Dağlarda tradutor Inglês
992 parallel translation
Dağlarda, gizli bir kulübede...
While in a secluded cabin in the mountains...
Dağlarda başka bir güzel gün.
Another fine day in the mountains
Şimal geyikleri dağlarda yaşar ve her yıl toplanıp geyik sohbeti yaparlar.
The elks live in the hills, and hold their convention in the spring.
Yaylalarda, dağlarda yaşıyor........
He come from the plains, the mountains.
"Geceleyin, dağlarda rüzgarlar uluyor."
"At night, the winds howl in the mountains."
Tepelerde görülmüş, dağlarda dehşet saçıyormuş.
He's been seen in the hills, terrorising the mountainside.
İyileştiğimde dağlarda küçük bir ev alalım...
When I get well... we'll take a little house in the mountains....
Dağlarda kerestecilik yaparken.
Lumberjacking, up in the hills.
Setin inşası tamamlandığında, dağlarda verimli toprak arayışına koyulurlar.
One the wall is up, they have to look for fertile soil in the hills.
Hurdesliler, dağlarda çok sık bulunmayan sandal ağacının kuru yapraklarını gübre olarak kullanırlar.
The best fertiliser is made by the Hurdanos themselves from the dry leaves of the strawberry tree.
Dağlarda, hoş bir yerde senin için bir tatil planlamıştım. Nerde... onların cafcaflı konferansları ve briç oyunları var.
I've planned a vacation for you in the mountains, at a nice resort where they play bridge and have lectures on art.
Şehir hayatından uzakta, dağlarda yalnız.
Alone in the mountains, away from the world.
İlk işimiz dağlarda Langenthal adlı bir kasabada.
Our first job is in a village in the mountains called Langenthal.
" Bir adamın yüz koyunu olsa ve bunlardan biri yolunu şaşırsa doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolunu şaşıranı aramaya gitmez mi?
" If a man have a hundred sheep... and one of them be gone astray... doth he not leave the 90 and 9... and goeth into the mountains... and seeketh that which has gone astray?
Büyükbaban buradan 100 mil uzakta, dağlarda.
Your grandfather is 100 miles away on his mountain.
Bir kafile onu gelin gittiği yere götürüyormuş... ama dağlarda yollarını kaybetmişler.
She was on her way to join her betrothed when her carriers lost their way in the mountain.
Dağlarda genelde olabilecek bir durum.
A common enough occurrence in the mountains.
Çünkü hep seni o uzak dağlarda düşünüyorum.
Because I keep thinking of you all the time out there in the hills.
- Dağlarda sakladığım para...
That money I hid in the hills...
Dağlarda.
He's up in the hills.
Oh, bende dağlarda yaşlılığın son yıllarında birisi olacağım.
Oh, I guess I'll just end up being the old man of the mountain.
Dağlarda uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra bir bardak soğuk su içmek gibiydi.
It was like drinking cool water when you're on a long hike in the mountains
Bu dağlarda külhanbeyliği yapmak keyifli olmalı.
It must be very pleasant roughing it up here in the mountains.
Dağlarda bahar zamanı.
Springtime in the mountains.
Bu dağlarda benden başka kimsenin sözü geçmez.
In these mountains, I command. No one else.
Biz bu dağlarda saklanıyoruz.
In these mountains we hide.
Bugün yüksek dağlarda Condor kuşu avlayacaktım.
This day I was hunting for condor birds high up in the mountains.
Arrowhead Gölü'ndeki dağlarda bir yer üç dört küçük kulübe ve Derrie'ye ait özel göl.
It's a place in the mountains beyond Arrowhead. Just three or four little cabins, and this private lake that Derry owns.
Karısı bir ay önce kaçmış... dağlarda, Little Fawn Gölü denen bir yerden.
His wife ran out on him about a month ago... from a place he has up in the mountains called Little Fawn Lake.
Dağlarda hissediyorum.
I have a feeling for mountains.
O zamanlarda sesi dağlarda yankılanırdı.
Then you could hear it across the mountains.
Eğer dağlarda altın varsa, ne zamandır oradadır?
If there was gold in them mountains, how long would it have been there?
Bu dağlarda hazinelerin yattığını seziyorum.
I've a hunch there's loads of the real goods up in those mountains.
Dağlarda dolaşmak suç değil.
No crime to visit these mountains.
Onlara adil davranılsaydı şu anda dağlarda olmazlardı.
They wouldn't be running the hills if they were given a fair break when they came home.
Bu dağlarda dolaşmak için fazla yaşlıyım artık.
I'm getting too old to be traipsing around these mountains.
O dağlarda tek başına çok yalnızlık çekiyorsundur eminim.
I bet you get awful lonesome up in the mountains all alone.
O günden sonra nereye gidersem gideyim şehirlerde, Apachelerin arasında, dağlarda hiç aklımdan çıkarmadım : Karım benimleydi.
From that day on, wherever I went in cities, among the Apaches, in the mountains I always remembered my wife was with me.
Ben dağlarda bir şey yitirmiş değilim.
Well, I haven't lost anything in the hills.
- Bu dağlarda büyük bir rezerv olabilir.
- These mountains may have a real deposit.
Neden mi, geçen sonbahar, genç bir evli kadın tapınağa gitmişti. O ve hizmetçisi dağlarda ölü bulundu.
Why, last fall, a young wife went to the temple and she and her maid were found dead in the mountains.
Sizi vadiden söküp atarlarsa dağlarda yaşayın, ama yaşayın!
If they drive you out of the valley, live on the mountain, but live.
Dağlarda ne yapılır ki?
Who needs the mountains?
O dağlarda herkes sizi arıyor.
You've got everybody looking for you in them mountains.
- Her zaman dağlarda yaşarız!
- Always the mountains!
- Evet, dağlarda.
- Yes, the mountains.
Dağlarda ihtiyacımız olacak.
We'll need it in the mountains.
Dağlarda ve çöllerde omuz omuza savaştık.
We fought side by side in deserts and mountains.
Akla gelebilecek her türlü silah o dağlarda gizli.
Every kind of gun imaginable is hidden in those mountains.
# Derin bir sis yükselir # Uzak dağlarda
A deep mist frames the distant mountains,
Birgün dağlarda yürüyorduk,
One day we were walking through the mountains,