You seem tradutor Turco
18,021 parallel translation
Yeah, you seem pretty special.
- Tabii, çok özel gözüküyorsunuz.
You seem a little lost.
Kaybolmuş gibi bir haliniz var.
You seem agitated.
Telaşlı görünüyorsun.
You seem to be someplace off the usual cell network.
Hücre ağı kapalı bir yer olduğunu söylüyor.
And if you're as smart as you seem, I know you've had suspicions about her.
Göründüğün kadar zekiysen onun hakkında şüpheleneceğini biliyorum.
You seem different.
Farklı görünüyorsun.
Everybody Mayfair gets close to winds up dead, and if you're as smart as you seem,
Mayfair'e yakın olan herkes ölüyor.
For someone who's just been arrested, you seem awfully relaxed.
Tutuklanmış birine göre çok rahat görünüyorsun.
Okay, you seem cool.
- Tamam, düzgün birine benziyorsun.
You seem close... you and the king.
Kralla yakin gibisiniz.
You seem worried, so I'm taking the kid home.
Endişeli görünüyordun, ben de çocuğu evine götüreyim dedim.
You seem like you're really into being happy.
Gerçekten mutlu görünüyorsun.
You seem like you're doing okay.
Görünüşe göre iyi gidiyorsun.
It's not healing over and you seem to be getting worse, not better.
İyileşmiyor ve gittikçe kötüleşiyor gibi gözüküyorsun, iyileşmiyorsun.
Friend, you seem to be at the intersection of misery and despair.
Dostum, bedbahtlıkla çaresizliğin kesiştiği yerdeymiş gibi görünüyorsun.
Yet you seem upset.
Yine de canın sıkkın görünüyor.
Well, I know you said that what happened to you in the Speed Force changed the way you see things, but you seem very optimistic, you know, with a lot of meta-humans running around tearing up the city.
Hız Gücü'nün içindeyken yaşadıklarının olaylara bakış açını değiştirdiğini söylemiştin ama şehir meta insanlarla dolu olmasına rağmen biraz fazla iyimser görünüyorsun.
The four of you were good friends with Eric Cartman, and yet none of you seem to know why he left social media.
Siz dördünüz Eric Cartman ile yakın arkadaşlardınız, ve görünüşe göre hiçbiriniz de sosyal medyayı bırakma sebebini bilmiyorsunuz.
- [tires squealing ] - [ loud crash] Most of us aren't as proud of it as you seem to be.
Çoğumuz senin kadar gurur duymuyoruz.
You seem like you could use some company.
Yanına eşlik edecek birine hayır demeyecekmişsin gibi.
You seem to be well-versed in media outreach.
Medyada uzman gibi görünüyorsun.
You seem surprised.
Şaşırmış görünüyorsun.
You seem... distant lately. Distant?
Bu aralar biraz... mesafelisin.
But then you're scheming to be part of the family, marrying my sister, whom incidentally, you seem to have completely fucking forgotten about.
Ama sonra ailenin bir parçası olmak için kız kardeşimle evlenmeyi tasarlıyorsun. Ki bu arada onu da tamamen unutmuş görünüyorsun.
You... you seem to know a lot about this.
Bu konudan anlıyor gibisin.
Well, you don't seem very surprised to see me.
Beni gördüğüne pek de şaşırmadın.
Same company you all seem to work for.
Aynı şirket, tüm için çalışmıyor gibi görünüyor.
You don't seem sorry.
Üzgün görünmüyorsun.
This doesn't seem off to you? Chasing down a Sandstorm lead like this?
Sandstorm ipucunu böyle takip etmek sana da garip gelmiyor mu?
Does that seem mature to you?
Sana olgun geliyor mu?
But, since it doesn't seem to matter to you, we'll go ahead and keep this week's pay.
Ama madem sana önemli gelmiyor, bu haftaki maaşını vermeyiz.
Well, it would seem from your frequently dialed list that you're good friends with
Şey, arama listenize bakılırsa sıkı bir arkadaşsınız,
You don't seem all that pleased about that.
Bundan memnun olmuş gibi görünmüyorsun.
You just seem to find a way.
Bir yolunu buluyor gibisin.
How does he seem to you? Alex?
- Onu nasıl görüyorsun?
You don't seem like yourself today.
Bugün pek kendinde değilsin gibi.
You know, I'm a little concerned that you don't seem to see the gravity of these infractions.
Biliyor musun, işlenen suçun ciddiyetini anladığına dair şüphelerim var.
Does she seem the same to you?
Sana da aynı görünüyor mu?
You two don't seem that skeeved.
İğrenmiş gibi görünmüyorsunuz.
You don't seem pleased about that.
Bundan hoşnut olmamış gibisin.
You don't seem sick at all.
Sen hiç hasta görünmüyorsun.
And yet, you don't seem overwhelmed.
- Yine de endişeli görünmüyorsun.
You do seem upset, though.
Sinirlerin bozulmuş senin.
You guys all seem kind of, like, bummed out.
Canınız sıkkın görünüyor biraz.
You're lucky. Doesn't seem like any of your organs were punctured.
Sen şanslısın. senin organların herhangi delinmiş edildi gibi görünmüyor.
You didn't seem like someone who liked sugar coating.
Sen şeker kaplama sevdim birisi gibi görünmüyordu.
This is gonna seem a little weird to you, okay?
Bu sana biraz tuhaf gelebilir, tamam mı?
I sense you're doing something ironic with it, but I'm okay with that because... however unattractive this jacket may seem to you, once you slip it on, everything will change.
İronik bir şey yaptığını seziyorum ama benim için bir sorun yok. Çünkü bu ceket size ne kadar albenisiz gelse de bir kez giydiğinizde her şey değişecek.
But then you'll realize something... The other colonists all seem to be women.
Ama sonra farkedeceksiniz ki... geriye kalanların hepsi kadın....
That's funny,'cause you - - recently you just, uh, Don't seem to be so tortured by all that.
Bu ilginç çünkü sen zamanlarda hiç acı çekiyormuş gibi gözükmüyorsun.
You don't seem to.
Sen umursamıyorsun.