You haven't told her tradutor Turco
238 parallel translation
You've told your boyfriend all about us. - Haven't you?
- Erkek arkadaşına her şeyi anlattın değil mi?
You haven't told him everything yet, have you?
Ona henüz her şeyi anlatmadın değil mi?
I haven't told you because your aunt told me not to say anything. But Tae Gong Shil came to see you every day that you were in the hospital.
Halan söyleme dediği için çenemi tuttum ama sen hastanedeyken Tae Gong Shil her gün geldi.
But Dr. LeBarron, you haven't told us what to do for her.
Ama Doktor, bize ne yapacağımızı söylemediniz.
- Haven't you told her?
- Ona söylemedin mi?
- Haven't I told you about her? - No!
- Sana ondan bahsetmemiş miydim?
- Oh, Maud, you haven't told her.
- Maud, söyledin mi?
You still haven't told me her name, Brad.
Bana hala onun adını söylemedin, Brad.
You haven't told me everything.
Baylar, bana her şeyi anlatmadınız.
- You haven't told her anything?
- Hiç bir şey söylemediniz mi? - Henüz söylemedim.
You haven't told everything.
Her şeyi anlatmadın.
She told me... that you and her haven't made it together... for over a year.
Bana dedi ki bir yıldan fazla süredir birlikte olmamışsınız.
She knows you are a doctor, but i haven ´ t told her about you special field of study.
Doktor olduğunuzu biliyor ama uzmanlık alanınızı söylemedim.
I haven't told her what you told me.
Yani bana anlattıklarını ona anlatmadım.
I haven't told you everything... that I wanted to and ought to tell you.
Sana her şeyi anlatmadım. Anlatmak istediğim ve anlatmak zorunda olduğum şeyleri anlatmadım.
You guys have screwed her nine times... and you haven't even told me?
Dokuz defa düdüklediniz ama şimdiye kadar bana söylemediniz ha?
You haven't told her about us, have you?
Ona bizden bahsetmedin değil mi?
You haven't told me everything.
Bana her şeyi anlatmadın.
Look, man. It's like I told you. He borrowed the car yesterday morning and I haven't seen him since.
Bak ahbap her şeyi anlattım sana dün sabah arabamı istedi benden.
I take it you haven't told her yet.
Ona henüz söylemedin herhalde.
You haven't told her, have you?
Ona hala söylemedin mi?
You haven't told her everything, have you, Dad?
Ona her şeyi anlatmadın, değil mi, baba? Şey, hayır.
But you haven't told us anything about her condition.
Durumu hakkında bize hiçbir şey söylemediniz.
But you haven't told her to dump her kid.
Ama ondan çocuğunu terk etmesini istemedin.
How would she know about that unless you've told her. I haven't told her.
- Sen söylemediğin sürece nereden bilecek?
You haven't told her?
- Daha ona söylemedin mi? - Hayır.
- You haven't told her yet?
Yani daha ona söylemedin mi?
Yeah, terrific, Walter. But you haven't told me how we're gonna get her back.
Ama kızı nasıl geri alacağımızı anlatmadın.
What do you mean you haven't told her?
Söylemedim de, ne demek oluyor?
! Haven't I told you about the evils of drink?
İçkinin her kötülüğün anasını olduğunu ben sana söylememiş miydim?
Well, I... I haven't exactly, uh, told her that I I know who she is, you see.
Kim olduğunu bildiğimi söylemeye emin değilim.
- You mean you haven't told her?
- Yani ona daha söylemedin mi?
- You haven't told her?
- Ona söylemediniz mi?
You still haven't told her.
Ona hala söylememişsin.
- So why haven't you told her?
- Peki ona niçin söylemediniz?
You haven't told her have you?
Ona söylemedin, değil mi?
- You haven't told her?
- Ona söylemedin mi?
- You haven't told her.
- Ona anlatmamıştın.
Now I'm the head barman, which means that I get to do whatever I like to do, and you get to do whatever I tell you to, so you can forget what those people told you upstairs, you haven't got a week to get used to it,
Ben baş barmenim, size söylediğim her şeyi yapmak zorundasınız. Üsttekilerin sana söylediklerini unut. Bir hafta içinde ya bana uyacaksın ya da unut bu işi.
You're good friends, you meet, but you haven't told her how you feel
Oldukça iyi arkadaşsınız, birlikte takılıyorsunuz. Ama ona ne hissettiğini daha söyleyemedin.
If you love Pooja so much. why haven't you told her?
Sameer, Pooja'yı bu kadar çok seviyorsan, neden hala söylemedin?
You haven't told her that you're working on this, have you?
Hâlâ ona bu konu üzerinde çalıştığını söylemedin değil mi?
Lewis, haven't I always told you what a vigorous lover you are?
Lewis, her zaman sana dinamik bir aşık olduğunu söylemiyor muyum?
Nothing you haven't already told her twice.
Zaten iki kez söylediğin hiçbir şey.
Jack, he knows everything about me, things that I haven't even told you.
Jack, bu adam benimle ilgili her şeyi biliyor. Sana bile söylemediğim şeyleri.
You haven't told her that now she has her own money for school... - and to go to Europe... - Stop.
Ona artık kendi parası olduğunu, okulu kendi imkanlarıyla bitirebileceğini Avrupa'ya gidebileceğini söylememişsin.
In case I haven't told you this.
- Her ihtimale karşı söylemediysem ;
You haven't told her?
Daha söylemedin mi?
You haven't told her?
- Meyve suyu barında mı oturacaksın?
You haven't told her?
Ona söylemedin mi?
You have told her the truth... haven't you, Fox?
Ona gerçeği söyledin değil mi, Fox?
you haven't heard 102
you haven't seen anything yet 23
you haven't 508
you haven't answered my question 48
you haven't got a clue 16
you haven't changed 146
you haven't aged a day 18
you haven't seen it 31
you haven't read it 20
you haven't changed one bit 17
you haven't seen anything yet 23
you haven't 508
you haven't answered my question 48
you haven't got a clue 16
you haven't changed 146
you haven't aged a day 18
you haven't seen it 31
you haven't read it 20
you haven't changed one bit 17
you haven't done anything 29
you haven't changed at all 45
you haven't changed a bit 111
you haven't told him 20
you haven't forgotten 24
you haven't seen her 22
you haven't seen him 26
you haven't got a chance 16
you haven't done anything wrong 29
you have a wife 48
you haven't changed at all 45
you haven't changed a bit 111
you haven't told him 20
you haven't forgotten 24
you haven't seen her 22
you haven't seen him 26
you haven't got a chance 16
you haven't done anything wrong 29
you have a wife 48