Anlaşma bu tradutor Inglês
2,433 parallel translation
Bu anlaşma bunu kanıtlıyor.
This agreement acknowledges as much.
Evet, aslanım, anlaşma bu.
Well, buck, that's the deal.
Faizsiz 42 aya bölersen ayda 180 dolar eder! Anlaşma bu.
No interest divided by 42 months equals $ 180 a month lt's a deal.
Anlaşma bu değil miydi?
Wasn't that the deal?
Biliyorum, çok tatlı bir anlaşma bu.
I know, it's a sweet deal.
Anlaşma bu değildi.
That wasn't the deal.
Savcı ve anlaşma- - İstediğim bu- -... yazılı ve meşru olacak.
A D.A. and a deal - - that's what I want - - on paper, legitimate.
Bu anlaşma işine başladığımızdan beri, avukat ödemelerim de dâhil, .. parayı ne yapacağımı söyleyip duruyordu. Bu benim sıram.
He's been telling me what to do with the money ever since we started this deal - - including paying for my defense.
Bu alacağın tek anlaşma.
That's the only deal you're gonna get.
Bak, bu bir anlaşma değil.
Look, that is not a deal.
Eminim ki seni gördükleri için heyecanlanacaklar,..... özellikle de anlaşma için bu kadar istekli olduğun düşünülürse.
I'm sure they'd be thrilled to see you, especially considering how cooperative you just offered to be.
- Bu iyi bir anlaşma.
- It's a good deal.
Ben gerçekçiyim ve hiç bu kadar çabuk olmaya zorlanan... -... bir anlaşma görmedim.
I'm a realist, and I have never seen a deal pushed through so quickly.
Adamın yarın uyandığında bunu yapmak istemediğine karar verir bu yüzden anlaşma imzalanmadan özel defterlerimizi size göstermeyeceğim.
So your guy might wake up tomorrow and decide that he doesn't wanna do this, which is why I'm not showing you our private books without a signed deal.
Ben sadece müvekkilimin istediği anlaşma için buradayım. İstediği ise birleşme, bu doğru değil mi, Jones?
I'm just here to get my client the deal that he wants, and what he wants is a merger, is that right, Jones?
Bu anlaşma sağlanabilir ama daha önemlisi güvenilir satıcı.
The deal can be worked out but More has a trusted supplier.
Çünkü, ya benimle şimdi bir anlaşma yaparsın..,... ya da bu para için yıllarca savaşırız.
Because you can either make a deal with me right now or we can continue to fight about the money for years.
Bu şehirde kaç tane anlaşma yaptın, Madoff?
How many deals you got cooking in this town, Madoff?
Bu iyi bir anlaşma Paul.
Now that is a good deal, Paul.
Bu anlaşma oldukça radikal bir çıkış tamamen yeni bir şeydi çünkü kavim aile ya da kabile ittifakı değildi.
Now this agreement, it's important to bear in mind, was something really new, something that was a radical departure because it wasn't based on clan alliances, on family or on tribal allegiances.
Bu anlaşma Medine Anayasası olarak bilinen Dünya'dak bilinen en eski anayasalarından biri oldu.
It became known as the Constitution of Medina and is thought to be one of the earliest written constitutions anywhere in the world.
Anlaşma makul görünüyor, ama ben müvekkilime, 5 dakikada hayatını değiştirme ihtimali olan bu belgeyi imzalaması için baskı yapmayacağım.
Well, the agreement appears reasonable, but I'm not gonna pressure my client into signing a potentially life-changing document in the next five minutes.
Ve bu anlaşma söz konusu olduğunda sana da güvenmiyorum.
And when it comes to this agreement, I don't trust you, either.
Gina, Gina, Gina, bir dakikalığına koridorda konuşabilir miyiz? Bak, şu an olan şey şu- - çok katı davranıyorsun, ve anladığım kadarıyla, eğer benle anlaşma yaparsan bu olay çok daha güzel olur.
Gina, Gina, Gina, can I see you in the hallway for a second? Look, here's what's currently happening- - you're being difficult, and I see this whole situation running a lot smoother if you choose to cooperate.
Bu yüzden sana ulaşmak istedim, bir anlaşma yapmak için.
That's why I decided to reach out, see if we could make a deal.
- Bir anlaşma yapıp bu hesabı burada kapatma şansı varken kariyerini çukura atacak şekilde hareket etmesi beni şaşırttı.
- Knowing his predilection to cut a deal, I'd have thought he'd choose to settle this out of court rather than go down the biggest sinkhole of his career.
Louis, bu mecaz değilse, anlaşma biter.
Louis, unless that's a metaphor, the deal's off.
Bu anlaşma beş yıl daha kalmama işyükümü ikiye katlamak anlamına geliyor.
This deal meant staying on for five more years and doubling my workload.
Bu anlaşma hakkında değil.
It's not about the deal.
Bu anlaşma altındaki ateşkesin şartları her iki tarafı da kesin bir şekilde bağlamaktadır.
"Conditions of a truce under this agreement" "are to be strictly enforced by all the parties involved."
Bu büyük bir anlaşma.
It's a big deal.
Ne düşündüğünü biliyorum ama bu araç için çok iyi anlaşma yaptım.
I know what you're thinking, but I got a great deal on this truck.
İşte anlaşma : eğer Matty'nin gözü pembe değilse bu onu temize çıkaracaktı.
New deal : If Matty didn't have the pink, it would clear the stink.
Bu soruyu elçilikteki askeri bağlantılarına sormalısın. Onunla niye bir anlaşma yapmadılar, çünkü hiçbir şey bilmiyordu veya çok şey biliyordu.
You should ask this question to your embassy, to your military attaché why they didn't make deal with him, is it because he knew nothing or because he knew much?
Bu anlaşma mı demek?
You mean that thing is with you?
Bu hayat karşılığında onunla bir anlaşma yaptım.
I made a deal with him for this life.
Umarim bu bes para etmez kisilerle anlasma yapmak zorunda kalmayiz.
Wish we didn't have to make a deal with that scumbag.
Bu tarz durumlarda hep anlaşma yaparsınız.
You guys must swing deals like this all the time.
Bu arabuluculuktan iyi bir anlaşma elde etmeliyiz.
We have to get a good deal in mediation.
Bu da bir çeşit anlaşma yöntemi tabii.
Well, that's one way to negotiate.
Bu anlaşma bana uyar.
I can make that deal.
Tamamen saçmalık Bildiğim bu Anlaşma yapmalıydım.
This is exactly the kind of crap that I knew I'd have to deal with.
Aslında, bu yeni anlaşma.
Well, that's the new deal.
Yarın bu anlaşma yapıldığıktan sonra uyuşturu işinin de sonu yaklaşmış olacak.
After this deal goes down tomorrow, we put a ticking clock on the blow.
Bu anlaşma bizim için de uygun.
This agreement is okay for us too
Şef Johnson, bu anlaşma gerçekten tüm taraflar için çok kazançlı oldu.
Chief Johnson, this agreement is really beneficial to all parties involved.
Clay'e açıkça söyledim, bu anlaşma, ancak o da burada olursa yapılacak.
I made it very clear to Clay, the only way this deal happens is if he's running it.
Bu davada anlaşma yoluna asla gitmeyeceğini söyledi.
And he told me he would never, ever settle that case.
Bu yeni anlaşma ile müttefik münasebetlerimiz zirveye taşınacak. [ Müzik
Our alliance will advance further as a result of this new agreement.
Onu, Yedu'ya anlaşma imzalamak için götüreceğim ve sonra bu işi halledeceğim.
I want to take her to Yedu to form an alliance and also settle that matter.
Evliliğin aslında ekonomik kazanç, ve güvenlik sağlamak için... aileler arasında bir anlaşma olarak ortaya çıktığını ve sonra... bütün bu aşk konseptinin içine dahil edildiğini, biliyor muydun?
Did you know that marriage was orginally conceived as an agreement between families for financial gain, security and somewhere along the line this whole concept of love got stirred in?