Dim tradutor Inglês
1,207 parallel translation
Uyanın beyler!
Wake up, dim-brains, there he is!
Zaman geldi. Ya dim dik dur yada kaç
Your time has come You can stand or you can run
O zaman söyle de bize biraz dim sum getirsinler.
So, ask them to bring us some dim sum.
Bud ve Kelly ilk on yıl eksik akıllı bir işçi olarak bildiler.
Well, for the first 10 years Bud and Kelly thought he was the dim-witted handyman.
Firmanın tarihindeki en genç V.P.dim.
Youngest V.P. In the history of the firm.
Lisa, ışıkları söndür.
Dim the lights.
Gördüğünüz bu leke Bryson'ın eli ve çok sönük de olsa parmaklarını da görebiliyoruz.
That smudge there is Bryson's hand and you can just about see a very dim image of his fingers.
İyi gözleri var, ama onları çok loş ışıkta kullanıyor. Ve gözlerinden çok kulaklarına güveniyor.
It has good eyes but they are used in a very dim light and it relies more upon its ears.
Biraz loslastirip biraz daha romantik hale getirmek istemez misin?
Wouldn't you like to dim it, make it a little more romantic, you know?
Belli belirsiz ama var.
It's dim, but it exists.
Dim Chong okulundan Chan An-chong
Chan An-chong of the Dim Chong School.
# Loş ışıklı pencereler
# The lighted windows dim
Loş ışıkta gözlerim çabuk yoruluyor.
My eyes get weak in the dim light.
- Üniversitede DJ'dim.
- I was a deejay in college.
Kendini görünmez kılmaya çalış.
Try to make yourself dim.
Bizi görünmez yapacağım!
I'm going to make us dim!
Yok olalım.
Dim.
Dim Sum Bar'ına hazır mısın?
Uh, are you ready for the dim sum bar?
So, bize biraz Çin yemeği getir.
So, ask them to bring us some dim sum.
Evet. hala biraz loş.
Well, it's still kind of dim out there.
- Sadece bir dakika. Belki bu operasyonu başaramayız, bu yüzden söyleyeceklerimi dinleyin. Bütün profesyonel meslek hayatım boyunca hiç bu kadar aptalca, sinir bozan, manyakça davranışlarla dolu içinden çöplük kadar pis kokular gelen bir işte çalışmadım.
If this assignment gets blown, I wanna go on record right now... that this is the most stupid, dim-witted, idiotic, moronic piece of putrefied garbage that I have ever, in my entire professional career, ever had the displeasure of being involved with.
dim Denton Voyles.
My name is Denton Voyles.
dim Mitch McDeere.
I'm Mitch McDeere.
Ailemizin altıncı çocuğu Phung Thi Le Ly'dim ve yeryüzünün en güzel köyünde yaşıyordum.
I was the sixth-born child Phung Thi Le Ly and I lived in the most beautiful village on earth.
Ve dün ambardaki bu belirsiz dövüş de neyin nesi? Ekstra para için yapıyorum.
Amd that dim sum fightimg im the warehouse yesterday I do that for the extra money.
Saçını sev dim.
I like your hair.
Saçımı sev dim.
I like my hair.
Onları çok sev dim.
I just love them.
Gachot bu, Fuxingmen Bölgesi'nde daha fazla meze yok anlamına geliyor.
Gachot, that means no more dim sum in Fuxingmen District.
Onu kullandıktan sonra keyifleniyor.
She uses it and the lights dim. It's like a prison movie.
Bizim "dim sum" aperatiflerimize karşı koyamazlar.
They won't be able to resist our dim sum.
Dim sum yiyecek vaktimiz yok.
We have no time for dim sum.
- Çin mahallesinde dimsum yeriz.
- We'll have dim sum in Chinatown.
Bir şeyler yemek istermisiniz.
Come in and have some dim-sum.
- Gönderdik.. mi.. medim.. gönder.. dim?
" Did we send, did...
Sonlarına doğru "Telefonları bağlayan aptal yardımcına" bile saldırıyor.
He even attacks your "dim-witted sidekick call screener". That's me!
Biliyor musun Peg, bu loş ışıkta iyi görünüyorsun.
You know, Peg, you're looking good in this dim light.
Bilgisayar, ışıkları kapat.
Computer, dim lights.
Ölüm seni biraz kalın kafalı yaptı Jean-Luc.
- Death has made you a little dim.
Fırtınaların süpürdüğü dondurucu ıssız doğanın sadece birkaç karış aşağısında buzdan sızan donuk bir mavi ışık ile aydınlanan bu dünyada durağanlık, huzur ve tüyler ürpertici unutulmaz bir güzellik vardır.
Here, within a foot or so of the gale-swept, savagely cold wilderness above, illuminated only by the dim blue light filtering through the ice, there is stability, peace, and an eerie, unforgettable beauty.
Zavallı, tatlı, ahmak akıllı Max.
Poor, sweet, dim-witted Max.
- Bu budala bir editör hakkında...
- It's about a dim-witted editor who- -
O kadar uzaklaştık mı... neye benzediğini unutacak kadar... sönük hayatımızı parlak bir ışığa çevirecek şansı yakaladığımız zamanı?
Have we come so far... that we've forgotten what it's like... to start out with nothing but a dim chance and a bright hope?
Eminim kör bir baykuş gibi kutsal bir ağaçta sönmüştür. Ama hiç bir şey söylemiyor, gerçekten bilemiyorsun.
I'm sure he's as dim as a blind owl in a holly tree, but he never says anything, so you can't really tell.
Bilinçsizliğinin karışık, inatçı tabakasından, düşünceler bulanık bilincinden... içeri sızdı, o bilincin bütünleyici bir parçası olarak değil, daha çok onu çevreleyen doğanın... uyumayan hayatından elle tutulamaz sızıntısı gibi.
From the stubborn interwoven strata of his unconscious, thought seeped up into his dim... conscious, not as an integral part of that consciousness, but rather as an impalpable emanation... from the unsleeping life of the nature that surrounded him.
Herkermer Homolka, eskiden Rumen'dim.
Herkermer Homolka, formerly of Romania.
Gözlerim karanlığa alıştığında, her bir odanın fresklerle boyanmış olduğunu gördüm.
As my was become accustomed to the dim lamplight
Belki kabahat benim. Ama bu yaklaşım için olumlu düşünmüyorum.
Maybe it's just me but I take a dim view of that particular approach.
Bu oyunculuk okuluna başlamadan önce eğitimsiz, disiplinsiz ve pek çok "siz" dim.
Now, before I started his acting school, I was untrained I was undisciplined, I was un - a bunch of things.
- Bir kalın kafalıya göre oldukça zekisin.
That's three words. Hey, for a dim, you're pretty smart.
Çok karanlık.
It's very dim.