Bu onun arabası tradutor Inglês
149 parallel translation
Taksiye bindiğimde şoför Godfrey oluyor... ve ben de kendi kendime, "Bu onun arabası, beni bulutlara..." "... dağlardaki kalesine götürüyor " diyorum.
When I'd get in a cab, the driver was Godfrey, and I'd say, "This is his chariot, and he's taking me to his castle on the mountains."
- Evet, bu onun arabası.
- Yeah, that's his container. It's a real dog.
- Evet. - Bu onun arabası.
That's his car.
Hemen karar verin, çünkü bu onun arabası.
You should make up your minds because that's his car.
Bu onun arabası...
His car...
bu onun arabası
This is her car
Ben her şeyi biliyorum, bu onun arabası!
I know everything, and this is her car!
- Bay Van Niekirk, bu onun arabası.
- Mr. Van Niekirk, it's his car.
Bu onun arabası.
It's her car.
Bu onun arabası.
This is his car.
Bu onun arabası değil mi?
Isn't that her car?
Bu onun arabası, değil mi?
That's her car, isn't it?
Bu onun arabası ve sende tamir için para yok
It's her car, and you don't have the money to fix it.
- Tanrım bu onun arabası
Is that his car? I don't think so.
Bu onun arabası değil mi?
Isn't that his car?
Bu onun arabası.
That's her car in the driveway.
Bu onun arabası, değil mi?
I mean, he isn't homeless.
Bu onun arabası.
That's his car. He should be home.
Bu onun arabası.
At least, that's his wagon.
Bu onun arabası.
That is his car.
Bu onun arabasıymış.
This was his car.
Bu onun arabası.
That's her car.
Bu onun arabası.
It's his car.
bu onun arabası, şu mavi Honda.
That's his car, that blue Honda.
- Bu onun arabası.
- This is his car. - All right.
- Bu onun arabası.
Why are you- -
Bu onun arabasır, değil mi?
That's his car, isn't it?
Bekle, bekle. Bu onun arabası.
That's his car.
Evet. Bu onun arabası.
Yeah.This is her car.
Bu onun arabası!
That's her car!
Ama bu onun arabası, senin araban...
But it's his car... or it's your car...
Bu onun arabası.
That's his car.
Bu onun arabası olmalı.
This must be his car.
Hayır, bu, onun arabası değil.
No, it's not his car.
Bu akşam onun arabasıyla giderken biraz fazla hevesli görünmüyor muydu?
Didn't she seem just a little too enthusiastic about getting a ride from him tonight?
Ne zaman onun kendi arabasıyla güneye gittiğini hayal etsem bu beni hep güldürüyor.
When I picture him heading south in his own car with the top down it always makes me laugh.
Bu onun üstü açık kırmızı arabası, değil mi?
That's his red roadster, isn't it?
Bu adamı tekrar görecek misin? Onun arabasının sesi sanırım.
- That sounds like his car.
Şarkıda şunu söyleyip duruyordu, seçilmeyen tek kişi oydu ve eğer sonunda biri gelip onu arabasına atarsa onu öldürmek zorundaydı, ki bu onun gerçekten gay olmadığını kanıtlıyor.
In the song he's lamenting that he's the one they never pick and when a guy finally does pick him up, he has to kill the guy, proving he's not really queer.
Ama Amy Ennis kurbanımız, bu da onun arabası.
Well, Amy Ennis is our vic. It's her car.
Bu şirket arabası mı yoksa onun mu?
Is this a company car or his own?
Bu çok garip çünkü onun çıktığı diğer tüm erkekler benden bedavaya golf arabası almaya çalıştılar.
That's funny,'cause every other guy she's gone out with... has tried to get a free golf cart out of me.
Analiz ettiğin saç bu adamın arabasındaki beyzbol topundan alındı fakat belli ki onun saçı değil.
The hair that you analyzed was pulled from a baseball in this man's car, and it's certainly not his.
Bu onun tasarrufları, Arabasının ve annesinin evinin parası demek.
That is his savings account, his car payment, and the down payment on his mother's condominium.
Rany kendi kararlarını verebilecek koca bir oğlan ve eğer o abisinin yerine, park yerinde el arabasıyla dolaşmayı seçiyorsa bu onun insiyetitinde.
Randy's a big boy who is allowed to make his own decisions in life, and if that decision is to choose a fast ride in a parking lot on a stolen hand dolly over his own brother, then that's his pergovadid.
Onun arabasına çarpmamak için direksiyonu kırdım ve park halindeki bu arabaya vurdum. Bagaj açıldı ve içinde bu cesedi bulduk.
So I squirm to avoid hitting his car and I hit Parker instead and that's from the trunk top open when we got out we found this dead body.
Herhangi biri, muhtemelen, ama onun beceri düzeyiyle bu üç farklı makineyi çalıştırabilmek, şey, bu kendine helikopterle uçmayı öğretmek, Yat kullanmak veya Formula 1 arabasıyla yarışmak gibi bir şey.
Any one of them, perhaps, but to be able to operate these three different machines with his skill level, well, that's like teaching yourself how to fly a helicopter, sail a yacht and race a Formula One car.
Ben bilimsel destek birimi için çalışan bir fotoğrafçıyım. Ve bu çantayı onun arabasında buldum.
I am a photographer with the scientific support unit, and I found this case in her car.
Bu onun ilk arabası.
Well, it's his first car.
Herif, Lamar'ın yardımcısını öldürüp ekip arabasını almış. Sonra otoyolda o adamı öldürüp onun arabasına geçmiş ve şimdi, Tanrı bilir bu arabadan inip kimin arabasını kullanmaya başladı.
Man killed Lamar's deputy, took his car, killed that man on the highway, swapped for his car and now here it is, and he's swapped again for God knows what.
Onun arabasını da, bu nedenle sürdüm.
It's why I drive her car.