaldırma hakkını verseniz...
One day, you will be, we all will be unproductive.
Bir gün, siz de, bizde verimsiz olacağız.
What will become our soldiers then with the return of the war, seriously wounded, mutilated, invalids... unproductive?
Peki savaştan dönen askerlerimiz ne olacak? yaralanmış, sakat kalmış, değersiz... verimsiz?
Its chief purpose. to create space in the Lodz ghetto by killing the Jews the Nazis thought unproductive.
Amaçlarının temelinde, verimsiz olduğunu düşündükleri Yahudileri öldürerek Lodz Gettosundaki kalabalığı azaltmak yatıyordu.
It serves to give work? - pointless, unproductive work - to craftsmen.
Zanaatkarların anlamsız, kısır işlerle uğraşmasını sağlıyor.
It's unproductive.
Bu çok verimsiz.
It is chaotic, it is disrespectful and it's unproductive.
Karma karisik, saygisiz ve randimansiz.
My eyes hurt, and I have an unproductive cough.
Gözlerim acıyor. Öksürüğüm de tuttu.
Because I see the risk of an unproductive process that would be a great waste for the company and for the employee.
Çünkü ben burada üretim dışı bir işlem görüyorum ve bu şirketimiz ve çalışanlar için boşa geçen zaman demektir.
Govind, his valet, had instructions to carry out all unproductive tasks such as shaving, nail-cutting etc
Uşağı Govind'e talimatları vermişti, tıraş, tırnak kesme gibi tüm işe yaramaz şeyleri bu sırada yapacaktı.
You came here because we do this beter than you and part of that is letting our creatives be unproductive untill they are
Bunu senden daha iyi yaptığımız için buraya geldin bunun bir parçası olarak yaratıcılarımızın verimsiz olmalarını engelliyoruz.
- Unproductive.
Verimsiz.
Who's an unproductive worker now?
Şimdi hangimiz verimsiz bir çalışan, ha?
Sleep... that's a good example of a supremely unproductive human attribute that for some reason you chose to write into our software.
Uyku son derece verimsiz bir insan niteliğinin güzel bir örneği. Nedense bunu yazılımlarımıza eklemeyi tercih ettin.
Anger is unhelpful and unproductive.
Öfke yardımcı da değil, yapıcı da.
This is all unproductive capital sitting here, unless you're selling it on eBay.
Bunları eBay'de satmadığın sürece verimsiz maldan ibaret olurlar ama.
We will eliminate those... that are unproductive and unnecessary.
Verimsiz ve gereksiz olan bu denetlemelerden kurtulmamız gerekmektedir.
The destruction of arable crop land, from which 99.7 % of all human food comes from today is occurring up to 40 times faster than it is being replenished and over the last 40 years, 30 % of the arable land has become unproductive.
İnsanların gıda üretiminin % 99,7'sini oluşturan tarıma elverişli arazilerin harap edilmesi, yeniden ekilmesinden 40 kat daha hızlı olmaktadır ve son 40 yılda tarıma elverişli arazilerin % 30'u verimsiz hale gelmiştir.
Bobo had a rather unproductive shift.
Bobo oldukça verimsiz bir iş günü geçirdi.
I'll tell you some things I find unproductive.
Bir de verimsiz olduğunu düşündüğüm şeyleri söyleyeyim.
Unproductive.
Verimsiz.
! This has been an unproductive use of my time.
Vaktimi verimsiz bir şeye harcamışım.
We can get oil from reservoirs that were unproductive just a few years ago.
Birkaç yıl öncesine kadar işe yaramayan rezervlerden petrol alabiliriz.
Blame is irrelevant and unproductive.
Suçlamak alakasız ve verimsiz bir şey.
I find fear to be an unproductive filter with which to view the world.
Bence korku, görüşümü zayıflatan bir duygu.
Unproductive one.
Verimsiz bir tatil.
And we both realize that asking you guys to vote for who's more talented is just, it's completely ridiculous, unproductive and narcissistic.
Ve ikimizde kimin daha yetenekli olduğuna, Karar vermek için oylama yapmanın komik, saçma ve kendini beğenmiş bir durum olduğuna karar verdik.
Emotional equals unproductive, I guess.
Duygusal, verimsiz demek galiba.
Your land is brimstone and salt, a burning waste, unsown and unproductive, and no grass grows on it, like the overthrow of Sodom and Gomorrah.
Sizin topraklarınız, kükürtlü ve tuzlu yanmış bir atık, ekilmemiş ve verimsiz Sodom ve Gomorra devrilmesi gibi üzerinde hiç ot yetişmez.
Hey, uh, guys, i-i feel like we're headed Down a really unproductive path. I made tabbouleh.
Millet, sonu tahmin edilemeyen yola doğru girdiğimizi hissediyorum.