Bastır tradutor Inglês
5,539 parallel translation
- Bastır, Kızılderili!
- Just make him stay down! - Go Redskins!
- Bastırıyorum zaten!
You have to push the thing! - I'm pushing it!
- Hayır bastırmıyorsun!
I'm pushing it!
Sonuç mu arıyorsun yoksa bu etkileşimi bastırılmış öfkeni açığa çıkarmak için bir yol olarak mı kullanıyorsun?
Are you looking for results or are using this interaction as an outlet for suppressed aggression?
Şu gazlı bezi parmaklarına koy sonra da lanet buzla bastır.
Would you put the gauze on your goddamn knuckles and then fucking put ice on it?
Ve yüzümü soğuk betona bastırıyordu ve fısıldıyordu : "Sakin ol, balım."
And he pushes my face into the cold concrete and he whispers, "Relax, honey."
Mermi çubukla aşağı doğru bastırılıyor, böylelikle.
The bullet is now pressed down with the ramrod, like so.
Mermi çubukla aşağı doğru bastırılıyor, böylelikle.
The bullet is now tamped down with a ramrod, like so.
İyice bastırın, tamam mı?
I need you to hold down nice and firm, okay?
Başka bir kraker bastırır diyordum ama yanılmışım.
I thought another cracker might push it through, but I was wrong.
Maggie, burayı bastır.
Maggie. Press here.
Ve 1 amp nalokson'u ve tuzlu bastırıyor.
And pushing 1 amp naloxone and saline.
Dün bir şeyim yoktu ama bugün birden bastırıverdi.
It wasn't like this yesterday, but then it just hit me.
Karnımın üstüne yere yapışmıştım başımı yere bastırıyordu sonra arkamdan üstüme çıktı çamaşırlarımı yırtarak indirdi bağırdığımı hatırlıyorum.
I was flat on my belly, and he was shoving my head into the floor. And then he sort of got on top of me from behind and... ripped my pants down, and... I remember I said...
-... tehdit edildiğinde veya bastırıldığında, nerede olursa olsun, özgürlük uğruna...
-... but for freedom, wherever it is threatened or suppressed.
Isırılan kurt adamlar öfkelerini bastırmakta daha fazla güçlük çekerler.
Bitten werewolves have a harder time suppressing their anger.
Çünkü ayakkabının içinde ayaklarınızın ağırlığıyla bastırılan iz farklı olacak.
Because the impression will be different with the weight of your foot inside of the shoe pressing down.
Ona karşı içimde bastırılmış duygular olduğunu biliyorsun.
You know I once harbored feelings for her.
Ben olsam fazla kafama takmazdım çünkü sızlanmanın sesi ayak seslerimi bastırıyor.
I wouldn't worry too much about it, because, actually, the sound of your whining is drowning out my footsteps.
Bastır Danny.
Go, Danny.
Tatlı sözlerle kandırılmasının, bastırılmasının veya bazen aklın rehberliğinde olduğu izlenimini yaratan başka fiziksel eğilimler yoluyla çökertilmesinin bu denli kolay oluşu endişe vericidir.
The ease with which it can be sweet-talked, overwhelmed, or subverted by other hard-wired tendencies, sometimes themselves disguised as the light of reason, is worrisome.
, Bu sıvıları yoluyla bastırıyor tutmak ve sayfa bana bir şey değişirse.
Keep pushing those fluids through, and page me if anything changes.
Hep demiyor musun daha çok yeşillik ye diye. Bu brüksel lahanasının tadını bastırır.
This will disguise the taste of brussels sprouts.
Ben senin için bastırırım.
I can print them out, mate.
- Tam o albüme uygun ebatta bastırırım.
Print them out the exact size of that little book.
Şununla yarasına bastır.
I got to get pressure on this wound.
Ellerini şuraya bastır.
Keep your hands here.
Ne zaman gücünü kullanmaya kalksan içgüdülerin tarafından bastırılıyor.
! Every time you've exhibited your power, it's been spurred by your instincts.
Şunu söyleyin, "Bastır, Oklahoma Sooners." Şaka.
Say, "Go, Oklahoma Sooners." Kidding.
Pekala, herkes bağırsın, "Bastır, Cornhuskers!"
Okay, everybody say, "Go, Cornhuskers!"
Bastır, Cornhuskers!
Go, Cornhuskers!
Baş parmağıyla üstten bastırıyor.
" He's using his thumb to tap.
Bu şarkı ateş bastırıyor resmen.
Mm. Oh, this song gets me so hot.
Üstüne bastır.
Put pressure on it.
Ben o bastırıyor düşünüyorum Onun mide kasları dışarı.
I think he's pushing his stomach muscles out.
İnsanlara yardım etmeyi seviyorum. Herkesin o kadar çok bastırılmış acısı var ki.
Everybody has so much hurt bottled up inside.
Onu bastırıp hayatımdaki iyi şeylere odaklanmaya çalıştım. Ama yine de bazen kontrolü ele geçiriyordu ve ben kendimde değildim.
I try to push it down and focus on everything good in my life, but there are moments, too many, where it takes over, and I'm not myself.
Kendimi hazır hissetmeden önce kafamı sürekli aşağı bastırıyor.
He keeps pushing my head down before I'm ready.
Sen daha samimi bir ilişki için Jade bastırıyor.
You were pushing Jade for a more intimate relationship.
İkinci topçu taburunu yollayın, daha çok bastırın.
Send the second battalion and push harder.
Kurushima bastırıyor.
Kurushima is pushing hard.
Şimdi sertçe bastır.
Now, you got to hit it hard.
Bastır bizim ekip.
Go team.
Bastır.
Compress.
İyice bastır, tamam mı?
Compress tight, okay?
- Bara bakıyordunuz ve Arizona Teknik Üniversitesi bando takımı "Bastırın Piliçler!" le tanıştınız.
- Barney and I...
- Bastır Justin.
- Go, Danny.
- Bastır Danny.
- Go, Justin.
Bastır Danny.
- Go, Justin. - Go, Danny. - Go, Danny.
Üstüne bastıysan... ayağını kaldırınca patlar.
It's like a land mine. You step on it... when you lift your foot, it goes off.
Açgözlülük ağır mı bastı sonunda?
Did you finally just get greedy?