We're walking tradutor Turco
739 parallel translation
If you think any of us like walking up and down all day, carrying signs and worrying how we're going to eat the next day, you're crazy.
Bizim her Allah'ın günü pankart taşıyıp yarın ne yiyeceğimizi düşünmekten keyif aldığımızı sanıyorsanız aklınızı kaçırmışsınız demektir.
Just as if we're walking on air.
Tıpkı havada yürüyormuşuz gibi.
Sometimes I dream we're out walking in the woods, and, primroses are out.
Bazen ormanda el ele yürüdüğümüzü hayal ediyorum... birbirimize sözler vererek.
Can't you see what we're walking out on?
Neyin üstünde yürüdüğümüzü göremiyor musun?
Sure as we're walking on the "Graza", Dodge.
Graza'nın üzerinde yürüdüğümüzden emin olduğum kadar. Bu taraftan.
How do we know whether they're really walking'around in our clothes? .
Bizim kıyafetlerimizle dolaştıklarını nereden bileceğiz?
We're a right pair walking together.
Biz çok iyi bir çiftiz.
We're walking.
Yürüyeceğiz.
It's quiet and murky but we're walking through a dark and fragrant forest.
Sessiz ve karanlık ama... hoş kokulu ve loş bir ormanda yürüyor gibiyiz.
- No, we're walking.
- Hayır, yürüyoruz.
So we're walking home?
Yanlış anlamadıysam, eve yürüyerek gidiyoruz, değil mi?
We're walking through.
İçinden geçiyoruz.
We're sure someone's walking on the deck.
Birileri var sanki güvertede.
We're walking on dust.
Toz üzerinde yürüyoruz.
But we're walking in tall cotton, Boy.
Ama biz başı dik dolaşıyorduk, Evlat.
We're walking from here.
Burada iniyoruz.
We're walking what's left of our wits. Pay no attention.
Zeka ve nüktecilikten kalanları hayata geçiriyoruz.
We're walking along a pretty boulevard.
Güzel bir bulvar boyunca yürüyoruz.
We're walking to Le Lavandou and there we call our wives.
Sahil boyunca, Lavandou'ya kadar yürüyeceğiz, ve bir postane bulup, karılarımıza telefon edeceğiz.
We can't tape it, we can't type it, we can't scratch it down with a pencil, So we're gonna tell it to you. You're gonna be our walking diary.
Daktilo edemeyiz, kaydedemeyiz, kalemle yazamayız bu yüzden biz de sana anlatacağız.
You tell them we're walking out.
Onlara söyle çekip gidiyoruz.
We're walking into trouble.
Başımız belada.
But it struck me that, when we're out walking and you're so nervous, what if we saw her flirting with some guy?
Sonra aklıma, ikimiz birlikte yürürken bile senin sürekli gergin olman geldi. Karının onunla bununla gezip tozduğunu duyunca ne yapacağını merak ettim?
''Yet when we're walking together
" Ama birlikte elele yürürken
We're walking along the railings.
Parmaklık boyunca yürüyoruz.
This is all my property we're walking on.
Bastığın her yer benim malım.
WE'RE WALKING CORPSES.
Cesetlerimizi yürütüyoruz.
- And we're walking!
Zıplayan duvarı aşacak.
We're walking right into a Cylon city.
Doğrudan Cylon şehrine gidiyoruz.
I We're flyin', not walking
Yürümeyiz, uçarız
- We're walking across the market.
- Markete doğru yürüyoruz.
I mean, we're just walking around in some kind of fog. I think we're all in a trance.
Sanki bir sisin içerisinde yürüyor gibiyiz.
We're walking around like zombies.
Sanki hepimiz transa geçmişiz.
Hey, we're walking.
Hey, yürüyoruz.
At least one of them should be outside walking back and forth but they know we're inside having'a shower.
En azından birisi dışarıda ileri geri volta atacaktır ama bizi içeride duşta diye bilecekler.
And on the beach at sunset When we're walking hand in hand
Ve kumsalda gün batımında El ele yürürken
We're walking to get lunch, so we can clear this up on the way.
Yemekte değiliz. Yemeğe doğru yürüyoruz. Bu konuyu yolda halledebiliriz.
Because we have a murder to report... and we're walking in circles, wasting our time.
Çünkü bildirmemiz gereken bir cinayet var ve daireler çizip durarak zaman kaybediyoruz.
SINCE WE'RE TALKING ABOUT POINTS I WANT TO BRING UP WALKING.
Pekala, hazır puandan bahsediyorsak yürüyüşe de kızmanızı istiyorum.
Looks like we're walking now, too.
Görünüşe göre artık bizde yürüyeceğiz.
We're walking right above...
Şu anda tam onun...
- No, we're walking in backwards.
- Hayır, arka tarafa yürüyoruz.
We're walking along in the moonlight.
Ay ışığında yürüdük.
Thanks to your restored memory and a bit of good luck, we're walking the streets of San Francisco
Hafızanın geri gelmesine ve şansımıza teşekkürler. San Fransisco sokaklarında yürüyerek bir çift kambur balina arıyoruz.
We're walking along...
- Veya yürürken...
But I would appreciate that you not act like a walking hard-on while we're working together.
Ama birlikte çalışırken azmış bir şekilde olmamanı tercih ederim.
We're walking.
Yürüyoruz.
We gotta work on the way you're walking.
Şu yürüyüş tarzını biraz değiştirmemiz gerekiyor.
You always want to sit down when we're on the street... and now you're walking around the place.
Sokaktayken hep oturmak istedin. Şimdi de etrafta yürüyorsun.
We're walking.
- Fender'in botu var.
As long as we're not walking, man.
hey biz yürümedigimiz sürece kimin umurunda adamım.
walking 227
walking around 36
walking away 24
we're 1906
we're here 1469
we're good 1678
we're not friends anymore 25
we're just friends 257
we're in this together 190
we're late 319
walking around 36
walking away 24
we're 1906
we're here 1469
we're good 1678
we're not friends anymore 25
we're just friends 257
we're in this together 190
we're late 319
we're screwed 280
we're going shopping 19
we're back in business 45
we're sorry 376
we're going out tonight 29
we're not gonna make it 79
we're good friends 31
we're done here 458
we're not together anymore 25
we're going to be late 92
we're going shopping 19
we're back in business 45
we're sorry 376
we're going out tonight 29
we're not gonna make it 79
we're good friends 31
we're done here 458
we're not together anymore 25
we're going to be late 92