Поле боя tradutor Turco
472 parallel translation
На поле боя пощады не жди.
Savaş alanında karşılaşırsak merhamet göstermem.
Юноша, который сидел передо мной на одной из этих самых скамей. Который оставил всё чтобы служить в первый год войны... один из железной молодёжи, сделавшей Германию непобедимой на поле боя.
Benim önümde bu sıralarda oturan savaşın ilk yılında hizmet uğruna her şeyi bırakıp giden bir delikanlı ; savaş meydanlarında Almanya'yı yenilmez yapan demir gençlerden biri.
Хорошие американцы обычно умирают молодыми на поле боя.
Değil mi? İyi Amerikalılar genellikle genç yaşta cephede ölür.
Это поле боя : деревня и крестьяне
"Çiftlik" yazıyor. Çiftçiler. Bu köyü temsil ediyor.
Можете ли вы представить две армии на поле боя полностью раздетыми, без военной формы?
Savaş meydanında iki ordu düşünebiliyor musunuz üniformasız, tamamiyle çıplak?
На поле боя чудеса король творит, коня под ним убили, пеший бьётся, и Ричмонда у смерти в глотке ищет.
Kral insanüstü dövüşüyor, harikalar yaratıyor, her tehlikenin karşısına yılmadan dikiliyor. Atı öldü, şimdi yayan çarpışıyor. Ölüme meydan okuyarak Richmond'ı arıyor.
А воевать можно только на поле боя.
Savaşmalı. Bunu da savaş alanından uzaktayken yapamaz.
Но здесь мы сталкиваемся с хитросплетением законов, будто бы Алжир — курорт, а не поле боя.
Ama karşımızda uygulanan bir yığın yasa ve kurallar var sanki Cezayir bir savaş alanı değil de tatil yöresiymiş gibi.
Дезертир, покинувший поле боя, должен быть застрелен.
Düşman karşısında firar eden katledilmeyi hak eder.
Женщина изуродована и умирает из-за того, что вы использовали наш город как поле боя.
Kadınlar ölüyor çünkü sen kasabamızı savaş meydanına çevirdin.
Это не поле боя. Капитан, я предводитель революционеров, а не преступников.
Devrimci yönettim, suçlu değil.
Люди, идущие на войну без веры, гибнут бессмысленно на поле боя.
Hiçbir inancı olmayan o insanlar savaşa gidip, anlamsızca savaş meydanlarında ölüyorlar.
Отец, я отправлюсь с тобой на поле боя.
Çabuk Malia. Beni de savaşa götür baba.
И остатки... армии Ричарда столкнулись с ордами Кромвеля в последнем отчаянном бою, и на этом поле боя судьба Эдана была решена.
Ve işte o noktaya geldi Richard'ın ordularından kalanlar son savaş için Cromwell'in kara sürüsü ile karşı karşıya geldiler. İşte burada, Elizrah kıyılarında Ehdan'ın kaderi, belirlendi.
Я всегда мечтал умереть на поле боя. Так почему же я должен был лгать?
Her zaman savaş meydanında ölmenin hayalini kurmuşumdur.
Джентльмены, эта школа во многом похожа на поле боя.
Burası bir savaş okuludur.
Если я умру на поле боя
" Eğer ölürsem cephede...
Что случилось на поле боя, то случилось.
Savaş alanında olanlar orada kalır.
На поле боя всё может быть.
Çarpışma bölgesinde başka bir şey bekleyemezsin.
Он берёт тебя и показывает поле боя, дарит тебе частичку истории.
Seni götürüyor savaş alanını gösteriyor, sana tarihi öğretiyor.
Мне было предначертано умереть на поле боя, с честью!
Savaş alanında, onurlu bir şekilde ölmem gerekiyordu!
Думаешь, косоглазые враги не будут атаковать, если на поле боя скользко?
Sence zeminin kaygan olması Charlie'nin umurunda mıdır?
Благодарю тебя, что прибыл на поле боя.
Bu savaş alanına arz-ı endam ettiğiniz için... -... sizlere teşekkürlerimi sunarım!
Вы не хотите хотя бы вывести ваших людей на поле боя и договориться с Длинноногим перед тем, как поджать хвост - и сбежать. - Сэр Уильям...
Kuyruğunuzu kısıp kaçmadan önce en azından savaş alanında boy gösterip... Uzunbacak ile daha iyi bir anlaşma yapmak istemez misiniz?
И я отнял это у него, когда предал его. Я прочел это у него на лице на поле боя. И это терзает мою душу.
Ve ben ona ihanet ettiğimde bunu onun elinden aldım ve bunu savaş alanında onun yüzünde gördüm ve bu yüreğimi parçalıyor!
Это было поле боя, арена сражений. Это была война.
Her zaman boğucu bir havası vardı.
И который вы можете обрести в горах, пустынях, на поле боя... Или в океане...
Benim sözünü ettiğim kişilik, ancak dağların zirvesinde, çöllerde savaş alanlarında, bir de okyanuslarda gelişir.
Четверть миллиона мужчин и женщин погибли на поле боя... при... Камлане.
Camlan'daki savaş alanında çeyrek milyon kadın ve erkek, onun yüzünden öldü.
Флот Доминиона покидает поле боя. Они отступают.
Dominion savaşı bıraktı.
Это поле боя. Мы на поле боя сегодня вечером.
Bu gece bir savas alanindayiz.
Иногда я чувствую себя последним солдатом на поле боя.
Bazen kendimi cephedeki son savaşçı gibi hissediyorum.
Они оснащены аварийным запасом воздуха на случай, если окажутся брошенными на поле боя.
Savaşta geri bırakılırlarsa diye yedek tankları vardır.
Как говорил один старый самурай, взять врага на поле боя, всё равно, что соколу поймать птицу.
Eskilerden birinin dediğine göre ; Savaş alanında düşmanını avlamak, bir şahinin kuş avlamasına benzer.
Ведь бизнес... это поле боя.
Bu kollara asılıp... ileriyee.
- Потому что наш офис похож на поле боя.
- Çünkü şirket düşman bölgesi gibi.
Прямо на поле боя?
Savaş alanında mı?
На поле боя врачи решают кому жить, а кому умирать.
Savaş doktorları kimin yaşayıp yaşamayacağına karar verir.
Она прославилась тем, что лечила раненых солдат на поле боя.
Savaş meydanlarında yaralanan askerlere yardım etmesiyle meşhurdur.
Помимо тысяч подневольных крестьян, военных и солдат, на поле боя всё прибывали местные охотники и любители приключений.
Savaş salması alan köylülerin yanında, ücretli savaşçılar, askerler bölgedeki tüm avcılar ve maceracılar bir araya gelmişti.
На Чулаке, когда великий воин покидает поле боя, мы поем погребальную песню.
Chulak'ta, büyük bir savaşçı emekliye ayrıldığında bir ağıt söylerdik.
Я должен был умереть на этом поле боя.
Gerçekten bu savaş alanında ölmem gerekirdi.
- По-моему, Мэлани вчера сказала что-то насчёт её отца, он там, на поле боя.
Melanie savaş alanında babasını ziyaret edeceğini söylemişti.
- Поле боя?
Savaş alanı mı?
- Да кто ты такой? Я командир второго отряда, меня одного бросили на поле боя.
Ben 2. müfrezenin lideriyim, savaşta yalnız bırakılan biri.
Скуку правления трудно выдержать после жизни на поле боя.
Savaşlarda geçen yaşamımdan sonra hükümetin baskılarından usanmıştım.
Они как бы на передовой. Они на поле боя.
Onlar öndeki savaşçılar gibidirler.
Сколько раз я спасал его на поле боя.
Kendimi bugüne dek kandırmışım.
Император очень заинтересован в американских индейцах, сражались ли вы с ними на поле боя.
İmparator, Amerikan kızılderilileriyle ve onlarla savaşta savaşıp savaşmadığınızla ilgileniyor.
Паукеанцы, хоть и слабы и женоподобны на поле боя... тем не менее, великолепны в текстильном деле.
Spidarialılar savaş alanında zayıf ve kadın gibi olsa da tekstil işinde ustalar.
Брэд Вонг и Кэннон Болкан решили сделать из города поле боя.
Brad Wong ve Cannon Vulcan bu şehri savaş meydanına çevirmeyi arzuluyor...
Как облачное видение на поле вечного боя между разумом и телом.
Akıl ve vücut arasındaki savaşta özgür bölge.