We get there tradutor Turco
9,039 parallel translation
What if we get there and there's nothing?
- Ya oraya gittiğimizde hiçbir şey yoksa?
When we get there, we will need to deal with the first dark one. The one who wore the mask?
Oraya vardığımızda ilk Karanlık Olan'la uğraşmak zorunda kalacağız.
When we get there, Happy, you mix the hydrogen peroxide with the yeast while Cabe and I run do the service road to the morgue's exterior access door, which will open once that pipe explodes.
Oraya vardığımızda, Happy sen, biz Cabe'le servis yolundan boru patlayınca açılacak morgun dış erişim kapısına giderken Hidrojen Peroksidi mayayla karıştıracaksın.
- I'll shoot you a text when we get there.
- Vardığımız zaman haber veririz.
You'll know when we get there.
Gittiğimizde görürsün.
So, maybe before we get there, we can put a false shell around the interior?
- Acaba oraya gitmeden önce... sahte bir kabın içine mi yerleştirsek acaba?
We could just shoot the guy when we get there.
Vardığımızda ancak adamları vurabiliriz.
But you can I.D. him once we get there.
Ama gittiğimiz yerde onu teşhis edebilirsin.
I need to look at the materials while we get there.
Yolda belgeleri gözden geçirmeliyim.
When we get there, we will find out.
- Oraya gidince anlarız.
Have your officers secure the vehicle and stand down until we get there.
Memurlarınız aracı güvene alsın ve biz gelene kadar beklemede kalın.
And we can't go back out there because the Sandmen will get us.
Ve geride dönemeyiz çünkü Sandmen'e yakalanırız.
We got to get in there now, boss.
Hemen içeri girmemiz gerek patron.
You still think we can get back there, to Storybrooke and some white-picket-fence life?
Hâlâ Storybrooke'a dönüp toz pembe bir hayat yaşayabileceğimize inanıyor musun? Evet.
Go, go, go. We'll get over there if we can.
Biz de yetişebilirsek geliriz.
Okay, okay, before we light up the town, Mike, get down there.
- Ortalığı ayağa kaldırmadan önce Mike, sen bir gidip bak.
Wait a second. A fuse just sparked. We got to get'em out of there.
Bir kıvılcım ateşlendi onları oradan çıkarmalıyız.
Crane! We got to get them out of there.
Onları çıkarmamız lâzım.
I missed how we get them down there in the first place.
Yeraltına nasıl çekeceğiz peki?
There's something very wrong with him. We need to get everyone out of here.
Adamda yanlış olan bir şeyler var, herkesi buradan çıkarmalıyız.
We go in hard and fast, grab Jenny, get the Eye out of her, and get the hell out of there.
İçeri girip Jenny alacağız, Göz'ün enerjisini yok edip buradan gideceğiz.
We have to get out there and help him.
Neden kimse beni durdurmak için bir şeyler yapmıyor?
How do we know he'll get there in time?
Sanki ona ulaşıp dokunabiliyorum.
If we get to that point, there's two of us and we're done.
Dagur'un son gördüğü yüz benimki olsun istiyorum.
When we get up there, are we gonna find the dead body of Layla Sarkissian?
Oraya gittiğimizde Layla Sarkissian'ın ölü vücudunu bulacak mıyız?
If we can get to my boat, there's a- -
Eğer tekneme gidebilirsek...
- And we gotta get there early
- Erken gitmeliyiz çünkü...
- Great. Now let's get out there and tell all those garbage rat bastard sons of bastards what we really think of them, once and for all.
Şimdi dışarı çıkıp o çöplük faresi piç kurularına ne düşündüğümüzü kesin bir dille söyleyelim.
Get new papers, we'll see you there.
Yeni belgeler çıkart. Orada görüşürüz.
But how we're going to get there isn't a mystery.
Ama o safhaya nasıl ulaşacağımız açık.
Okay, so how are we gonna get there?
Tamam, oraya nasıl gideceğiz?
I promise you that there is nothing that we can do until we get what we need from Lance and Curtis.
Seni temin ederim ki Lance ve Curtis'ten istediklerimizi alana kadar yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
While they work to get the staff away from Savage, we need to know everything there is to know about him.
Onlar Savage'den asayı almanın yollarını araştırırken biz de onun hakkında bulduğumuz her şeyi öğrenmeliyiz.
We had to tranquilize them just to get them out of there, but they were all back this morning like they never left.
Onları çıkarabilmek için uyutmak zorunda kaldık ama bu sabah hepsi geri dönmüştü. Hiç gitmemişler gibi.
We got to get him out of there.
Onu derhâl oradan çıkarmalıyız.
Is there any way he can get us the data so that we can start... I got a 22-year-old kid trapped in a maximum security prison with a target on his back, and you want to talk to me about that case? !
O veriye erişip bizi sonuca ulaştıracak herhangi bir yol... 22 yaşında bir çocuk yüksek güvenlikli bir hapishanede, ölüm tehlikesiyle yüz yüze mahsur kalmış durumda ve sen hala vakayla ilgili mi konuşmak istiyorsun?
If there's a chance this woman can get us some information, then we need to take it.
Eğer bu kadının bize bilgi ulaştırma şansı varsa bu şansı kullanmamız lazım.
Yeah, and number one on the list is if you think that Hardman's really going after Nader Communications, then we need to get over there and warn them.
Evet, eğer Hardman'ın Nader İletişim'in peşinden gideceğini düşünüyorsan istede birinci sırada o var. O zaman oraya gidip onları uyarmamız gerek.
We gotta get over there and see if he recognizes me.
Hemen oraya gidip beni hatırlayacak mı görmemiz lazım.
We do not have enough gas to get far enough away, and I do not want to get caught out there in the open.
Yeterince uzaklaşabilecek yakıtımız yok. Ayrıca dışarıda onlara yem olma niyetim de yok.
I mean if we're lucky enough, there's enough circuitry left that we could reorient one of these dishes and get another satellite going here. But see.
Eğer şanslıysak devre parçaları sağlamdır ve bu çanaklardan birinin yönünü değiştirip bir başka uyduyu yakalayabiliriz ama bakalım...
There's no way we're gonna get a subpoena for city hall based on hearsay told to a not-blind priest from a pathological liar.
Belediye binasını için arama emrini kör olmayan bir rahip ve patalojik yalancının dedikleriyle çıkartamayız.
I just figured we'd go over there and get good and drunk.
Gideriz ve güzelce bir sarhoş olup geliriz.
All those people- - there's no way we get in there and into the tunnel without getting caught.
- Onca insan varken yakalanmadan tünele girip çıkmamızın mümkünü yok.
Well, you eloped and we didn't get a chance to throw you a bachelor party, so there's a van downstairs and we're here to take you to a surprise location for the weekend.
Aşağıda bir kamyonet bekliyor. Seni hafta sonu için sürpriz bir yere götüreceğiz.
With her political connections, there's a very strong possibility we won't get another chance at her. All right.
Siyasi bağlantılarından dolayı ona karşı başka şansımız olmayabilir.
We got 50 photographers out there just dying to get a picture of a white cop in between two black men he shot.
Dışarıda vurduğu iki siyahi adam arasındaki beyaz polisin fotoğrafını çekmek için canını verecek 50 fotoğrafçı var.
- Yes. We have to get there before 4pm.
Saat 4'ten evvel orada olmalıyız.
What if those muggers kill someone else and we don't get there in time either?
Ya o soyguncular tekrar birini öldürürlerse ve biz yine yetişemezsek?
Then we need to get in there A.S.A.P.
- April, beni dinle.
So, how do we get in there?
Oraya nasıl gireceğiz o halde?
we get 63
we get it 501
we get married 18
we get along 19
we get caught 17
we get in 29
we get that 26
we get out 29
we get out of here 18
get there 58
we get it 501
we get married 18
we get along 19
we get caught 17
we get in 29
we get that 26
we get out 29
we get out of here 18
get there 58
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48