Way i see it tradutor Turco
1,954 parallel translation
The way I see it, religions exist for one reason only.
Bana göre dinler sadece tek bir sebeple varlar.
The way I see it, I have someone who wants to marry me two times, and that's something, isn't it?
Benimle, ikinci kez evlenmek isteyen bir erkeğim var, diye düşünüyorum ve bu da bir şeydir, değil mi?
The way I see it, a friend is in trouble.
Onların nasıl bir şey olduklarını gördüm.
The way I see it... things are going to keep getting more and more out of control.
Gördüğüm şey... birşeylerin birikmeye ve giderek kontrolden çıkmaya başladığı.
From the way I see it, I pulled the trigger, but you loaded the gun.
Benim buradan anladığım kadarıyla, tetiği ben çektim, ama silahı dolduran sendin.
From the way I see it... I pulled the trigger... but you loaded the gun.
Benim buradan anladığım kadarıyla, tetiği ben çektim, ama silahı dolduran sendin.
Well,... the way I see it is, seeing as we're all going to be working together again soon,... we put all that shit behind us, right?
Şey, benim anladığım,... yakında tekrar beraber çalışacağımız ve,... tüm bu pisliği gerimizde bırakacağımız, doğru mu?
What about the way I see it?
Peki benim gördüklerim?
And the way I see it, if somebody has to die to preserve my way of life, that's the price of paradise.
Hayat tarzımı korumak için birilerinin ölmesi gerekiyorsa bu cennetin bedelidir.
You're the one that convinced me to stop selling crack but the way I see it, you owe me ten years of lost income.
Beni uyuşturma satmamaya ikna eden sen olmuştun ama şimdi görüyorum ki, bana 10 yıllık getirisini borçlusun.
The way I see it, there are several options to consider.
Seçmen için işte sana birkaç seçenek.
I'm gonna tell you right now, dawg, the way I see it, you're fucking lucky Katie was in town visiting, man,'cause she just bought you some time and saved you some broken bones, homie.
Bilmediğin bir şey var, it soyu, Katie seni ziyarete geldiği için g.tünden bal damlıyor eğer s.kimin tadına bakmasaydı bütün kemiklerini kıracaktım, adamım.
The way I see it, I think he could get a lot and I mean a lot of things on camera.
Bu gördüğümüz şeyden bence onda bolca var. ... kameraya yansıyabilecek bir sürü şeyden bahsediyorum. - Evet biliyorum.
But the way I see it, you are as much of a hero as he's ever been.
Ama bana göre sen ondan daha da kahraman birisin.
The way I see it you're either burglars or trespassers.
- Sadece ziyaret. - Zannımca, ya hırsızsınız ya da meskene tecavüz ediyorsunuz.
The way I see it they'll have another inquiry.
Gördüğüm kadarıyla yeni bir soruşturma açacaklar.
The way I see it, they're lucky.
Benim bakış açıma göre şanslılar.
Look. The way I see it, we have two options.
Benim açımdan iki seçeneğimiz var :
That's not the way I see it.
Ben böyle görmüyorum.
The way I see it...
Anladım...
The way I see it, we got one shot at surviving.
Gördüğüm kadarı ile bundan kurtulmanın tek bir yolu var.
The way I see it, the band gets back together, everybody makes a lot of money, everybody's happy.
Gördüğüm kadarıyla grup yeniden toplanıyor. Herkes para kazanıyor. Herkes de mutlu.
The way I see it bad things happen, and you deal with them.
Durumunu anlıyorum. Kötü şeyler olur ve onlarla başa çıkmaya çalışırsınız.
Wonderful. I love stories. Yeah, but, see, it's the kind of story that's best told on the way up to Orlando.
Evet, ama.. bak, bu en iyi Orlando'ya giderken anlatılacak tür bir hikaye.
Yes, by the way, until the divorce is final I'd prefer it if you didn't see them.
Evet, bu arada boşanma davası sonuçlanana kadar onları görmeni istemiyorum.
But as you can see, I'm pretty comfortable with my life the way it is.
Ama gördüğün gibi şu anki hayatımdan oldukça memnunum.
I can see why she felt the way she did about it here.
Büyükannemin burası hakkındaki hislerine şaşmamalı.
If I see a way to win, I'm gonna take it. And so I sold five million dollars of wrapping paper to the military.
Böylece, orduya beş milyon dolarlık kap sattım ve satışı Cynthia adına yaptım.
Can't remember which way to go until I see it, but I'm pretty sure we're almost there.
Görene kadar hangi yoldan gideceğimizi hatırlamıyorum ama çok yakınlaştığımızdan emin gibiyim.
If this is the way that you lied to Lex, then I can see how it pushed him over the edge.
Eğer Lex'e söylediğin yalanlarda böyleyse onun neden böyle biri olduğunu anlayabiliyorum.
I'm just starting to meet people, and I see you're at... at Taylor-Hammond in Houston, which is good, because it may be a while before I figure out exactly which way I'm gonna go with this position.
İş görüşmelerine yeni başladım. Siz.. .. Houston'da Taylor-Hammond'da çalışıyorsunuz.
All I can say is that if Miss Dunn was on her way to see me on the last day of her life, I most certainly wish that she had made it.
Eğer hayatının son gününde Bayan Dunn beni görmeye gelmeyi planlamışsa keşke gelebilseymiş.
Way I see it, I owe you one.
Olaya benim tarafımdan bakarsak da, sana borçluyum.
I'm starting to see it in a whole new way.
Artık olaya farklı bir bakış açısıyla bakıyorum.
The way i see it is, As soon as that car pulls out for l.A. Tomorrow, I'm officially an adult,
Gördüğüm kadarıyla bu araba yarın Los Angeles yoluna çıkar çıkmaz resmen bir yetişkin olacağım ki bu da demek oluyor ki, bundan sonra düşünmeden davranmak ve tartları kürekle mideye indirmek yok.
Guys, I've been thinking it over and over and I can't see any way out of this.
Düşünüp duruyorum ama... bundan kurtulmanın yolunu bulamıyorum.
Oh, Thomas I see now what it takes for a man to make his way in this world.
Ah Thomas! Bu dünyada yer edinebilmek için bir insanın nelerden feragat etmesi gerektiğini şimdi anlıyorum.
We were just dropping Nate off - just a way to say thank you for chatting to us about his big brother - and I thought it wouldn't hurt to see if you were free today to answer some questions.
Biz sadece Nate'i getirmiştik. Ağabeyin hakkında bizimle... Sohbet ettiğin için sana teşekkür etmeme izin ver.
I doubt the boys in suitswould see it that way.
Takım elbiseli çocukların bu şekilde göreceğinden şüpheliyim.
I mean, he used to see the world exactly the way I saw it. He just doesn't anymore.
Yani, önceleri dünyayı aynen benim gibi görürdü artık görmüyor.
He used to see the world exactly the way I saw it.
Eskiden dünyayı benim gibi görürdü.
He used to see the world exactly the way I saw it.
Bir zamanlar dünyayı benim gördüğüm gibi görürdü.
I don't see any way around it.
- Başka bir yol görmüyorum.
I'd kick you up to a suite, but I want Don to see the way this works for most people. - It's lovely.
Sizi bir süite yerleştirirdim ama Don'un çoğu müşterinin göreceklerini görmesini istedim.
In fact, when the Greeks, in these early times, think about their gods, one way of trying to understand it is that they see their gods as being a lot like you and I, just really, really big.
Aslına bakarsanız, Yunanlılar ilk zamanlarda tanrılarını düşünürken, onları anlayabilmek için onların da kendileri gibi, fakat çok daha büyük olduklarını düşünmüşlerdir.
I didn't see it that way.
Her şey mümkündür. Bunu düşünmemiştim.
I'm on way to Spain, I thought it'd be nice to see you.
- İspanya'ya gidiyordum. Seni görmek iyi olur diye düşündüm.
The way I heard it, kids can only see people like me for a year, maybe a year and a half.
Duyduğuma göre çocuklar benim gibi olanları yalnızca 1-1.5 yıl görebilirmiş.
She sees the world one way, I see it the other way.
O dünyaya farklı bakıyor, ben farklı.
When I step at the line, I see everything happening way before it happens.
Sahaya adımımı attığımda her şeyi olmadan önde görürüm.
Get it? If I ever see you around the neighborhood, you'll have a one-way ticket to Benin.
Tekrar yakalanırsan, hapse girer ve Benin'e tek yön bilet alırsın.