English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / Windowsill

Windowsill tradutor Turco

151 parallel translation
They're on the windowsill.
Pencerenin yanında duruyorlardı.
On the windowsill you left four infinitesimal pieces of ash from a particularly revolting kind of tobacco which you were known to use.
Pencere pervazında, dört küçük sigara külü bırakmışsın. Tiksinç ve seninle özdeşleşmiş ucuz marka bir tütünün külleri.
I figured from the windowsill to the roof below there's just about a couple of yards.
Pencereden çatıya 2 metreden az var. Filippucci?
January, higher still To the parlor windowsill
Ocak, daha yüksekte pencere eşiğine dayanır
I didn't even kiss him when I arrived, for I knew just by his lighted cigarette on the windowsill that he had been watching for me and was only pretending to be busy.
Yanına gittiğimde onu öpmedim bile. Pencere eşiğindeki yanan sigaradan... gelişimi beklediğini ama çalışıyormuş gibi yaptığını anlamıştım.
Well, I never heard of anyone getting to sleep on a windowsill.
Pencere pervazında uyuyan birilerini daha önce hiç duymamıştım.
Next, he climbed up the ladder and got on the windowsill.
Sonra merdivene tırmanıp, pencere eşiğine çıkmış.
So he decided to come down, but the windowsill was very narrow.
Ve aşağı inmeye karar vermiş ancak pencere eşiği çok darmış.
So he reached across, but he slipped off the windowsill... and fell down and broke his neck.
Boruya erişmiş ancak pencere eşiğinden kaymış ve aşağı düşerek boynunu kırmış.
I'd change diapers on the windowsill.
Bebeğin bezini de pencere pervazında değiştiririm artık!
Blowing against the window, it would have caused the body to fall which had been Positioned Precariously on the windowsill.
Pencerenin karşısından esen havayla ceset düşecekti çünkü ceset orada emanet duruyordu.
The snow had built over the windowsill... enclosing the windows... cutting off all the white light.
Pencerenin önünde biriken kar camları kapatıyor bütün beyaz ışığı kesiyordu.
People in private, pigeons on the windowsill the actors being paid backstage
Saklı kişiler, pencere denizliğindeki güvercinler kuliste ödeme yapılan oyuncular.
And... If those two are still waiting for me by the windowsill...
Bir de pencere önünde beni bekleyen şu iki adamın fikrini de değiştirebilirler.
- Or maybe on the windowsill?
Pencerenin önüne de koyabiliriz.
You're like bread on a windowsill.
Pencerenin kenarında duran para gibisin.
The man left it sitting on his windowsill.
Adam keki pencere eşiğine koymuş.
But she is 8 and you're 38, and that cat's tracks were on her windowsill in Polly's blood.
Ama o 8 yaşında, sense 38 ve kedinin izleri onun penceresinde, üstelik Polly'nin kanıyla.
He and his men made an extensive search of the building they found a bloodstain upon the windowsill.
O ve adamları binada ayrıntılı bir arama yaptılar ve pencere eşiğinde bir kan lekesi buldular.
He lifts the body, carries it across the room, forces it through the open window, hence the abrasion, blood upon the windowsill, he releases it into the river...
cesedi ortadan kaldırdı, oda boyunca taşıyıp, açık pencereden aşağı zorladı, burada pencere kenarına, kan bulaştırdı, sonra da nehre attı...
We found blood on the windowsill.
Penverece eşiğinde kan lekesi bulduk.
- Your windowsill hurts.
- Pencere eşiğin acıtıyor.
Do we put the candles on the windowsill?
Mumları denizliğe mi koysak?
Well, including the windowsill... four.
Pencere pervazı da dâhil dört.
It's cooling on the windowsill.
Cam kenarında soğuyor.
And I could just picture your arteries, you know, the plaque building up like... layers of paint on an old windowsill.
Atardamarın gözümde canlanıyordu. Yağ tabakaları, pencere dibindeki boya katmanları gibi tıkar onları.
"Like layers of paint on an old windowsill."
"Eski bir pencerenin dibindeki boya katmanları misali."
I've got some ice cream on the windowsill.
Pencerede dondurma var.
I grow it on my windowsill.
Balkonumda yetiştirdim hepsini.
Nothing left but some damn rocks on a windowsill.
Hiçbirşey bırakmadan sadece pencere kenarındaki bir kaç taş dışında.
I was sleeping on the windowsill, waiting for Prince Cornelius to come.
Pencerenin kenarında uyumuş Prens Cornelius'un gelmesini bekliyordum.
When I was a kid, a baby bird fell out of a nest and landed on the windowsill next to my bed.
Çocukken, yavru bir kuş pencereme çarpıp yatağımın kenarına konmuştu.
And you were like- - You were like a piece of rotting fruit on a windowsill.
Sen de pencere kenarında çürüyen bir meyve gibiydin.
Superintendent, I was just - uh, just stretching my calves on the windowsill.
Müfettiş, ben sadece kaslarımı gevşetiyordum.
A saint in every windowsill snoring 10 to the dozen too.
Her camda azizlere ait heykeller vardı.
Well, there's nothing corny about fresh-faced youngsters skipping to school... scraping knees and spelling bees... and pies cooling softly on the windowsill. [Chuckles]
Gençlerin okulu kırmasından daha demode bir şey olamaz. Okuma yazma öğrenen çocuklar. Pencerede soğuyan turtalar.
There's a strange white bird on my windowsill.
Pencerem de beyaz garip bir kuş var.
The vase on the windowsill has gone too.
- Pencerenin yanındaki vazo da kırıldı.
The windowsill.
Pervaz.
- Yeah. But I put a hair on the windowsill.
- Evet, ama pencerenin pervazına saç teli yerleştirdim.
'There was a rustling as a flapping of wings and a falcon flew to the windowsill.
" Kanat çırpıntısı gibi bir hışırtı sesi çıktı ve bir şahin pencere pervazına uçtu.
Someone left fresh cut flowers on my windowsill this morning.
Birisi bu sabah pencereme taze çiçekler bırakmış.
On the windowsill
Pencerenin eşiğinde
Windowsill.
Pencerenin kenarındaydı.
Back around 1840... the great pie known as America... was still cooling on the windowsill... and everybody headed west for a slice.
1840 tarihlerinde, Amerika Büyük Pasta olarak bilinirken deniz kenarında hava hala soğuyordu ve herkes payına düşeni almak için Batıya doğru yola çıkmıştı.
There's an extra key on the windowsill in the hallway, the landing outside the door.
Koridordaki pencerede fazladan bir anahtar var, kapının ordaki.
THERE WAS A SPIDER ON THE WINDOWSILL, AND I JUST FORGOT I HAD THE DOUGHNUT, THAT'S ALL.
Pencerenin eşiğinde bir örümcek vardı, ve çöreğimi orada unutmuştum, hepsi bu.
"l sit alone at my windowsill."
"Oturuyorum tek başıma Pencerenin pervazında."
"One jealous snake on a windowsill."
"Bir kıskanç yılan. Pencerenin pervazında."
And I saw there was jagged glass at the bottom of the windowsill.
Pencere pervazının altında kırık cam parçaları gördüm.
150 ) } The cruel angel's thesis 150 ) } Madobe kara yagate tobidatsu you will take flight from the windowsill
Eğer hatıralarındaki ibadet yerine ihanet edersen.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]