English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / You wouldn't know

You wouldn't know tradutor Turco

5,283 parallel translation
Okay, it wouldn't be the worst idea, though, you know, if we leave it to the professionals.
Tamam ama bunu profesyonellere bırakmak kötü bir fikir değil.
You know, five years ago, I wouldn't care about many things.
Beş yıl önce birçok şeyi önemsemiyordum.
You wouldn't know anything about that, would you?
Ama siz bu konuda bir şey bilmiyorsunuzdur değil mi?
Well, we wouldn't want our friends in the fourth estate to know you were here, would we?
Basındaki arkadaşlarımızın burada olduğunu bilmesini istemeyiz, değil mi?
A lot of these needy kids are counting on you, as is my son, so I know you wouldn't hold it against me for getting a lucky hand.
Birçok yardıma muhtaç çocuk seni bekliyor, tıpkı benim oğlum gibi bu yüzden, bunu şanslı bir eli bana karşı kullanmayacağını biliyorum, değil mi?
It wouldn't work, Hank. You don't know that.
- Bunu bilemezsin ki.
So did I. Wouldn't know it by the way you've been sneaking around behind my back.
Ben de. Arkamdan işler çeviriyorsun.
They're not... not... I wouldn't say... high-impact motocross good, but, you know, maybe more like Buick good.
Belki daha iyi Buick gibi, bilirsin, ama yüksek etkili motocross iyi, onlar...
You know, there's a theory that... had those cars been properly salvaged, this wouldn't have happened today- - placing the blame squarely on the owner.
Aslında bir teoriye göre bu araçlar doğru düzgün şekilde enkaz haline getirilseydi bugün bu olay gerçekleşmeyebilirdi. Bunun suçu da işyeri sahibinindir.
You wouldn't want to know us.
Bizi tanımak istemezdin.
Mm-hmm. You know, I wouldn't have let regulations stop me if we were partners.
Ortak olsaydık kuralların beni durdurmasına izin vermezdim.
- You wouldn't know it if they...
- İnan bana, anlardım.
It seems strange you wouldn't know, given your position in the Senate.
Senato'daki konumunuzu düşünürsek bilmemeniz biraz garip.
You know you can get in a lot of trouble for this. Well, it wouldn't be the first time.
Bu yüzden başın çok belaya girebilir biliyorsun.
You know I wouldn't bother you if it weren't real important.
Çok önemli olmasa, seni rahatsız etmezdim.
But hey, I guess you wouldn't know anything about that, huh?
Tabii böyle bir şey sana çok uzak geliyor değil mi?
You and I both know that wouldn't have been far enough.
İkimiz de iyi biliyoruz ki asla yeterince uzağa kaçamayacağım.
You know, this wouldn't be our house if we just stayed with Jimmy and Sabrina.
Eğer Jimmy ve Sabrina ile kalırsak burası bizim evimiz olmaz biliyorsun.
Anyway, I think that if you shared a bit more easily, maybe you wouldn't have beat that girl up, you know?
Her neyse, eğer paylaşmaya daha açık olsaydın belki de o kızı dövmezdin diye düşünüyorum. Bilirsin ya?
You know, things been real busy at work, but I wouldn't go missing Shorty's birthday, no way!
Bilirsin, işyerinde işler biraz yoğun, ama asla Shorty'nin doğumgününü kaçırmazdım, asla!
Except security in the file room is so old-school, you need a keycard to get in... which even if you had, you wouldn't know where to start looking for the file.
Ama dosya odasındaki güvenlik de o kadar eski usul ki girmek için bir anahtar kartına ihtiyacın var. Ki olsa bile dosyayı nerede aramaya başlayacağını dahi bilmiyorsun.
I know you wouldn't do that.
Bunu yapmayacağını biliyorum.
That sounds... so good, but, you know, I wouldn't mind skipping the massage for Bronwen's recital.
Kulağa çok... hoş geliyor, ama, bilirsin, Bronwen'in resitali için masajı atlamayı dert etmem.
I told you - - we know everything, and we made sure you wouldn't profit from Dan Becker's death.
Sana dedim, biz her şeyi biliriz ve Dan Becker'ın ölümünden kâr edemeyeceğinden eminiz.
- Wouldn't you like to know.
- Bilmek istiyorsun.
Vic's name is James Novak, White House press secretary, but I'm guessing you already know that, or justice wouldn't be down here taking over my case.
Kurbanın adı James Novak, Beyaz Saray basın sekreteri, fakat zaten bunu bildiğinize eminim, yoksa dosyayı devralmak için burada olmazdınız.
I wouldn't want you if, knowing what you know, you left her now.
Seni istemezdim. Eğer... Onu bırakırsan ne olacağını biliyorsun.
Come look after me, you know. You wouldn't have the money that I'd ask!
- İsteyeceğim parayı karşılayamazsın.
I just wanted to let you know that if I were to come looking for you, it wouldn't be to set off a car alarm.
- Hayır. Eğer senin peşine düşmüş olsaydım araba alarmını çaldırmayacağımı bilmeni istedim sadece.
You wouldn't know.
Tabii sen bunu bilemezsin.
You know I know that's still free rent. - It annoyed me so much, I'd write all the checks for a whole year in one night and put them in envelopes just so I wouldn't have to think about it. - Mm-hmm.
Tamam, ben de bunun bedavadan biraz pahalı olduğunu biliyorum.
You know, I was hoping it wouldn't come to this, but Trav has no job, no plan, and no respect for money.
Bunun olmayacağını umuyordum ama Trav'in işi yok, planı yok paraya da saygısı yok.
You know, we wouldn't have this problem is somebody would just get over their show tune phobia.
Birilerinin gösteri şarkıları fobisi olmasa, böyle bir sorunumuz olmayacaktı.
Listen, I-I know you're probably plotting Zoe Hart's demise in that little head of yours... you wouldn't be the first.
Büyük ihtimalle o küçük kafanda Zoe Hart'tan intikam almanın planlarını yapıyorsundur ama, bunu yapan ilk kişi sen değilsin.
You know, it wouldn't hurt to have Skye working an exploit.
Skye'ı çalıştırarak istifade etmekten zarar gelmezdi.
You know, get me into auditions that I wouldn't be able to get into.
Giremeyeceğim seçmelere girmemi sağlayacak falan.
Wouldn't you like to know?
Bilmek istemezsin.
I know you wouldn't hurt your own people.
Bak.
I know you don't trust him, but you know I wouldn't lie.
Ona güvenmediğini biliyorum ama benim yalan söylemeyeceğimi biliyorsun.
You wouldn't know what to do with it.
Sen olsan bununla ne yapacağını bilemezdin.
All right, okay, you know, if this was a story, this part wouldn't be included, stupid.
Eğer bu bir öykü olsaydı, bu kısım eklenmezdi, şapşal.
Like what if you passed away or died or something? I wouldn't even have anything to remember all the cool stuff we did, you know.
Yarın bir gün ölsen kalsan yaptığımız onca güzel şeyleri hatırlatacak bir şeyim olmayacak.
Why would he know something about your mother that you wouldn't?
Benim annen hakkında bilmediğim bir şeyi... o nasıl bilebilir?
Hey, you know how before you said that you wouldn't mind if I slept with other people?
Başkası ile yatmamın, senin için sorun olmayacağını söylediğini hatırlıyor musun?
Well, wouldn't you like to know.
Sorunumuz var. - Bilmek isterdin, değil mi?
Wouldn't know it by listening to you moan like a baby.
- Bebek gibi mızmızlanmandan anlaşılmazdı.
How did you know that it wouldn't work?
İşe yaramayacağını nereden biliyorsun?
You know, if it wasn't for me, Mom would've never gotten shot and your dad wouldn't be going through all this.
Benim için olmasaydı annem asla vurulmayacak ve baban bunları yaşıyor olmayacaktı.
But, you know, it wouldn't even matter if I did stand up to my dad,'cause it's not like I have a say.
Ama babama karşı koysaydım bile bir önemi olmazdı çünkü diyecek bir şeyim yok.
You know I love you so Baby, please don't go You're doing the exact thing you promised me you wouldn't!
Bana yapmayacağına dair söz verdiğin şeyi yapıyorsun!
You wouldn't have any way of knowing unless you know his housekeeper who told my housekeeper... and yes, his housekeeper is legal, so don't bother starting with that angle.
Bilmenin hiçbir yolu yok onun hizmetçisi olmadığın sürece oda benim hizmetçime söyledi... ve evet, onun hizmetçisi yasal, yani bu yönden bakmaya uğraşma.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]