Dağlara tradutor Inglês
977 parallel translation
Ve büyük beyaz dağlara benden selam söyleyin.
And tell that great white mountain hello for me.
Siz dağlara bakacaksınız.
You will take to the mountains.
Ya dağlara kuzeyden gidersek.
What if we take the mountains to the north.
- Dağlara, 150 km. uzağa.
- The mountains, 100 miles away.
Ben, kongreye gitmiyorum ; ben, dağlara gidiyorum.
I'm not going to the convention, I'm going to the mountains.
Ben de tam bunu söylüyordum : sen dağlara gitmiyorsun,.. .. gideceğin yer...
That's just what I said : that you're not going to the mountains, that you're going to the...
sen dağlara gidiyorsun!
that you're going to the mountains!
Ah, daha sonra da dağlara gitmeyecek misin?
Oh, then you're not going to the mountains?
Ama Doktor, dağlara gitmesi daha iyi olmaz mıydı?
But Doctor, wouldn't the mountains do as well?
Eh, eğer dağlara gitmeseydi, Muhammed buraya gelirdi.
Well, if she didn't go to the mountains, Mohammed would have to come here.
Dağlara gideriz.
I'd move mountains!
Bana sorarsan, doğru şu karşıdaki dağlara gidiyoruz.
If you ask me, we're heading straight for those mountains.
- Dağlara.
- The hills.
Tekmelendik, yüzlerimize tükürüldü... ve vahşiler gibi dağlara sürüldük.
We have been kicked, spat upon... and driven to the hills like wild things.
Belki şu dağlara çıkarım, bir mağara bulurum orada.
I could - I could go right up in them hills and someplace find a cave.
Ya da şu dağlara çıkarım, kendi başıma yaşarım bildiğim gibi.
Oh - I could go right up in them hills and live by myself.
Dağlara.
To the mountains.
- Dağlara mı?
- The mountains?
- Dağlara.
- Mountains.
Dağlara. Sağlığım için.
Up in the mountains for my health.
Dağlara tırmanıp tapınakları ziyaret eden yaşlılar var.
Old people climb mountains and visit temples.
Evet, Kral John bazısını kılıçtan geçirmiş ama en zeki ve en ahlaksız olanları dağlara kaçmış.
Well, King John put some of them to the sword... but some... the wisest and the most wicked... escaped into the mountains.
O zaman köprüyü havaya uçurur ve dağlara çekiliriz.
Then we blow the bridge and retreat to the Gredos afterwards.
Bizi dağlara çıkarttılar ve oradan da sokaklardan sürükleyerek meydana getirdiler.
They herded us up the hill and through the streets to the square.
Atı dağlara, karın eridiği yere kadar sürüyorum.
I'll ride him in the hills until the snow's melted.
Ama bulduğunuz ilk fırsatta dağlara tırmanmaya ya da 600 yıl önce kenara atılmış bir şeyi araştırmaya gidiyorsunuz.
Yet the first chance you get, you're off climbing mountains or digging up stuff... which 600 years ago was thrown out as junk.
En yüksek dağlara tırmanayım
And I'll climb you the highest mountain
İstersen En yüksek dağlara tırmanırım
To the test And I'll climb you the highest mountain
En yüksek dağlara tırmanırım En küçük çeşmelerden geçerim
I'll climb the highest mountain I'll swim the smallest fountain for you
Alicia'nın ihtiyacı dinlenmek, dağlara tırmanmak değil.
What alicia needs is rest, not mountain climbing.
Sanatın özü basitliktir. Eğer ben Amerikanın hislerini tutsak etmek isteseydim dağlara veya çayırlardaki çimenlere bakmama gerek olmazdı.
The essence of art is simplicity. lf l wanted to capture the feeling of America it wouldn't be necessary to go looking for mountains or fields of grain.
Perley dağlara çıktı ve bu sabah büyük bir çam ağacı kesti.
Perley went up in the mountains and cut a big piney tree this morning.
İtalyanlar, üzümlerinin köklerinde şarap olduğu ve yüzleri de dağlara dönük olduğu için çok iyi bir şarap olduğunu söylerler.
The Italians say, it is such a good wine, Because the grapes have their roots in the vine, And the eyes on the mountains.
Ormanlardan geçip... bulutlara yükselen çok yüksek dağlara tırmanacağız.
Have to cut through jungles... and climb mountains so high they rise above the clouds.
Neden bu dağlara geldin?
Why are you here in our mountains?
Adamları Bonanza bölgesi dışında tutuyorum....... ve sizler, hepiniz kıçınızı kaldırmaya karar verene kadar peşlerinden dağlara falan gitmiyorum.
I've kept that bunch out of Bonanza Creek, and I'm not going into the hills to look for them until you, all of ya, get off your bellies.
Doğruca dağlara.
Straight up into the mountains.
Biliyor musun, her yaz tüm yaz boyunca dağlara gidebiliriz ve o motel hâlâ para basıyor olur.
You know, we could go to the mountains every summer all summer long, and that motel would still be hauling in the dough.
Şu dağlara bakın.
Look at those mountains over there.
Eşlerinize o dağlara mı çıkacağız dediniz?
That's where you told your wives you were going, uh?
İnsanlar ya dağlara çıkarlar veya sahillere inerler iki haftalık kamp malzemesini römorka yükledik ve hiç görmediğim bir yer için direksiyonu güneye kırdık.
Some people go to the mountains or the shore we packed two weeks'camping equipment in a trailer and headed south to a place I'd never seen.
Onları dağlara geri çekilmeye zorlayacağız.
We'll fight them back to the mountains.
# Gidip dağlara bak
Go and look in the mountain,
Ben dağlara geri dönüyorum.
I'm going into the mountains
- Dağlara mı?
- The mountain?
Shasta yakınlarında dağlara gittiler.
They went up into the mountains around Shasta.
Bütün dağlara ve koylara isimler verdik, ciddi kaşiflerin yaptığı gibi.
We made a habit of giving mountains and bays names. Just like real explorers do.
- Dağlara!
Up in the mountain.
Bir gece beni dağlara çıkarıp benimle evlenmek istemişti.
He took me up in the mountains one night and wanted to marry me.
Nehrin karşısındaki dağlara ya da, eğer mali güçleri yeterse, deniz kıyısına.
Up the river to the highlands or, if they could afford it, to the seashore.
- Daglara dogru gittiler.
- They went up into the mountains.