Царапает tradutor Turco
32 parallel translation
Я уверена, она царапает, как наждачная бумага.
Zımpara kağıdı gibi çizdiğine eminim.
Однажды я слышал, как он царапает нашу дверь, но он исчез как раз, когда Аттикус пришел.
Bir keresinde tel kapımızı tırmaladığını duydum... ama Atticus oraya vardığında o gitmişti.
На дерево лезет, царапает ноги, рвет себе платья.
Ağaca tırmanıyor, dizi sıyrılıyor Elbisesi yırtılıyor
Он царапает твой язык... болит... напоминая о своей важности.
Diline sürter durur, canını acıtır kendi önemini diretir.
Стекло щекочет немного... царапает.
Çim biraz gıdıklıyor. Tırmalıyor.
- Да. Видишь, как он царапает себе задницу?
Poposunu nasıl kaşıdığını görüyor musun?
Выиграет команда, которая кусает и царапает в самые неожиданные места.
Her puan için canını dişine takan takım kazanacak.
Хотела бы я, чтобы у нас была настоящая ванна, которая задницу не царапает.
Keşke doğru düzgün bir küvetimiz olsaydı. O küvet kıçını memnun etmez.
- Нет, кобура царапает краску.
- Tabancanın kılıfı boyayı çiziyor.
Господи, он застрял там и царапает горло.
Tanrım, orada takıldı kaldı ve kaşındırıyor.
- Шею царапает.
- Boynumu kaşındırıyor.
Я слышу, как ручка царапает бумагу.
Kalemin kağıt üzerinde çıkardığı sesi duyabiliyorum.
но, иногда... он кусает меня или царапает...
Ama arada bir beni ısırıyor, tırmalıyor.
Почему она царапает себя?
Neden kendini tırmalayıp duruyor?
- ( игла царапает пластинку ) - Танцуем!
Devam, devam, devam!
... царапает спину, рвет нутро.
Sırtınızı sıvazladığında ödünüz patlar.
Как вдруг они услышали, как что-то царапает по крыше их машины.
Sonra bir anda arabanın tavanından gelen kanırtma seslerini duymuşlar.
Это царапает изнутри.
İnsanı içten kanatıyor.
Ты прав, папа, царапает горло...
Haklısın, baba. İnsanın boğazını gıcıklandırıyor.
Она ударяет, промахивается и царапает вам лицо.
Kız yumruk atıyor, ıskalıyor. Yüzünü çiziyor.
Он царапает твое сердце.
Kalbini sürtüp geçiyor.
Мой кот мурлычет И царапает мне кожу.
Kedim hırlıyor ve tenimi tırmalıyor
( Стул царапает пол ) Помнишь, как много R.S.V.P у нас было?
Kaç onaylı konuğumuz olduğunu hatırlıyor musun?
У моего мужа Джимми случаются припадки, когда он что-нибудь царапает.
Kocam, Jimmy bazen nöbet geçirdiğinde etraftaki şeyleri tırnaklıyor.
Итак, тварь наверху царапает лица.
Pekâlâ, yukarıda insanların yüzünü tırmalayan bir şey var.
Куда бы я не пошла, я чувствовала, как он медленно царапает мой разум, мою душу.
Nereye gitsem yavaştan aklımı ruhumu tırmaladığını hissediyordum.
Они чувствуют, как будто кто-то царапает их зубы изнутри.
Dişlerini biri ağızlarının içinden tırmalıyormuş gibi hissediyorlar.
Её распыляют вместе песка, потому что скорлупа не царапает плитку.
Kabukları yok çünkü kiremit çizilmeye Bunun yerine kum sprey.
Она щиплет, царапает!
Sıkıyor, tırmalıyor!
Просто царапает пластинки.
Bilirsin işte, plakları oynatır.
Она царапает торец отсека.
Bölmeyi kazıyor. İyi de niye?
Когда... шипение, царапина, так быстро... лапа открыта, царапает вдоль лица снова и снова... я просто хотел остановить это, и все, что я мог услышать, было слова моего нападающего :
O anda... Tıskırtı. Tırmık.