You meant tradutor Turco
9,328 parallel translation
You have been bumped to number two, so thank you for destroying that stupid ascendant, and I hope you meant what you said, that there's no way to get out of that prison world.
Bu yüzden o aptal Yükselticiyi yok ettiğin için sağ ol. Umarım o evrenden çıkış yolu yok derken doğruyu söylemişsindir.
That's what you meant.
Böyle demek istedin.
I know what you meant.
- Ne dediğini anlıyorum.
- I know what you meant.
- Ne demek istediğini biliyorum.
I wasn't sure how much you meant it.
O zaman söylediğinizde pek emin olamamıştım.
That's what you meant, isn't it?
Demek istediğin buydu, değil mi?
I take it as a compliment, but I don't think you meant it that way.
Ama bunu bir iltifat olarak alıyorum ama o şekilde demek istediğini sanmıyorum.
Uh, I think you meant Hulk and Thor.
Sanırım Hulk ve Thor demek istedin.
That's what I thought you meant when you said she was leading a double life.
İkili bir hayat sürüyor dediğinde kastettiğin bu olduğunu sanıyordum.
I thought when you said you had a drink in the middle of the night, you meant in your kitchen.
Gece içiyorum dediğinde ben mutfakta falan içtiğini düşünmüştüm.
I meant, why did you bring me here?
Beni neden buraya getirdiniz?
So you're telling me that those seizures that we had when we said "the pink stars are falling..." meant that we were prophesying the end of the world?
- Yani nöbet geçirdiğimizde "Pembe yıldız yağıyor" dediğimiz zaman dünyanın sonunu mu tahmin etmiştik?
I just think you guys are meant for each other.
Bence tam birbiriniz içinsiniz.
It's a shame we'll never meet, but these recordings are meant to guide you, to help you and your parents, Barbie and Eva, usher in a new generation... the next kinship... with you as its queen.
Hiç tanışamayacak olmamız üzücü lakin kayıtları sana yol göstermesi için sen ve ebeveynlerin Barbie ve Eva'ya yeni jenerasyona başlarında kraliçe olduğun yeni yakınlığa öncülük etmeniz için yapıyorum.
While they're meant to be with each other, I've always seen you... with many mates.
Beraber olmak onların kaderiyken, ben seni her zaman birçok farklı eşle gördüm.
I think if you're meant to be king, you wouldn't feel that way.
Yani, kral olmaktan bahsediyorsan, böyle hissetmemen gerekir.
Oh, sorry, I never know what you're meant to call them, uh, these days.
Özür dilerim, bugünlerde onları ne şekilde ifade ediyorsunuz hiç bilmiyorum.
It meant a lot when he said it, you know?
Söylediğinde çok anlam ifade ediyor, Anlıyor musunuz?
'He was my cat, you see,'and he meant the world to me.
'O benim kedimdi, anlıyor musun? Ve o benim tüm dünyamdı.'
And if that's not what you're meant to do here, then I'm sorry.
Burada yapmak istediğiniz bu değilse, o halde üzgünüm.
No, I meant what do you think'll happen to me?
Hayır, sence bana n'olur demek istedim.
When you said that Henry and Katrina's death meant that you were alone.
Henry ve Katrina'nın ölümünden sonra yalnız kalmadın.
It's meant to send you a bit trippy, like mushrooms.
- Ne olduğunu biliyor musun? - Az biraz uyuşturucu kafasında, mantarlar gibi.
I meant to warn you.
- Seni uyarmak istemiştim.
You're meant to know me as I truly am.
Beni böyle bilmen senin için daha hayırlı olur.
I have faith, because He meant for me to come here to find what I'd lost, to find you.
Benim imanım var çünkü beni buraya gelip, kaybettiğim bir şeyi, seni bulmamı istedi.
No, I meant, "All right, I'll come with you."
Pekâlâ sizinle geliyorum, diyecektim.
We were meant to work together, but I left you.
Birlikte savaşmak için yaratıldık ama ben seni terk ettim.
No, I meant with you.
Hayır, ben seni sordum.
If I mean something to you, if what we... if what we had meant anything at all, you'll do this for me.
Demem o ki eğer seninle yaşadıklarımızın bir anlamı varsa... yani senin için onlar bir şey ifade ediyorsa, bunu benim için yaparsın.
Oh. You thought we meant real pie, didn't you?
Gerçek turtadan bahsettiğimizi sandın değil mi?
I meant the thing with the-the Russian Intel, when you and... you and Fornell were at the, uh, cabin.
Rus istihbaratı olayında Fornell'le kulübede yaşadıklarınızı kastetmiştim.
I-I think she meant to give it to you.
Sanırım sana vermek istemiştir.
Caleb, when my mom invited you to spend the night, she meant to sleep.
Caleb, annem gece seni buraya çağırdığında uyumanı kastetmişti.
I meant to call you, I'm so sorry.
Çok üzgünüm, seni aramak istemiştim.
She needs to know that I sent you to the arcade and that the candy was meant for me.
Atari salonuna seni gönderdiğimi, şekerlerin benim olduğunu bilmeli.
I never meant to hurt you.
Asla sana sana vermem demek istediğim.
And it meant nothing to you.
Ve senin için bir anlamı yoktu.
Yeah, no, I think, I think what, uh, my ape-like friend meant to say is that you look, uh, fantastic, right?
Evet, goril görünümlü arkadaşım harika görünüyorsun demek istedi sanırım.
I never meant to hurt you, Chin.
Seni hiç incitmek istemedim Chin.
You knew what I meant.
Ne kastettiğimi biliyordun.
It was meant for you, I thought you might like it.
Sana göreydi, sevebilirsin sanıyordum.
The night I was meant to meet Sally Fisher was the night you were supposed to tell Julie.
Sally Fisher'a "buluşuruz" dediğim gece senin Julie'ye ilişkimizi anlatman gereken geceydi.
- I'm sorry, I don't even know if I'm meant to be speaking to you right now.
- Üzgünüm, sizinle konuşmam doğru mu onu bile bilmiyorum.
It was meant for one of the hookers you'd slept with.
Hedefinde senin yattığın hayat kadınlarından biri vardı.
I think that I was... I was meant to meet you.
Seninle tanışmamın kader olduğuna inanıyorum.
I meant to say, who are you?
Demek istediğim, sen kimsin?
What happened between you two in Colorado... it meant something.
Colorado'da ikiniz arasında olanların özel bir anlamı vardı.
This is what you were meant to do.
Yapman gereken şey bu.
Now, I'll let you decide whether that was meant to distract you, or if it just happens to be true.
Şimdi bunun dikkat dağıtmaca mı yoksa gerçek mi olduğunu anlaman için seni yalnız bırakacağım.
No, I meant you.
Hayır, ben seni kastetmiştim.
you meant it 23
meant 63
meantime 222
meant to be 24
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mean it 157
you mean right now 22
meant 63
meantime 222
meant to be 24
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you made it 730
you miss me 101
you mean you don't know 16
you missed me 68
you must be tired 132
you mustn't 153
you made your bed 27
you mean now 32
you mess with me 18
you made it 730
you miss me 101
you mean you don't know 16
you missed me 68
you must be tired 132
you mustn't 153
you made your bed 27
you mean now 32
you mess with me 18