English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ B ] / Bütün bildiğim bu

Bütün bildiğim bu tradutor Inglês

202 parallel translation
Bütün bildiğim bu.
That's all I know.
Neyse, Bay Bill, altın bulma hakkında bütün bildiğim bu kadar.
Well, Mr. Bill, that's about all I know about finding gold.
Bütün bildiğim bu fikre burada bana annen verdi, and I'm just bound to go through with it.
All I know is that I'm tied to this idea here... that your mother gave me, and I'm just bound to go through with it.
Bütün bildiğim bu.
That is all I know.
Bütün bildiğim bu.
That is all I know
Ben de, bir palto aldığını söyledim, bütün bildiğim bu.
I said, uh, "Bought a coat, that's all I know."
Bütün bildiğim bu.
That's all i know.
Bu benim sorunum değil bütün bildiğim bu.
Not my problem, that's all I know.
Bütün bildiğim bu bina, zengin ve kaçık birine aitti.
All I know is that this building used to belong to an eccentric, rich old man.
- Vickie.Bütün bildiğim bu kadar.
- Vickie. That's all I know.
Artık Giron'la beraber değil, bütün bildiğim bu.
I know she's no longer with Giron, but that's all I know.
Onlar hakkında bütün bildiğim bu.
That's all I know about'em.
Bütün bildiğim bu.
That`s all I know
Bütün bildiğim bu.
Little did I know.
Bütün bildiğim bu sabah karımın çığlığıyla uyandığım.
Alls I know is, I wake up and my wife's screamin'.
Bütün bildiğim bu.
- Is that what you're telling me? - That's all I know.
- Bütün bildiğim bu.
- That's all I know.
Bütün bildiğim bu.
It's all I know.
Benim bütün bildiğim bu.
All I know is this.
Maymunun eğlence sektöründe yeni bir kariyere yelken açmış. Bütün bildiğim bu.
Your monkey found a new career in the entertainment field.
Benim bütün bildiğim bu.
- That's all I know.
Onlar Cin... bütün bildiğim bu.
- They're the jinn That's all I know.
Bütün bildiğim bu.
But that's all.
Bütün bildiğim bu duyguların sana ihtiyacımı doğurması.
All I know is I have feelings that make me need you.
Ama bütün bildiğim bu.
But it's all I know.
Bak, eğer daha iyi bir fikrin varsa... Şu anda bütün bildiğim bu kadar...
Look, if you've got a better plan- - all I know right now is this...
Bir aylık parayı ödemişti, Bütün bildiğim bu.
She's paid up for the month, that's all I know.
Bütün bildiğim bu. Seninle konuştuğumu öğrenirlerse, beni öldürürler.
If they find out I talked I'm dead meat.
Bütün bildiğim bu, dostum, yemin ederim.
That's all I know, man, I swear.
Shakespeare'den bütün bildiğim bu.
That's all the Shakespeare I know.
Bu dünyada biraz öne geçmek için kullanabileceğimi bildiğim bütün kötü hileleri Hori zaten kullanıyor ve tuzağa düşmüyor.
Every dirty trick that I know I should be using to get ahead in this world, Hori uses and gets away with!
bütün bildiğim üç gün sonra bu gemide yaşayan kimse kalmayacak.
All I know is, three more days and I won't answer for the life of anyone on this ship.
Bildiğim şey, bir yıldır buradayım, ve öğrendiğim ilk şey, bütün bu olanların bir çocuk oyunu olmadığı.
And one of the first things I learned was that this isn't a game for children. Men get killed and stay killed.
Bu bütün bildiğim.
This is all I know.
Bu bütün alanı kaplar, bildiğim kadarıyla.
It covers the whole area, as far as I went.
Benim bildiğim bütün sistemlerden çok açık arayla daha iyi çalışan bir sistemimiz var. Ve bu sistem devletimize güç,.. ... ve uluslararası arenada statü getirdi ve hepimize o gücü ve statüyü koruma sorumluluğu düşüyor.
It has worked many, many... far better than any other system I'm aware of... and brought us to our state of power... and, uh, really, of international stature... that we have a responsibility to stay with and to uphold.
Bu Ozone'a zor çalışmalar sonucunda Ozone'a tüm bildiğim hareketleri öğrettim. Burada bütün gece kalmak istemiyoruz öyle değil mi?
It's the recognition of my peers... that makes all those agonizing days of teaching Ozone... everything I know that- - l don't want to stay here all night.
Bakın, bütün bildiğim, bu adamın arabasını buraya ittiği. Bize ise arabasını çarptığını söyledi.
Listen, only man pushed his car down here and he said he had crashed.
Bütün bildiğim polis olmak. Elimde bir tek bu var.
All I know is being a cop.
Bütün bildiğim, bu dünyada birbirimize ettiğimiz son sözlerin öfke dolu olduğu.
All I know is that our last words in this world were spoken in anger.
- Üzgünüm Bay Safian bütün bildiğim bu. - Kendinde mi?
- Is she conscious?
Bütün bildiğim Ajan Mulder'ın sizin isteğiniz üzerine var gücüyle bu konuda çalışmakta olduğu, efendim.
I know Agent Mulder is working very hard on this case at your request, sir.
- Bütün bildigim bu.
- That's all I know.
Niye bildiğim bütün bu şeyleri bana anlatıyorsun?
Why are you telling me all this which I already know?
Bütün bildiğim dişlerim hiç bu kadar beyaz olmamıştı ve bahçemde 23 kiloluk domateslerin olduğu.
All I know is my teeth have never been whiter and my garden has 50-pound tomatoes.
Bütün bildiğim, bu, mükemmel bir yaşlanma ilerlemesi.
For all I know, it's a perfectly normal part of their aging process.
Benim bütün bildiğim bu.
This is all I've known.
Bütün bildiğim Daisey ve benim bu kavgayla hiçbir alakamızın olmadığı.
All I know is, Daisy and me had nothin'to do with it.
Bütün bu kızlar... Bildiğim tek gerçek kız sensin.
All these girls... you're the only one I know who's for real.
Bütün bildiğim şu : saatler geçmek bilmez... ve bu koşullarda bizi, vakit geçirmek için türlü türlü... nasıl desem... ilk bakışta makul gözüken, ama zamanla monotonluğa dönüşecek oyunlara başvurmaya zorlar.
All I know is that the hours are long, under these conditions,.. ... and constrain us to beguile them with proceedings which – how shall I say – which may at first sight seem reasonable,..
Bütün hayatım boyunca burada yaşadım... tüm bildiğim bu.
I'VE LIVED HERE MY ENTIRE LIFE AND... IT'S ALL I KNOW.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]