Gerekmiyor tradutor Inglês
11,608 parallel translation
Sevgilisi olduğunu anlamak için dahi olmak gerekmiyor.
And it doesn't take a genius to realize it was his girlfriend.
- Tablodan kurtulmamız gerekmiyor mu?
Shouldn't we get rid of the painting?
- Ya sen? Seni de suçlamam gerekmiyor mu?
Don't I have you to blame for that, too?
Mantıklı olması gerekmiyor.
We don't need it to make sense.
Sana dikkat etmiyor olmam alabileceğin en iyi iltifat çünkü bu demek ki senin için endişelenmem gerekmiyor.
Me not paying attention to you is the best compliment you could ever get'cause that means I don't have to worry about you.
Kimsenin işini kaybetmesi gerekmiyor.
No one has to lose their job.
Bilmen gerekmiyor.
You don't need to know.
Hey, Kaynak, biraz kaynak sağlaman gerekmiyor mu?
Hey, Resource, I could use some resourcefulness.
Onu aramamız gerekmiyor mu?
Shouldn't we find him first?
Derinlemesine bilmen gerekmiyor.
You don't need to know too deeply.
Tecrübe gerekmiyor.
You don't need any experience.
Evimiz insan yerleşimine uygun değilmiş ama bunun bize bildirilmesi gerekmiyor muydu?
Apparently, our house is deemed "unfit for human habitation," but, I mean, shouldn't that be our judgment?
İyi de onun için fazla gerekmiyor ki.
But you won't need much for that.
Şu anda davette olman gerekmiyor muydu?
Wait, aren't you supposed to be throwing a party right now?
Tutuklu olması gerekmiyor mu?
Shouldn't he be in holding?
Entübe etmemiz gerekmiyor mu?
We have to tube him, right?
Söylememiz gerekmiyor.
We don't have to tell him.
Her şeyi konuşmam gerekmiyor.
I don't need to talk everything to death.
Sanırım, sırf anlamıyorum diye onları desteklemem gerekmiyor değil.
I guess just because I don't understand it Doesn't mean I shouldn't support it.
Öyle olsun, kendi düşünceleri olması gerekmiyor.
All right, fine, she doesn't need her own point of view. Now, chop-chop.
Ama bugünden başlaman gerekmiyor!
But you don't have to start today!
- Artık gerekmiyor.
Yeah, well, now, he doesn't need to.
Evet ama FBI'ın onları araması gerekmiyor mu?
Yeah, but wouldn't the FBI still come looking for them?
Çoktan ölmüş olmaları gerekmiyor muydu?
Hey, shouldn't I be dead already?
Bana problemlerimi çözecek bir erkek gerekmiyor.
I don't need a man to solve my problems for me.
- Boğazına kanül sokmamız gerekmiyor ama karar vermeden önce kanını kontrol etmeliyiz.
We don't have to intubate him yet, but we gotta draw up some blood and check his numbers before we can make any decisions.
Bazılarımızın gidip pratik yapması gerekiyor bazılarımızın gerekmiyor.
- Some of us have to go to practice, and some of us don't.
Senin kilisede koro çalışmasında olman gerekmiyor mu?
Well, shouldn't you be at choir practice at the church?
Hemen gitmeniz gerekmiyor.
It doesn't have to be this minute.
Bir yere gitmem gerekmiyor, Jack.
I don't have to go nowhere, Jack.
Nadia, bunu yapman gerekmiyor.
- Nadia, you don't have to do this.
- Ona gerçeği söyleyebilmem gerekmiyor mu?
Shouldn't I be able to tell her the truth?
Bir de evlatlarını kaybetmesi gerekmiyor.
She don't need to lose her boys too.
Bana söyleyip durman gerekmiyor.
You don't have to keep telling me.
Bağlantı kurmam gerekmiyor.
There's no strings attached at all.
- Veri toplaman gerekmiyor muydu?
Aren't you supposed to be making rounds.
Asla duymam gerekmiyor.
I don't ever need to hear about it.
Bunu yapmanız gerekmiyor, çünkü anahtarı buldum.
No need to do that because I found the key.
Bunu Jerry'nin yapması gerekmiyor muydu?
Wasn't Jerry supposed to do these?
- Aslında gerekmiyor.
- Actually, you don't.
- Başarılı kariyer demen gerekmiyor.
Alright, you don't have to say "highly successful."
50 metre uzakta kalmaları gerekmiyor mu?
Aren't they supposed to stay 50 yards away?
Trol Bayramı'nı beklememiz gerekmiyor mu?
Shouldn't we wait for Trollstice?
Şef, Leydi Parıltı-Işıltı'yı beklememiz gerekmiyor mu?
Chef, shouldn't we wait for Lady Glittersparkles?
- Frank, Brenda hadi ama burda ağırlığınızı koymanız gerekmiyor mu?
Frank, Brenda, come on, are you guys gonna weigh in here?
Sana hesap vermem gerekmiyor.
I need not answer to you.
Sence de Jake'in herkesle tanışması gerekmiyor mu?
Don't you think Jake should meet everybody?
- Bilmem de gerekmiyor!
- I don't need to know about you!
Ona zarar verirsen, yetkilere açıklamak zorundasın buraya nasıl girdiği hakkında. Ve senin binaye bakım yapman gerekmiyor mu?
If you hurt her, then you will have to explain how she got here in the first place, and aren't you supposed to be taking care of the building?
Belki de, bodruma giremiz gerekmiyor.
Maybe we don't need to go into the basement.
Senin bilinçsiz olman gerekmiyor muydu?
Aren't you supposed to be unconscious?
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerek kalmadı 36
gerekmez 98
gerekirse 81
gerekli değil 44
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerek kalmadı 36
gerekmez 98
gerekirse 81
gerekli değil 44