Aynı şey tradutor Inglês
9,659 parallel translation
Aynı şey birkaç hafta önce bana da olmuştu.
The same thing happened to me a couple weeks ago.
Sanırım Bayan Johnson'la zamanında Washington Üniversitesi'ndeki laboratuvarımızda ve şimdiki kliniğimizde öncü ruhun fitilini ateşleyip yaptığımızın aynı şey olduğunu söylersem abartmış olmam.
I think it's not a stretch to say that, in our laboratories in Wash U and now in our own private clinic, Mrs. Johnson and I have taken up the mantle of that pioneering spirit.
Matt'in seni sevdiğini söylediğini biliyorum ama bir şey yapmadan önce aynı şeyleri hissettiğinden emin ol.
And I know that Matt is saying that he loves you, but... before you do anything else, just - - just make sure that you feel the same way.
Hep aynı şey amına koyayım.
Always the same fucking thing.
- Aynı şey değil.
That's not the same.
Aynı şey değil.
It's not the same thing.
Tek başına bir yere gitmekle aynı şey. Yalnızca bu kez yanında biri daha olacak.
It's like going somewhere by yourself, only with another person hanging around.
İkisi aynı şey de...
That is not...
Aynı şey melezler için de geçerli.
The same goes for hybrids.
Aynı şey savaş alanı için de geçerli, bu yüzden burada sahip olduğumuz şey oldukça olağandışı.
Well, the same can be said of the battlefield, which is why what we have here is so extraordinary.
Senin de başına aynı şey gelmiş olabilir mi diye merak ettim.
Kind of thought maybe the same thing had happened to you, and I was worried.
Eminim tavuklar da kanatlarını kırpmadan önce aynı şey söylüyorlar.
I'm sure that's what they tell chickens when they clip their wings.
İnsana hiç benzemiyordu dediğimi anladın ve 30 kilometrelik bir alanda aynı şey rapor edildi.
It's like it wasn't even human, if you know what I mean, and this is being reported across a 20-mile radius.
Teknik olarak aynı şey olduğunu bir kenara koysan bile,... sana öyle hissettiriyor mu?
Setting aside that it was technically the same face, does this feel like that?
Çünkü dün gece Caroline bana kanından içirdi,... yani aynı şey bana da olacak.
Because Caroline fed me her blood last night, so the same thing is gonna happen to me.
Aynı şey değil.
It's not the same.
Hayır, aynı şey değil.
No. It's not.
Değiştirmemekle, bana anahtar vermen aynı şey.
Not changing it was the same as giving me a key.
Bir Lamborghini'yi yavaş sürmek hamburgerciye gidip salata yemekle aynı şey.
Driving a Lamborghini slow is like going to Red Lobster and not getting the Cheddar Bay biscuits.
Aynı şey yedi yıl önce kızımın başına gelmişti.
The same had happened to my daughter seven years ago.
Tamam, burada da aynı şey var.
Ok. So the same thing here.
Belli ki hepinizin aklından aynı şey geçiyor ama zaten Winshiplerin gelmeye niyetleri olduklarını da zannetmiyorum.
You all have obviously given this some thought, but I don't think the Winships were planning on coming anyway.
Aynı şey pazarda çakma el çantamı satarken benim başıma geldi. Sandım ki...
Same thing happened when I sold knock-off handbags at the flea market.
Eğer geri dönersem aynı şey orada, Raza'da da olabilir.
If I go back there the same thing that happened here could happen on the Raza.
İş yok, aynı şey şu telefonlar için de geçerli.
So, no work and that, that is it for these phones.
- Eğer şans olsaydı yapardı aynı şey.
- The same thing you would have done if you had the chance.
Ama yaptığın intiharla aynı şey.
But what you're doing is tantamount to suicide.
Hemen hemen aynı şey.
Same thing, really.
Yani, cenazede karısına söyleyebilirim ama aynı şey olmaz ki bu.
I mean, I could say it to his wife at the funeral, but it won't be the same.
Aynı şey.
The same way.
Pusula ile 200 km'yi ölçtüm. Gerçek pusula değil ama biliyorsun, aynı şey.
I measured 125 miles, with a compass, not with an actual compass, but, you know, same effect.
S.H.I.E.L.D'e de söylediğimle aynı şey.
It's the same thing I already told S.H.I.E.L.D.
O zamanlar hikayenin akışını değiştiren kişi Muhabir Sung Cha Ok'tu. Şimdi de aynı şey oldu.
Reporter Sung Cha Ok was the one who directed the flow of the story back then and the same has occurred again.
Ama aynı zamanda seni sevdiğin kadından ayırıp buraya getiren şey.
But it's also the reason you're here and not with the woman you truly love.
Şey, kısa ve öz bir şey olmasını istedim. Ama aynı zamanda da tutkulu bir şeyde olsun istedim.
Well, I wanted something succinct, but still, you know, to convey passion.
Evet, aynı semptomlar görülmüş ne olduğuna dairhiç bir şey hatırlamıyorlar.
Yeah, same symptoms... fugue state, no recollection of what happened.
Benzer değil, gördüğüm şey bunun aynısıydı.
Not like. That's exactly what I saw.
- Bateristimizin söylemeye çalıştığı şey... -... tam olarak aynı ortamda bulunmadığımız.
What our drummer is trying to say is that we didn't exactly hang out in the same social circles.
İhtiyacım olan şey aynı gen çifti ve bunu sadece oğlumdan alabilirim.
What I need is an exact gene pairing, and I can only get that from my son.
Evet, ama aynı zamanda başka bir şey.
Yes, but she's also something else.
Kan izleri bir şey hissetmeden de bize aynı bilgiyi verdi.
Yes, the blood evidence told us that without having to sense anything.
Aynı derecede aptalca bir şey yapardın.
You would have done something equally stupid.
Ama bu aynı zamanda, şu andan itibaren senin için hiçbir şey..... aynı olmayacak demek.
But it also means that nothing would be the same for you from now on.
Amaçladığı şey ise her zamankiyle aynı.
Her goal hasn't changed at all.
Eğer iki yangını da tezgahlayan aynı adamsa 20 yıldır kimseye bir şey çaktırmamış.
If the same guy set both fires, he's been flying under the radar for 20 years.
# Her şey aynı görünüyor Otoyolda #
♪ It all looks the same ♪ ♪ On a highway ♪
Aynı şöyle bir şey. "Suratında bir şey var." "Hayır, yok."
It's like somebody saying, you know, "You got something on your face." "No, I don't."
Bu sene Jake'in benden bir şey çalmaya çalışması yerine ikimiz de aynı nesneyi çalmaya çalışacağız.
This year we both attempt to steal the same object instead of Jake attempting to steal one from me.
Amy de işleri benden devraldığında aynısını diyor ya, süper bir şey.
Mm-hmm, that's what Amy said as well right before she took over for me, so it's perfect.
Aynı, değişen bir şey yok.
Umm. It feels the same, no difference.
Ruslar'ın Amin'e söylemedikleri şey askerlerin aynı zamanda onu öldürmeye geldikleriydi.
What the Russians didn't tell Amin was that the troops were also coming to kill him.