English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / Walking away

Walking away tradutor Turco

899 parallel translation
You babbling about dead people walking away!
Ölü adamların ayaklandığını saçmalayıp duruyorsun.
Girls walking away from me like I was poison.
Kızlar sanki cüzzamlıymışım gibi benden kaçtılar.
He was coming out of the house and walking away.
Evden çıktı ve uzaklaştı.
He was walking away.
Oradan uzaklaşıyordu.
And his hair, it's walking away.
Saçları, yürüyüşü.
Always walking away, aren't you?
Hep kaçtın zaten, değil mi?
When are you gonna quit walking away?
Nereye gidiyorsun?
He's walking away.
Uzaklaşıyor.
Standing 6 feet away from my father and then just walking away.
Babamın 2 metre ötesindeyken yürüyüp gittim, işte.
All I said was that I noticed a man with a dark raincoat walking away from the building.
Tüm söylediğim, üzerinde koyu renkli yağmurluk olan bir adamın binadan uzaklaştığıydı.
Why are you walking away?
Neden kaçıyorsunuz?
I'm walking away.
Gidiyorum.
You thinking about walking away from the Army for good?
Ordudan ayrılmayı mı düşünüyorsun?
He's walking away with the most beautiful flower of Spring... i  s like a wedding in Eden.
Bir çiçek gibi, soldurmaya çalıştım. Baharın en güzel çiçeğiyle yürüyor olmalı ki cennetteki düğüne kadar gitti.
Walking away.
Uzaklaşalım.
Yes. Here we are, walking away.
Evet, haydi hemen uzaklaşalım.
How can we have a love affair if you keep walking away from me?
Benden kaçarsan nasıl birbirimize aşık olabiliriz?
Yes, damaging a car and walking away is not done, is it?
Tabii, zarar verip kaçmak uygun bir davranış olmaz, değil mi?
But I warn you that after the signature, then there is no walking away.
Ama uyarıyorum, imzaladıktan sonra geriye dönüş yok.
I'm afraid of walking away again.
Tekrar kaçıp gitmekten korkuyorum.
I'm walking away from you forget me.
Senden uzaklara gidiyorum Unut beni.
You don't know everything, you big ignorant stupid... Put up your hands. What are you walking away for?
Neden kaçıyorsun?
She's say no. That's what walking away from you means.
Senden uzaklaşmasının anlamı bu.
How the hell could I, with you walking away like a goddamn crazy woman?
Sen deli gibi çekip gidersen nasıl olsun?
Now don't go walking away from me.
Kaçma benden.
- You get them stripes from walking away?
Sen rütbeni çekip giderek almadın değil mi çavuş?
Nobody's walking away.
Çekilmek yok.
I looked up and saw this man walking away.
Baktığımda adamın yürüyüp gittiğini gördüm. "
I've been walking away from things for a long time, ever since I couldn't walk away from him.
Tüm bunları geride bırakıp, uzun zamandır yürüyorum. O'nu geride bırakamadığım zamandan beri.
People are already walking away from me.
Herkes benden uzak durmaya başladı bile.
You just keep walking away.
Yürümeye devam et.
Don't you think I know what I'm walking away from?
Neyden kaçtığımı bilmediğimi mi düşünüyorsun?
Well, as a matter of fact we did see a couple of men - one black, one white - walking away as we approached.
Şey, aslında bir iki kişiyi gördük. Biri siyah, diğeri beyaz. Biz yaklaşınca gittiler.
There's no walking away, Larry.
Alıp başını gitmek yok, Larry.
I'm walking away.
Ben uzaklaşıyorum.
Oh, God, see, he's walking away.
Al işte, gidiyor.
There's no excuse good enough to justify walking away from a conversation with one of my relatives.
Akrabalarımdan biriyle olan bir diyalogdan ayrılmayı haklı çıkarabilecek herhangi bir bahane yok.
He's walking away fast.
Hızla uzaklaşıyor.
Walking away from $ 18 million, that's pain.
18 milyon Doları bırakıp gitmek, işte acı olan bu.
- You're gonna just keep walking away?
- Bundan kaçacak mısın böyle? - Üzgünüm.
Why are you walking away from me. coach?
Neden benden kaçıyorsun, Koç?
We're not walking away.
Bırakmayacağız.
I was walking by his house, and I saw some detectives taking him away.
Evinin önünden geçiyordum ve bir kaç detektifi, onu götürürken gördüm.
He'll be sent away to sea as a smooth-faced boy... and the next thing we know, he'll come walking in with a long beard and a parrot.
Onu temiz yüzlü bir çocuk olarak denize yollayacağız ve bir de bakmışız ki, uzun bir sakal ve bir papağanla geri dönmüş.
They robbed me blind and they're walking away.
Beni soyup dımdızlak bırfaktılar, şimdi de kaçıyorlar.
( Nelson ) Do you want to, uh, have me just walking up to the camera, or do you want to discover me here right away?
Kameraya doğru yürümemi mi istiyorsunuz, yoksa beni hemen şurada mı görüntülemek istiyorsunuz?
The last conversation I had with Derek was about walking on the moors like Heathcliff and Catherine, and I threw it all away for this.
Derek ile yaptığım son konuşmada Heathcliff ve Catherine gibi uçurumlarda dolaşmaktan bahsediyorduk ve bundan ne için vazgeçtiğime bak.
As they're walking back to their car, which is parked less than 10 yards away... they are attacked and robbed at gunpoint.
On metre uzaktaki arabalarına geri dönerlerken, silahlı saldırıya uğradılar.
You're walking away from history.
Tarihten!
I used to call it his Ashley Wilkes routine... that he would pull - where he was just this passive victim of circumstance, you know... in other people's desires... when really he was just trying to get away with whatever he could get away with... and walking all over people.
Ben buna "Ashley Wilkes" rutini diyordum. Yani başka insanların arzularındaki, belli koşullar altındaki pasif kurbanı oynuyordu. Her şeyden kurtulmaya çalışıyor ve insanlara kötü davranıyordu.
Would you mind walking me away from here?
Beni buradan götürür müsün?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]