Aynı zamanda tradutor Inglês
18,978 parallel translation
Aynı zamanda yeni misafirimizle ne yapacağımızı öğrenmeliyiz.
We also need to figure out what we're going to do with our new guest.
Aynı zamanda Savage'a en kuvvetli olduğu dönemde saldırmanın ne kadar tehlikeli olduğunu da söylemişti.
You also said it was too dangerous to strike at Savage while he was at the height of his powers.
Bu şeyi yok etme şansımız olduğunu da açıklıyor aynı zamanda.
And why we might actually have a shot at destroying this thing.
Benny'e yaptığın iyiliği düşünüyordum da O iyilik aynı zamanda Benny'nin üzerindeki suçları kaldırıp olayı Viper'a yıkmayı da kapsıyor muydu?
You know, I've been thinking about that favor that you gave Benny. Did it also involve getting him off on the felony BE charge that put Viper in prison instead?
O senin konteynırın ve aynı zamanda şöhretin.
Well, it's your container... and your reputation.
- Aynı zamanda...
- And check the -
Melekler düştüğünde aynı zamanda... yükselirler de.
When angels fall, they also... rise.
Ama mesele şu, melekler düşünce aynı zamanda yükselirler.
But here's the thing : When angels fall, they also... rise.
- Yani aynı zamanda benim demek oluyor.
Which means it's mine too.
Onunla aynı zamanda Chester Dunholtz ödülünü alırken sahneye çıkabilirsin.
You can also take it on stage with you when Chester Dunholtz receives his award.
Aynı zamanda gözleri olan bir insanım.
I'm also a human being with eyes.
James'in sorunu başka birisiyle bir şeyler yaşarken aynı zamanda iş yerinde de birileriyle bir şeyler yaşaması.
James'problem is having his girlfriend at work while he's having, whatever he's having with someone else.
Ve kan aslında bizi birleştiren güçlü bağ olmasına rağmen aynı zamanda bizi gerçekleri görmemizden alıkoyabiliyor.
And although blood is indeed a powerful bond that can unite us, it can also blind us from seeing the truth.
Ve bu genç bir kızdı. Ama aynı zamanda bir dev yani çift onun oyun dünyasında sıkışıp kalmıştı. Kız da onlara istediğini yapabiliyordu.
And it's a young girl... but she's a giant... and the couple are stuck in her play world, so she can make them do whatever she wants.
O zamanlar başta olan insanlarla konuşman gerekirdi, ama Rachel ikimiz de Topanga'da çalışırken aynı zamanda patronumla yatıyordu.
Well, you'd have to talk to the people who were in charge at the time, but Rachel was also sleeping with my boss when we both worked in Topanga.
Aynı zamanda sizi son zamanlarda fark ettiğim bir kız grubu hakkında uyarmak istedim.
And I just wanted to make sure you knew about... let's say, a cluster of girls that I've noticed.
Mozar sadece kaçak bir robotu değil.. .. aynı zamanda ilk parçayı da alacak.
Not only does Mozar find the fugitive android, he collects the first fragment of his prize.
Pekala Dregg, sadece kaplumbağa yakalamakla kalmadım aynı zamanda Kara Delik oyuncağının ilk parçasını da aldım!
[device beeps] - Well, Dregg, not only did I get me some Turtles ; I got the first piece of your Black Hole toy!
Riley, sadece bakıp hiç dinlemiyor olabilirim ama aynı zamanda yargılamadan severim.
Look, Riley, I may be all look and no listen, but I'm also all love and no judgment.
Aynı zamanda komik görünmeyle de ilgili değildir.
And it's also not about looking funny.
Ben sadece babamın bulunması görevim değil. Ama aynı zamanda bir taksi sizi alıp sizi hedefinize götürsün.
I believe that it's not only my duty to find your father but also have him pick you up in a cab and take you to your destination.
Tıpkı insan anları gibi değil aynı zamanda köpek anları gibi.
Uh, it's just like really human moments, but also dog moments.
Sanki şovumuzdan hoşlanıyormuş gibi görünüyor, ama aynı zamanda şöyle : Eğer dürüst olursam, yapması için yeterince süngerimmiş gibi.
He seems like he really likes our show, but he also seems like, if I'm being honest, like he's slimy enough to get it done.
Aynı zamanda savaşı kaybetmek üzere olduğunu da biliyordu.
But he also understood that he was losing that battle.
Kimsenin Jesse'nin dış görünüşünü öğrenmesine izin veremezlerdi. Aynı zamanda bir mesaj yollamak istedi.
They don't want anybody with any knowledge of what Jesse looks like, but he wants to send a message...
Bölgelerini savunuyorlardı. Fakat aynı zamanda ailelerini savunuyorlardı.
They're defending their territory, but they're also more immediately defending their families.
Aynı zamanda sonrasında olanları düşünürsek en kötü günümüzdü.
But it was also our worst day because of everything that happened after that.
Tilden aynı zamanda aşırı ırkçı biriydi.
But then Tilden was also overtly racist.
Billy the Kid inanılmaz derecede çekici ama aynı zamanda ölümcül ve ne yapacağı belli olmayan biriydi.
Billy the Kid's just incredibly charming, but he's also deadly, and he can just turn on a dime.
Bu akşam körili piliç servi edeceğiz. Aynı zamanda benim favorimdir.
- Please be knowing that dinner will be served in five minutes, and today, we are to be serving chicken curry, which is, of course, my favorite.
Ama aynı zamanda çıkış yolu da yaratıyorsun.
But you also built a way out.
Callie, sen sadece bir ilham kaynağı değil, aynı zamanda bir özlemsin.
Callie, you're not just an inspiration, you're an aspiration.
Ama sadece kardeşim değil, aynı zamanda en iyi arkadaşım.
But he's not just my brother, he's my best friend.
B.L.A.A.R. testi okula sadece övünme hakkı vermiyor, aynı zamanda müdüre önemli bir hediye puanı da veriyor.
Not only does B.L.A.A.R. testing give the school bragging rights, but it also gives the principal a significant bonus.
New York'taki karantina ılımlı bir başarı sağladı fakat avcıları güvenilir bir besin kaynağı ile beraber kilitleyip aynı zamanda strigoi'nin daha hızlı gelişmesine de yardımcı oldu.
The quarantine in New York was a moderate success, but locking predators in with a reliable source of food also helped the strigoi evolve more quickly.
Zor zamanlar aynı zamanda insanları birbirlerine yaklaştırır.
Difficult times are also opportunities for people to come together.
Asil kana sahip... aynı zamanda Mercia'daki engüçlü savaş şeflerinden biri.
He has royal blood, as well as being one of the most powerful warlords in Mercia.
Sadece savaş uğruna değil, aynı zamanda güzelliğinden dolayı.
Not just for the sake of fighting, but for the beauty of it.
Aynı zamanda sizi sadakat ve bağlılık yemini ile bana bağlıyor. Kralınız ve babanıza.
They also bind you in loyalty and fealty to me, your king and your father.
Evet, ama aynı zamanda karadan saldırmamızı beklemeyecek.
Yes, but he won't be expecting us to attack by land also.
Aynı zamanda Tanrıya olan inancımı da kaybettim.
I also lost my faith in God.
Aynı zamanda Alba Dükü de kendini korumak isteyecektir.
And the duke of Alba is going to want to save his skin, as well.
Ne yani aynı zamanda yaralandım mı şimdi?
Well. What, I'm injured now as well?
Diğerleri de aynı zamanda Pablo'ya ödeme yapmayı bıraktı.
A lot of other people also stopped paying Pablo at the same time as us.
Ama aynı zamanda kötü bir şöhretin de var.
But you also got a reputation.
Aynı zamanda bir yamyamda.
He's a cannibal.
Quitman'a aynı zamanda gelmiştik.
We got to Quitman around the same time.
Bu benim sorunum değil, aynı zamanda senin de sorunun değil.
That's none of my business. None of yours, either.
Ama aynı zamanda, Joseph'ın beni pek sevmediğini de biliyorum. Ama o benim kayınpederimdi.
But I also know Joseph didn't like me too much, but he was my father-in-law.
Çok gencim ve çok fazla sorumluluk gerektiriyor, ama aynı zamanda...
I'm so young, and it's a lot of responsibility, but at the same time...
Bunlar kocanızla aynı zamanda hapiste kalan kişiler.
These were the men in jail with your husband.